nünde bulundurularak partiler üstü tutulan İIke'a bile hücum ediliyordu. Artık Demokratlar Başkan Eisenho- wer'e "Tekaütlük çağı gelip çatınca ordudan Cumhuriyetçi partiye ilti- hak eden dahi, sevinil ve kibar as- ker" demekten çekinmiyorlardı. Yeni bir Amerika Maamaf'ıh Demokratların Başkan adayı Stevenson, diğer arkadaş- larının hilâfına fikirden yana fakir sayılamazdı. Şikagoda resmi — aday seçildikten sonra söylediği nutukta ufak kavgaların üstüne çıkmayı bil- miş ve Amerika için yeni idealler çızmeye çalışmıştı. Stevenson diyor- du ki: "Tarih bizi yeni Amerikanın eşi- ğine, büyük ideallerin ve asil görü- nüşlerin vatanı bir Amerikanın eşi- ğine, getirdi. Fakirliğin ortadan kal- dırıldığı ve refahtan her ailenin fay- dalandığı yeni bir Amerikadan bah- sediyorum. Hürriyetin ırk, inanç ve zenginlik farklarına bakılmaksızın herkes için hak olduğu yeni bir A- erikadan söz açıyorum. İnsanların ihtilâflarını birbirlerini öldürerek hal- letmelerini doğru bulan eski fikirle sonuna kadar mücadele eden yeni bir Amerikayı düşünüyorum". Ama Stevenson'un — dinleyicilerin- den çoğu bu sözlerin manasından Zİ- yade, bu sözlerin seçimleri kazan- maya kâfi gelip gelemıyecegını düşü- nüyorlardı. Madalyanın diğer yüzü merikada segım tamamile "pub- lic relations" uzmanlarının işi idi. Seçim kampanyasını bu manlar sevk ve idare ediyorlardı. Bunlar Stevenson'un — söylediği gibi sözlere pek iltifat etmezlerdi. Onları düşün- düren sadece hangi siyasetin ne ka- dar rey getirebileceği ve ne tarz bir propogandanın tesirli olabileceği idi. Geçen seçimlerden sonra söylendiği gibi, mevcut temayüller devam eder- se bundan sonraki Amerikan seçim- leri iki aday arasında bir mücadele |olmaktan çıkarak iki Treklâm kum- panyası arasındaki bir rekabet hali- ne girecekti. Zira bu kumpanyalar adayları, sıflarını reklâm ederek piyasaya sü- rüyorlardı Bu sene Eisenhower - Nixon eki- binin reklâmını — deruhte eden Mr. ufiy, "İş, Ike'ın samimiyetini, doğ- ruluğunu, tevazuunu ve sevimliliğini piyasaya sürmekten ibarettir" de- mekten bile çekinmemişti. Bu uz- manların gayesi her vasıtaya başvu- rarak adayların her ailenin mahre- miyetine girmesini temin etmekti. Bu sebeple Cumhuriyetçiler, 1956 seçimlerini de kazanmak için Ike adı verilen denenmiş emtianın kalitesine | güveniyorlardı. Fakat Kefauver'in başkan yardım- cısı seçilmesiyle — çiftçilerin reylerini kazanma şansı, yeni hazırlanan bir medeni haklar beyannamesiyle cenup- luların reylerinin kazanılmaya çalış— ması, sendikaların gayreti Ike'ın karşısına 1952 dekinden daha kuv- vetli bir Stevenson'un çıkacağını göstermekteydi. 20 K A D I N Cemiyet Modern "Hızır'lar Istanbulun güzel yaz — gecelerinden biriydi. Ağustos mehtabı altında Bostancı sahillerinde — dolaşan san- a kalabalık ve. canlı bir müzik nazarı dikkati celbediyordu. O gece Deniz Palasta "Kadınları Koruma Derne- ği"nin tertiplediği bir eğlence yapılı- yordu ve bir masada kır saçlı bir hanım karşısındaki gazeteciye uzun uzun bir şeyler anlatıyordu. Bir an sohbete ara verildi; gazeteci elin- den kalemi bıraktı ve gözlerini deni- ze çevirdi. Büyükada bugece Bostan- cıya ne kadar yaklaşmıştı... Hem sandalların ötesinde, — ışıklar 1ç1nde pırıl pırıil yanıyordu ve deniz “süt- liman"dı. Fakat — koyulu açıklı, ışıl ışıl hareleriyle insana mütemadiyen akıyor kaçıyor gibi görünüyordu. Hü- lâsa dekor, hayâl âlemine dalıvermek için son derece elverişli bulunuyordu. Fakat "Kadınları Koruma Derneği" nin kır saçlı üyesi Mediha Gezgin, derneğin gayelerini anlatmaya de- vam ediyordu. Gazeteci tekrar kale- me sarılmak zorunda kaldı. Bu meh- tap gecesi ile yardıma muhtaç ka- dınlar için gelir teminine ugraşan "Kadınları Koruma Derneği"nin 1 numaralı gayesi, -tüzüğünde de ifade edildiği gibi- Türk inkilâplarının ka- dınlara sağladığı hakları korumak" Gazeteci bu küçük cümleyi elinde- ki not defterine — dikkatle kaydetti. Çünkü bu cümle, zamanımızda cid- den çok büyük bir ehemmiyet taşı- yordu. Dernek, bu gayeyi tahakkuk ettirebilmek için, her sahada kadın haklarını korumak vazifesini üzerine almıştı. Kadınların çalışma saha- sında erkeklerle müsavi haklara sa- ip olmaları imkânından tam olarak faydalanmak ve sosyal gerçeklerimi- zi göz önünde bulundurarak icabında polise yardımcı olma Derneğin prensipleri arasındaydı. Fakat gaye- ye hizmet etmenin en güzel ve en ba- şarılı yolu şüphe yok ki, "kadınların kültür seviyesini yuksel ek"ti. E- sasen dernek idarecileri de İstanbul Spor ve Sergi Sarayındaki lokalle- rinde en çok bu madde üzerinde ça- lışıyor ve yayın vasıtalarından fay- dalanarak, konferanslar tertip ede- rek, her yerde ve her fırsatta muh- taç kadınlara yardım edip onu aydın- latarak kültür seviyesini yükseltme- ye uğraşıyorlardı. Düşkün kadınlar hlaken düşmüş kadınlara pek az kimse elini uzatıyordu Böyle bir kadın adeta bir "parya" muamelesi- maruz bırakılıyor. içinde bocala- dıgı bataktan çıkmak için cemiyetten fak bir yardım — göremiyordu. D erneğin gayelerinden, en büyü gayelerinden bir tanesi de işte gibilere yardım etmekti. Onları için- de bulundukları bataktan kurtar- mak, yeni bir hayata atılma şansını bagışlamak Derneği en çok meşgul eden meselelerden biri de işte buydu. Dernek bir yandan ahlaken düşmüş kadınlara yardım elini uzatırken, bir yandan da bu gibi kadınları istis- mar eden bir zihniyetle ne şekilde mücadele — edebileceğini, ne şekilde kanuni tedbirler almanın kabil olaca- m -tanınmış avukatların yardımıy- la- araştırıyordu Derneğin şimdiye kadar el koyma- ğa muvaffak olduğu birkaç vak'a, çalışmaların arzu eden neticeleri ve- receği hususunda ümit uyandırmıştı gac b ve bu hâdiselerde gazetecılerın payı cidden ehemmiyetli olmuştu. Uygunsuz vaziyette yakalanan kadınlar karakolda Yardım için uzanan el nerede? AKİS, 8 EYLÜL 1956