ediliyordu Festival zamanı — İskoç- ya'ya dünyanın her tarafından turist akıyordu. Turistler Edinburghdan. Edinburgh da turistlerden memnun kalıyordu. Bu yıl festival, Tan Hunter ve Ru- dolf Bing'den sonra Robert Ponsonby' nin kontrolü altında yapılıyordu. Festivalin esas tertibinde on yıldır fazla bir değişiklik olmamıştı. Gene her yılki gibi geniş sanat hareketle- rine, sergilere büyük ölçüde yer ve- rilmişti. İlk defa olarak bu yıl gay- ri resmi olmakla beraber ehemmiye- tinden hiç bir şey kaybetmiyen bir film festivali de yapılmaktaydı. Bun— dan başka festival alanının içinde "zi- yaretçilerin dikkatini çekmeğe, onla- rı eğlendirmeğe çalışan muhtelif rö- vüler vardı. Hususiyetler akat festival karakterini muha- faza ediyordu. İlk göze çarpan, insanı saran Edinburgh Festivanin sihirli havasıydı. Bunu dünyanın en meşhur orkestralarının konserleri, oda müziği konserleri, Hamburg O- perası, Brague'ın resim sergisi. Em- pire Music Hall'daki bale. Lyceum Theatre veya Assembiy Hall'da veri- len çeşitli tiyatro anlayışlarım tak- dim eden temsiller meydana getiri- yordu. Edinburgh —Şatosunun avlu- sunda büyük bır askeri bando kon- serler veriyordu. Bu, halkın bilhassa hoşuna giden bir gosterıydı. Seyirci- ler ve dinleyiciler gayda ve davulu çok beğeniyorlardı. On yıl içinde ne Edinburgh'ta, ne de festivalinde bü- yük bir degışıklık olmamıştı. Deği- şiklik dış dünyada oluyordu. 1047 yı- lında Edınburgh harpten kazasız be- lâsız çıktığı için, mükemmel tiyatro- ları, konser salonları ile Avrupa da bir iki benzeri olan bir şehir ve bir sanat hareketi için en uygun yerdi. İngilizler yaban memleketlere se- yahat etmenin, operanın tiyatronun hasretını çekıyorlardı Londra'da eski Albert Hall hesaba katılmazsa doğ- ru dürüst bir kons salonu — dahi yoktu. Harbin sanlar üzerindeki yıkıcı, yıpratıcı tesiri halâ devam e- dip gidiyordu. İşte bütün bunları ilk defa Edinburgh Festivali gidermişti. On yıl sonra ise Edinburgh Festivali değişmiş bir dünya ile rekabete giri- yordu. Amsterdam'da, Paris'te, Ber- lin'de, Salzburg'da, Bayreuth'de, Ko- penhag'da — festivaller — yapılıyordu. Bunların hepsi birbiriyle rekabet e- diyorlar, turistleri kendilerine çek- meğe çalışıyorlardı. Edinburgh eski- si gibi tek festival yeri değildi. Bu yüzden Zziyaretçilerin — karsısına ye- niliklerle çıkmak zorundaydı. Bayre - uth gibi bir hususiyeti olması lâzım- dı. Dışardan getirtilen orkestralarla, topluluklarıyla iş bitmiyor- du. Dünyanın bir ucundan kalkıp kimse Edinburgh'a üç dört orkestra dinlemek için gelmezdi. Turist her gittiği yerde bir hususiyet arayacak- tı. Sonra festivalin ilk başarıları yeni bir mesele ortaya çıkarmıştı. Edin- AKİS, 8 EYLÜL 1956 Edınburgh da "Kral Oedıpus Başarılı temsillerden biri burgh'a gelen sanat topluluklarına "yer" bulmak, yoksa yapmak gereki- yordu. Edinburgh Festivalleri mese- lâ on sene daha devam edecekse, şe- hire yâni oteller yapılması lâzımdı. Bir opera binası ise kaçınılmaz bir zaruretti. Bunlar olmadan Paris Ba- lesini veya Milano'nun Scale Opera- sını Edinburgh'a getirmek imkânsız- dı. Sadler Wells balesi Empire ti- yatrosunun eski sahnesinde kaybedıyordu Festival Kulübü, Av- upa — festivallerinin "lâzımı — gayri müfarıkı olan büyük toplantı mey- danını dahi henüz temin edememişti. Bir dünya fuarı tertiplemek akla DNT Çıkaran: NAİM TİRALİ Fikir ve Ganat hüreketleriyle, MOT, Acaroğlu'nun hararladığı hlhllya elinlimiz A WJ“ lhl'l'lı Ati V e Yallık abonml: 10 Tirü, Yillakr übannlerine 5 Üralık | Müracanii BK DA - İstanbal iz —j TİYATRO gelse pavyonların yapılacağı — saha- yı bulmak icab ediyordu. Bütün bun- lardan önce Edınburgh un bir yeni tiyatroya ihtiyacı vardı Misafirler u yıl misafir sanatçılar ve sanat toplulukları - arasında Hamburg Operası da vardı. Zıyaretçılerı bu o- peradan ilk defa olarak Cornelius'un "Bağdat Berberi"ni ve Stravinski'nin "Mavra"sı ile "Oedipus"unu seyret- mek fırsatını buldular. Bu üç eser de İngilterede ilk defa sahneye ko- nuyordu. Boston Senfoni Orkestrası, Viyana'dan "Hofmusikkapelle" ve [n— giliz Kraliyet Filarmoni — Orkestrası misafir orkestralar arasındaydı. A- madeus, egh ve New —Edinburgh yaylı sazlar kuvartetlerını de dinle- mek mümkündü. Tureck, Casadesus, Curzon, Milkina ve Myra gibi ünlü piyanistler, Isaac Stern, Wolfgang Schneiderhahn gibi keman üstadları, gard Seefried, Gerhard —Hüsch gibi ses konserler vereceklerdi. Sadler Wells balesi bu yıl Edinburgh'a yeni bir e- serle gelmişti. Bartok'un müziği ile "Miraculous Mandarin"i temsil ede- ceklerdi. Ram Gopal'in bale trupu da bu yıl Edinburgh'taydı. İki Kral Oedipus Bu yıl Edinburgh Festivalinde Kral Oedipus iki ayrı sanat toplu tarafından temsil i burg Operası Stravinski'nin Kral Oedipus'unu oynuyor, Kanada'dan gelen Stratford (Ontarıa) tiyatrosu ise ophocles'in meşhur nınmış eseri vardı, way”” Tıy rosu , Bridie'nin. A natomıst ini. ya'dan gelen Mila- o "TI Picolo" tiyatrosu ise Goldo- ni'yi ve Pirandello'yu oynuyordu. Ti- yatro hareketleri arasında en önem- lisi. Dylan Thomas'ın bir radyofonik röportajının sahneye konmuş olma- . "Ünder Mllk Wood" ismini ta- yatını anlatıyordu. Radyo röportajla- rı arasında mükâfat almıştı. rin Eliot'un "Cocktail Party" eseriyle mukayesesi bilhassa entere- san olacaktı. Oynanacak diğer, eser- ler arasında Shakespeare'in beşinci Henry'si. Malraux'nun "La Conditi- on Mumain"inden alman "Şanghayda Fırtına" adlı eser de vardı. Dylan Thomasın '"Under Milk Wood" adlı eseri ilk temsilinde bü- yük bir muvaffakiyet kazanmıştı. E» ser ilk temsilinde kulağa olduğu ka- dar göze de hitab ettiğini ispat edi- yordu. Bütün — hususiyetleriyle mü- kemmel bir tiyatro eseriydi. Dylan Thomas'ın bu eseri Eliot'un "Kokteyl Parti"si' ile -birliktte Edinburgh Fes- tivaline tiyatro sanatı faaliyetleri ba- kımından on yıl içinde en seçkin mevkii kazandırmıştı. 217