YURTTA OLUP BİTENLER sonra Zafer'in neşriyatı açık şekilde ortaya koyuyordu. Kabineye göz atılınca Hakikaten bunların listesine bir göz atılınca esaslı değişiklik olmadı- ğı derhal ortaya çıkıyordu. cu- lar, dünyanın her tarafında "kılıt ba- kanlık" sayılan mevkileri — ellerinde tutuyorlardı. O kadar ki Adnan Men- deres, her türlü teamülün ve Anaya- sanın sarih hükmüne Trağmen Millt Savunma Bakanlığını, Ethem Men- deres İçişleri Bakanlığını Fuad K rülü Dışışlerı Bakanlığını almışlardı. Fuad Köprülünün tekrar Dışişleri Ba- kanlığına gelmesini Meclıste millet- vekilleri bile derin bir "00!" çekerek karşılamışlardı Öyle ya, bundan bir Mü lüzum, — kifayetsizliği — değil miydi? Yoksa Fuad Köprülü, aradan geçen zaman zarfında diplomasi stajı mı girmesi tam bir sürprizdi. Bir defa kendisi "tutulmayan bakan" ların ba- şındaydı. ma öyle anlaşılıyordu ki kabinenin ilânından bir kaç gün ev- vel, bizzat Menderesin bulunduğu bir Meclis celsesinde muhalefete kar- şı yaptığı hücum, Başbakana bu zatı böyle vazıfelerde kullanabıleceğı ka- naatini vermişti di Mender o ığına göre "va- nı dolaşacak başka bir Devlet Bakanına ihtiyaç vardı. İşte, Ağrılı Bay Celal Yardımcı (Bakan vekiliyken çocuğunu resmi otomobil- le mektebe gönderen zat) hazırdı. İstikbal için ümid veren, prog- ramdan ziyade yeni siren şahsiyetle- rin tutumuydu. Eskiler hakiki hüvi- etlerını artık gostermışlerdı, onlar- BU BİR POLİTİK ŞAKA İDİ.... yapmıştı? Ama o, 0052 numaralı Ca- dillac'ın münakaşasını ederken Av- rupa Konseyinin Bakanlar Komitesi toplanıyordu, üstadın orada bulun- ması gerekirdi, burada değil.. Üste- lik, Avrupa Konseyindeki vaziyetimiz Dışişleri Bakanımızın toplantıya ka- tılmasını gerektirecek kadar nazikti. Her şey gösteriyordu ki Fuad Köp- rülü, tıpkı eskisi gibi Dışişleri Ba- kanı sıfatını taşıyacak* fakat Parti işlerini tedvir edecekti. Parti işleri ve Dışişleri Bakanlığındaki tayin işleri... Hakikaten bakanlıkta pek çabuk par- layan, bir kaç derece atlayarak terfi eden "Fatinistler" endişe içindeydi- ler. Milletvekilleri Celâl Yardımcıyı (Bakan vekiliyken otomobille mektebe g çocuğu u resmi önderen zat) da "00!" sesleriyle karşılamışlardı. Sa- bık Milli Eğitim Bakanının kabineye 6 manda bir ikinci Osman Şevki Çiçek- dağ, Ahmet Özel bir diğer Celal Yar- dımcı (Bakan vekiliyken çocuğunu resmi otomobille mektebe gönderen zat) olursa, selâhiyetlerini ve kanun- ları ötekiler gibi anlayıp tatbik eder- lerse; Fahreddin Ulaş koştuğu şart- lardan tıpkı Sıtkı Yırcalı gibi feda- kârlığa başlarsa; Şem'i Ergin, Müm- taz Tarhan veya Esad Budakoğlu "binim bakanlıklarımıza ait şikâyet var mı" deyip Emin Kalafatlar, 8a- med Ağaoğlular, Kemal Zeytinoğlu- lar gibi umumi politikanın mesuliye- tini alırlarsa ve buna karşı koyama- dıkları zaman çekilmeyi bilmezlerse; nihayet Arif Demirer veya Nafiz Kö- rez tıpkı Muammer Çavuşoğlu gibi mikrofon başına geçip inanmadıkları lâfı söyler, sonra şuraya veya bura- ya gidip hayatları boyunca takaza mevzun olacak hareketleri vazife di- ye yaparlarsa Dördüncü Menderes Kabınesının icraatının meşhur Üçün- cü Menderes Kabinesinin icraatından daha hayırlı olması için hiç bir se- bep kalmaz. Hakikaten her şey yeni şahısların ne derece şahsiyet sahibi kalacak arı- na bağlıdır. Zira Dördüncü Mende sin Birinci, İkinci ve Üçüncü Mende- reslerden başka türlü olacağını sa- nanlar pek safdildirler. Program — gurupta Nitekim salı günü öğleden sonra D.P. Meclis Gurubu toplantı- sına katılanlar kürsüde Adnan Men- d vaktiyle işitmiş veya okumu ulun- dukları zehabına kapılmaktan kendi- lerini alamadılar. Gurubun o günkü toplantısına hususi bir ehemmiyet verilmişti. O kadar ki gazete fotoğ- rafçıları salona sokulmuş, resim çek- melerine müsaade edilmiş, müzakere- ler başlarken de dışarı çıkarılmıştı. aşbakan bile, ihtimal gazete fotoğ- rafçılarını düşünerek gurup toplantı- larına elinde kağıtlarla gelmiş, oto- mişti. kanlarının ellerinde yeni bütçeyi ih- tiva eden Ççantayı tuttukları gibi. Yalnız, Başbakan kâğıtları yaprak yaprak demet gıbı gosterıyor u. Za- ten her şey mükemmel bir demok- ratik hava içinde cereyan ediyor his- sini uyandırıyordu. Gurupta bakanlar, hükümete ay- rılan yerde oturuyorlardı. Kendileri- gurııbıı d reyi vermemek için totaliter temayüllü olmak lâzımdı. Akla ge- len bütün şikâyetlere, Başbakanın e- linde tuttuğu kâğıtlarda deva reçe- tesi yazılmıştı. Ancak bunların nasıl tatbik edileceği hakkında hiç bir ma- lümat yoktu. Anayasadan mı şikâyet ediliyordu? Tamam: Anayasada tadi- lât yapılacak ve bazı müesseseler ku- rulacaktı. Bu müesseselerin başında Senatonun geldiğine zerrece şüphe yoktu. Böyle bir ihtimal yüzlerce ih- tiyar politikacıya parlak ümid ufak- ları açıyordu. Seçim kanunu mu iyi işlememişti? mmel: 1954 ten sonrakı tadıller kaldırılacak tatbikat tularak kanun 1950 şesinden bile geçirmemişti. Hayat mı pahalıydı? Gerçi bu, "kalkınma" nın neticesiydi ama hayatın ucuz- latılması için her şey yapılacak, hu- susi mahkemeler kurulacaktı. Enves- tismanlar mı? Bundan sonra yeni en- vestisman yapılmıyacaktı. Ticaret muvazenesindeki açık mı? İthalât tahdit edilecek, sadece lüzumlu mad- İS, 17 ARALIK 1955