"Kadınlar, Erkekleri Tanısalardı..” “"Bu sözleri söyliyen tabii bir ka- dın değildir. Avrupanın tanın- mış kadın mecmualarından birin- de, her hafta, kadınlara hitaben yazı yazan bir erkek ve... er- keklerin — iç varlıkları hakkında kadınlara bazı ifşaattık bulunmuş- tur. Muharrire göre, kadınlar er- kekleri tanısalardı onla rı oldi ları gibi gorselerdı dünya cennet olurdu. Çun erkekler gayet muşfık ve İyi insanlardır; — yalnız o derece ince ve hassastırlar ki, çoğu zaman hislerinin anlaşılma- sından, gülünç olmaktan korkar- lar ve onların iyilikleri ekseri his- siz gibi görünen, tezahüratsız bir kabukla oı'tuludur Bu vaziyeti şöylece hülâsa edebiliriz: erkekler oldukları gibi görünmeye cesaret edemezler, halbuki onlar kuzu gi- bidirler Muharrir devam ediyor: er- kekleri, para atıldıkça ışlıyen bir otomatik makineye benzetmek te pek âlâ mümkündür. Bir kadın bir erkeğe zeki oldugunu soylerse erkek buna derhal inanır, tabii ne- ticede daha zeki olmaz ama, ya bu kadın erkeği İyi ve düşünceli olduğunu, kendisini mesut ettiğini soylerse ne olur hiç düşündünüz ' ek önce afallar, son- ra sevınır, sonra hakikaten iyi ve düşünceli olmaya çalışır. Etrafa zevk dağıtan otomatik bir maki- ne. Zaten kadınların bizden bekle- dikleri şey bu değil mi?. Ama k: dınlar şuna da unutmamalılar kı para atılmadıkca otomatik — ma- kineler işlemez Sonra ne de olsa, erkekler oto- matik makinelerden biraz farklı- dırlar. Makineye parayı atar, iste- diğiniz çikolata veya sigara pa- ketini alırsınız ve sonra geçip gidersiniz. Ma ye “mersi" de- mek aklınıza gelmez: Halbuki er- kekler beklerler: bir hayranlık, maktadır. Hazır elbise kadınların birçok problemlerini halledecektir ve erikadan sonra, gerçeği kabul etme yolundadır. Dün- yayı saran bu yeni cereyana en ça- buk kapılanlar, muhakkak ki en çok kazanacaklardır Ankara Bedava sirke.. İnsanın nerede eğleneceği cidden elli olmuyor. Baz. hoş vakit geçirmek için gıttıgımız eğlence ye- ğ ve gülmek için seyrettığınız temsilden üzüntü ile çı- kıyorsun! ir tramvayda, bir otobuste veya dolmuşta nefis bir ko- AKİS, 17 ARALIK 1955 Jale CANDAN bir şiikran, bir sevgi işareti bek- lerle Do rusu onlann ufak bir ku- surları da yok değildir, ekserısının muhayyele kabiliyeti zayıftır... evde, saadet havası yaratan ufak tefek teferruatı ihmal — ederler, bazı incelikleri bilmezler veya ko- laylıkla —unuturlar... Fakat bu mevzuda da ufacık bir ilham, on- ları harekete geçirmeye kâfidir. n düşüncesiz, hatta en cimri er- kek akıllı bir kadının elinde en cömert erkek oluverir.. Ama dik- kat, yanıldıklarım, hata ettikle- rini, size pek te makbule geçmi- yen bir hediye aldıklarım ifade e- derken, dikkat... Erkeklerin en çok korktukları şey beğenilmemektir. Bir sürpriz yaparken, bir hediye alırken, matlup olan rey en iyisi- nin diişüniilmuş olması değil, sizin düşünülmüş — olmanızdır. Kadın sert davranırsa, uysal bir kuzu o- lan erkek bırden değişir, huysuz bir at oluverir. Fakat ister kuzu olsun, ister o- tomatik makine, ister at... erkeği yola getirme metodu hep aynıdır: okşamak... Ah kadınlar, erkekleri tanımış olsalardı hayat ne kadar kolay olacaktı!.. Muharrir burada sözlerini kesi- yor... Yeni yıla girerken bu ifşaattan belki hepimizin faydalanabile- ceğimizi düşündüm. Fakat bir me- sele daha vardı. Meğerse erkek- lerle kadınlar birl)irlen'ne ne kadar çok benziyorlarmış. Çünkü rolle- ri değiştirmek şartı ıle, biz de tıp- muharrir gibi düşünü- yoruz: Biz de kuzu gibiyiz... icabın- da otomatik makine olabiliriz., a- ma bazan de, ıstemıyerek at de- ğilse bile, kedi olal Ah şu erkekler, kadınları tanımış ol- salardı! mediye şahit oluyorsunuz. anlatılan- hadise bir hayâl olmayıp, tamamile gundur. Ankarada bir banka şubesinin a- çılış töreni ve bunu takiben radyoda, bu banka namına şöyle — bir reklâm yapılıyordu: — Paranızı şubemize yatırmak- ta acele edin ve hediyelerinizi alın". Bedava sirke baldan tatlıdır der- ler. Hediyeyi herkes sever, hele rad- yoda böyle tatlı bir kadın sesi insa- nı hediyeye davet ederse. Meğerse Ankarada, bankaya para yatırabilecek ne çok İnsan varmış. Açılışının ikinci günü banka şubesi dolup dolup boşalıyordu. Aşağıda mahsulü hakikatlere uy- KADIN Şube binası, temiz ve şirindi. Me- murlar fevkalâde nazik ve sabırlı i- diler. Ama ufak bir İhmalleri olmuş- tu. Kapıya "Pazarlık yoktur" şeklin- de bir ilân koymamışlardı. Parayı ya- tıranlar, gark usulü, hedıyeler için pazarlığa girişiyorları İşe siyah astrakanlı, tek taş p lanta yüzük taşıyan kelli — felli bır haniımefendi başladı. Şu kadar para yatırmıştı, daha güzel hediyeler isti- yordu. Memur gülümsedi, — elindeki listeyi hanımefendiye uzattı. Bu lis- tede yatırılan paranın miktarı, vade- li- vadesiz oluşu yazılı ıdı, meselâ "150 lira vadesiz" bir kahve fincanı alıyordu da, "300 lira vadelı" güzel bir vazo kazanıyordu Fakat hayır, ım hakkına razı olmuyordu. Mü- nakaşa beş dakika sürdü, nihayet ha- nıma istediği sigara kutusu verildi de, mesele halledıldı, yoksa paraları geri istiyordu Bu munakaşa sırasında kahkaha ile gülenler veya yalnızca gülümse- yenler vardı. Fakat pazarlık merakı, sari bir hastalık gibi birden herkesı sarıverdi. Biraz evvel, sessiz sessiz duranlar, parayı yatıı'madan İşi sağ- lama bağlamak istiyorlardı. Bu sırada başka bir sürpriz oldu. Birisi dün yatırdığı parayı talep edi- yordu. Hakkıydı tabii ama, nazik memur hanımlardan biri dayanama- 1. — Yalı dedi, paranızı tekrar yatırıp yeni bır hedıye alamazsınız.""' Sosyete Ebedi Gelin: Barbara Hutton.. Para saadet getirmez — derler. Bu sözleri "herkes bilir, herkes bol bol tekrar eder. Fakat için için buna i- nanan pek az insan vardır; Barbara Hutton'dan başka. Evet para saadet — getirmiyordu. Hatta Barbara Hutton kadar zengin olunca, insanın bedbahtlığına bile se- bep olabilirdi. Barbara bunu biliyor- du ama mesut olmaktan henüz Ümi- dini kesmemişti: 1955 senesinin Ka- sım ayında, altıncı izdivacını yapı- yordu. Bu seferki kocası eski bir te- nis şampiyonu olan Von Cramm idi. izdivacın, — diğerlerinden bir farkı vardı ki, bir aşk izdivacı değildi. Von Cramm ile Barbara 18 senelik arkadaştılar. Daima, hatta harbin en çetin senelerinde, — Hitler 1 esir kamplarına sür- dürdüğü zaman bile, onlar mektup- laşma çarelerini bulmuşlardı ve bu altıncı izdivaca sahne olan Ritz ote- linde onların en kıymetli eşyaları bir valizi dolduran eski sararmış mek- tuplardı. Sessizce evlenmişlerdi; fakat ge- ne de bir basın toplantısı yapmadan, gazetecilerin elinden kurtulamadılar. Barbara gene hastaydı ve mevsim- den sonra derhal — Ritz otelindeki, gündeliği 970 Türk lirası olan apar- tımanına sığınmıştı. Gazeteler gene ondan — bahsedeceklerdi: 7 yaşında, dünyanın en zengin insanı telakki e- 23