T I B Hastahaneler Aşılmaz bir kapı Hepimiz — hasta olmuşuzdur. Hepi- mizin ailesinden, — yakınlarından, çoluk çocuğundan hastalananlar muştur. Bu yüzden hastahanelere baş vurmuşuzdur. Bir geniş bahçe kapı- İki tarafında bek- u bir asker ise nöbetçiler erdır. Bunun dışında Kapıda evvela yalvarma ile başlayan çatışma, so- aka paça bir mücadele şekli- alır. Kapıcı cahildir. Söz anlamaz, ise ferman emir almıştır, Hastalık "Hüvelbaki" diye yazacagınız gelir. Nihayet daha yaşlı, gün görmüş, ak- saçlı, kıranta bir beyaz gömlekliyi seçersınız Yanına yaklaşır, selam ve- O dalgındır Belkı de sela- mınızı si- lecek, burnunun ucuna yerleştırecek sonra size sormadan omuzlarını çö- kerten bir alışkanlığın tesirile nabzı- nızı eline alacak veya soyunmanızı emredecektir. Kapı önünde manızın mümkün olmadığının farkın- da bile olmayacaktır. Siz ha ol- madığınızı, sadece içerdeki bır has- tanızı ziyaret için müsaade rica etti- ğinizi söyleyeceksiniz. O, daha cid- dileşerek, bunun kendi — vazifesi ol- madığını, baş tabibin emrine müda- hale edemiyeceğini bildirecek, yürü- yüp' gidecektir. Ümıdsızlık içindesi- niz. İçerde sizden hiç bir yardımı e- sırgemıyen bu insanlar, kapmın Ö- nündeki size, sokaktaki size ellerini Avrupa'da hastahaneler Arka kapısı yok dinlemez. Hasta nihayet canınızdır. uzatamayacaklardır Çünkü üç yüz İçinizde bir alev vardır. Bir sızı var- dır. Bir burkulma vardır. Biran önce bir koğuşa, bir koğuşun bir köşesi- gılı ise karşılıklı ağlamak bir kar- deş, bir ana, bir baba, bir dost ise birkaç kelime ile onu teselli etmek ve nihayet elinizdeki bir kotu şekeri, bir demet çiçeği, üç beş portakalı bı- rakmak istersiniz. Ne mümkün! Ni- hayet başka çarelere baş vuracak- sınız. Etrafta tanıdık bir yüz arama- ğa başlarsınız. Yanınızdan — beyaz gömleklerile hemşireler, doktorlar gelir geçerler. Hepsi de ne kadar cid- didirler. Ne kadar sessizdirler. Mezar taşları gibidirler. Hemen alınlarına 20 sene önce konulmuş nizamlar has- taları yakınlarından tecrid etmekte- dir. Nihayet her hastahanenin biı' de arka kapısı vardır. Burada da - niyet tertipleri mevcuddur. An k bu kapıdan ameleler, yogurtçular, müteahhidler, tamirciler ve hademe ler girip çıktığından bunların arası- na karışarak içeriye sızmak daha ko- lay olabilir. Farzedelim ki böyle bir yerden hastahaneye —girdiniz. Artık insanlara çarparak, merdivenleri dör- der, dörder çıkarak, koğuşları geçe- rek hastanıza koşuyorsunuz. ğuş hekimine rastlarsanız" ya hem- şire görürse? ar da bir aksi- lik çıkarırlarsa" İçınızde kep bu en- dişeler vardır. Bunlar da ne kadar sert insanlardır. Hiç şakaları yoktur. Dedikleri dedıktır Ne ise onlara rast- madan eşi düşmü sakin buldunuz. Elinizdekileri bırak- ımız. Gönlünü aldınız. İçiniz rahat- niz. Dönüş larınız sanki yere an Bir saattenberı kapılarda sürün- niz. düğünüzü, uğunuz kötü 1afları, hatta kufurlerı unuttunuz. Yediğiniz sızlamıyor- tekmenin yeri de artık dur. Arka kapı Bu kapıdan yukarda biraz bahset- doldurur. kaybolmasın diye yatırdıkla rı paralarını iade eder. Zaten böyle yirmi taburcudan on lira çıkmaz. Bunlar bir kalemde tapon lastikten kazanan bahtiyarlar de- nra bu za va llılar bir de Çatal kaşık bulunur. Sonra kendi talihine terk edilir. ların içlerinde alçılı bacağını sürü- yenler, koltuk — değneklerinin linde, kolu elinde bir yecuç, kafilesidir bu. mecuç Arka kapıdan daha enteressan şey- ler de çıkar. İki hademe bir sedye ta- şımaktadır. Sedyenin içinde dikkatle anbalaj yapılmış bir madde — vardır. Bunu önce bir hasta zannedersiniz. Ama bu külçe gibi, çengelde asılı ko- yun eti gibi acaip ve maksadsız ha- reketler yapan, olçusuz sallanan şe bir cenazedır O kapıd sıyrıldık- bi önlerine bakan bu hademeler, giz- lice hastahanenin arkasındaki kü çük bir binaya yönelirler. le bu binanın damına konmaz. AKİS, 17 ARALIK 1955