Rusya İyi niyet gösterilerine bir ta- nesini daha kataca Amerikan plânını kabule yanaşacaktı Sovyet Başbakanı — Bulganin'in o sıralarda verdiği bir demeç böyle tefsir edili- yordu. Bulganin "Silâhsızlanma ko- nusunda bir anlaşmaya varamamak için sebep göremiyorum" demişti. İ- yimserlere göre bu söz gecen 'Cenev- re konferansı sırasında Başkan Ei- senhower tarafından yapılan havadan teftiş teklıf'mın kabulünden başka bir anlama gelemezdi. Rus iyi niyetlerine inananların ba- şında gelen Eisenhower, Bulganin'in demecinin ertesinde, "Bu sözler bana gelecek için büyük umıtler verdi" de- mekten bile çekinmemişti. Boşa çıkan ümitler Ancak bu ümitler uzun ömürlü ol- mamış ve her meselede olduğu gi- bi silâhsızlanma meselesinde de Rus- ların dünya efkârını avutup, zaman kazanmaktan başka gaye gütmedik- leri çok geçmeden anlaşılmıştır. Birleşmiş Milletler silâhsızlanma ko- misyonunda bir hal tarzına bağlana- madan Cenevre'deki Dışişleri Bakan- ları Konferansına sunulan silâhsızlan- ma meselesi, orada da üzerinde bir anlaşmaya varılmaksızın tekrar ko- misyona havale edilmişti. Mesele şim- dı de Birleşmiş Milletlerde yerinde makta, en son anlaşma ihtimal- lerı de her geçen gün biraz daha a- zalmaktadır Geçi hafta Sovyet delegesi Vasi- li Kuznetsof Bir rleşmiş Milletlerde yaptığı bir konuşmada Amerika Bir- leşik Devletlerinin atom silâhlarının yasak edilmesi hususunda sarfedilen gayretlerı baltalamakla itham etmış— tir. Kuznetsofa' göre Başkan Eisen- hower iyi nıyetlı olabilir, fakat ha- vadan teftiş ve kontrol planı millet- lerarası gerginliği arttırmaktan baş- ka işe yaramıyacaktır. uznetsofun Sovyetler lehine bir propaganda vesilesi ittihaz etmek is- tediği bu nutku Batılıları birbirine yaklaştırmıştır. Gerçektenbu konuda Batılılar arasında da şimdiye kadar teessüs etmiş bir fikir birliği yoktu. Kuznetsof'un Batılıları birbirine dü- şürmek niyetiyle yaptığı konuşmadan sonra, Batılı devletler, Genel Kurula takdim ettikleri bir karar suretiyle, Kurul'dan bundan böyle yapılacak silâhsızlanma görüşmelerinde Eisen- hower'in havadan teftiş ve muraka- be sisteminin öncelikle göz önünde bulundurulması hususunda tavsiyede bulunmasını istemiş bulunuyorlar. iğer yandan Amerikan makam- larının havadan teftiş ve kontrol sis- teminin fayda ve imkânlarını göster- mek üzere bir sergi açtığı bildiril- mektedir. Sergi Kuznetsof tarafın- dan da ziyaret edilmiştir. Amerikan makamları tarafından hazırlanan de- lilerin Rus temsilcisini ikna edip et- mediği bilinemez. Her e Rus i- nadının sertliği bir sergi ile yumuşa- yacak cinsten olmasa gerektir. Aksi halde işler sanıldığından çok kolay yoluna konulabilirdi. Öyle anlaşılıyor ki silâhsızlanma meselesinin halli de başka bahara kalmıştır. 16 İKTİSADİ VE MALİ SAHADA Ziraat Yabana atılan servet Hükümet programının hazırlandığı günlerde, bir mevzuun ehemmi- yetle gözler önüne serildiği görülü- yordu. Gelirimizi arttırmanın yolla- rını düşünüyorduk; halbuki çok isti- fade edebileceğimiz bir sektör, belki de şatafata müsait olmadıgından ya- bana atılmıştı. Memleketimizin yüz ölçümü 77.- 698.000 hektardır. İstatistik Genel Müdürlüğünün yayınladığı istatistik- lerde memleket toprakları beş ana guruba ayrılmıştır. Bunlar sırasıyla Sürülen veya Ekilen Topraklar (Tar- lalar), Çayırlar ve Mer'alar, Bağ ve Bahçelikler, G tırmıyen yer. Orma nlar ve Uru e- Esad Budakoğlu Ziraatın başında 1953 yılındaki vaziyete göre mem- leket topraklarının bu beş a grup arasındaki dağılışı aşagıdakı gıbıdır 1 — Tarlalar: 18.798.000 hektar. — Çayırlar ve Mer'alar: 33.311.- 000 hekta 3 — Bag ve Bahçelikler: hektar. 4 — Ormanlar: 10.418.000 hektar. — Ürün Getirmiyen yerler: 3.464. 000 hekta Bizi burada son iki Gurup ilgilen- dirmemektedir. Fakat bunları bir ta- 1.707.000 rafa bırakmadan — evvel, üzerlerinde birer miktar durabiliriz. Yayınlanan istatistiklere bakılacak son iki gurubun büyüklükleri 1950 1963 yılları arasında hiçbir değişikliğe ug— madan ayni kalmışlardır. Orman lar için büyüklük yüzde itibar ile 13, 4 ürün getirmeyen yerler için ise yine yüzde itibarile 17,3 tür. Bu rakam- ardan birincisi bize pek doğru gel- memektedir. Zira, — memleketimizde üzerinde durulabilecek önemde ağaç- landırma ve yeniden orman yetiştirme olmadığı, fakat bilâkis, mevcut or- manlar yıldan yıla azaldığı halde ormanların işgal ettikleri sahanın ayni kalabilmesi realitelere uygun ol- maz. Ürün getirmeyen sahaların ay- ni kalışı ise şunu gösterir: Bu saha- lardan hiç değilse bir kısmını kültür sahalarına kazandırmak için her han- gı bir gayret sarf edilmemektedir. E- ğer bu iddia yanlış olsa idi bu tak- dirde, tarlalar bağ ve bahçelerin kapladıkları sahalar artarken, ürün getırmıyen sahaların buyukluklerı ayni kalamazdı. Ayni kaldığına göre bu artmalar ancak geriye kalan ça- yır ve mer'a sahalarının azalması ne- ticesinde olmuş demektir Hakikaten bu neticeyi mevcut is- tatistiklerden de görmek mümkün- dür. Aşağıdaki tablodan — 1950-1963 yuları arasında ilk üç ana gurubun inkişaf seyrini kolayca takip edebi- liriz: (Memleket yüz ölçümüne nis- beti 5). 1950 1951 1952 1953 1-Tarlalar 18,8 20,1 22,44 24,2 2- Çayırlar - Me- alar 48,6 47,2 44,8 42,9 ra 3- Bag ve Bahçe- 19 2,0 241 2,2 Görüldüğü gibi birinci ve üçüncü guruplar ikinci gurup aleyhine tedri- ci bir artma göstermişlerdir. İkinci gurup istatistikler de üç tali guruba ayrılmış bulunmaktadır.: Çayırlar, Otlaklar ve Yaylaklar Mer'alar. Bunlardan çayırlarla otlaklar ve yay- lakların büyüklükleri bu yıllar zar- fında hemen hemen hıç değişmemiş- tir. Buna mukabil mer aların kapla— halde üçüncü gurubun azalmam, me- raların azalması neticesinde olmuş- tur. Netice olarak diyebiliriz ki 1950- 1953 seneleri arasında tarlalar, bağ ve bahçelıkler büyümüş ve bu bü Üyü- me mer'aların küçülmesi yani bir kı- sım mer'a topraklarının ziraat arazi- si haline getirilmesi suretiyle olmuş- tur. Burada şuna işaret edelim: Ye- niden ziraata kazandırılan bu top- raklar arasında bir kısım ormandan kazanılan arazi de vardır. Topraklarımızın bu bünye değişik- liği üzerinde, en başta, ziraatimizin sür'atle makıneleşmeye başlamış ol- masının müessir olduğu kolaylıkla iddia edilebilir. Buna hemen, ziraate temin edilen bol ve ucuz kredilerle, ziraat mahsullerine tatbik edilen hi- mayeci fiyat polıtıkasının tesirlerini ilave edebiliriz. Bu üç müessir hadi- se yüzünden ziraatle uğraşmak bir kısım halka haklı olarak hayvancı- lıkla uğraşmaktan daha cazip gel- miştir. AKİS, 17 ARALIK 1955