İKTİSADIİ VE MALİ SAHADA lerinin ihtiyaçlarının iyi şartlar al- tında karşılanmasına imkân hazırlar- ken, bir taraftan da milyonlarca lira değerindeki mezbaha artıklarını de- ğerlendirme çare ve imkânlarını ya- ratmaya çalışmaktadır. Faydaları bu kadarla da bitmemektedir. —Memle- ketin gerekli yerlerine kurduğu ye- tiştirme istasyonları ile kaliteli hay- van yetiştiriciliğinin nasıl yapılaca- ğını halka göstermektedi Bir memleketin refah seviyesini ve medeniyet derecesini, orada Kulla- nılan su, harcanan kağıt, kullanılan elektrik miktarlarıyla ölçenler ara- sında, hayvani menşeli gıda maddele- ri istihlâkini de ölçü olarak alanlar az değildir. Çalışma Ya hususi teşebbüslerdekiler ? Kabine buhranının ikinci günü ik- tidar organı gazetenin halka bil- dirdiği en mühim havadislerden biri şuydu: "İktisadi Devlet Teşekkülle- riyle diğer Devlet Dairelerinde vazi- feli işçilere bir maaş tutarındaki ik- ramiyeleri bu gün veriliyor". Bir kaç gün sonra da bir İstanbul gazetesin- de ikramiyenin işçi çevrelerinde mem nuniyet yarattığı yazılmıştı. . Filhakika evvelce kabul edilen bir kanunla 1955 yılından itibaren İk- tisadi Devlet Teşekkülleriyle diğer Devlet Dairelerinde çalışan — işçilere yılda bir aylık tutarında ikramiye ve- rilmesi derpiş olunmuştu. u ikra miyeler, dedıgımız gibi, aralık — ayı- nın ilk haftası içinde — memleketin muhtelif yerlerınde çeşitli verildi. Zira her daire, o günlerde bu ikramiyeyi tediyeye hazır değildi. Şu günlerde yapılan bazı işçi top- lantılarında hayat pahalılığından mut tasıl şikâyet — edilirken bu mese üzerinde de duruluyor. İlk iş olarak ikramiye adedinin yılda üçe çıkarıl- ması isteniyor. Bunu temin için hü- kümet nezdınde teşebbüse — geçildiği haber verili Bu ıkramıye meselesi üzerinde dü- şündüklerimize geçmeden, çok ente- resan ve o derecede de önemli bir toplantıdan bahsetmeyi lüzumlu gö- rüyoruz. Fakat bunun havadisini ik- tidar organından olmadığımızı şura- ya kaydediverelim. Sözünü etmek istediğimiz toplan- tı 4 Aralık günü Eskişehirde yapıl- mıştır. Tarihe dikkat ediniz. İkrami- yeler ya henüz alınmış, ya alınmak üzere, yahut da alınıp çoktan mevcut borçların bir kısmına kapatılmış.. Fakat ne de olsa ikramiyenin mem- nunluk yaratıcı havasının biraz ol- sun devam ettiği kabul olunabilir. Fevkalâde olarak yapılan toplantıya 4000 Devlet Demir Yolları işçisi ile memleketin muhtelif yerlerinden ge- len ve 10 işçi federasyonunu temsil eden mümessillerle Türk - İş Konfe- derasyonu Genel Sekreteri katılmış- tır. Toplantı bütün bir gün devam et- 18 Toplatıda — Türk işçi âleminin dertleri bir defa daha teşrih olun- muş, açık bir şekilde ortaya konmuş- tur. Bunu anlamak için üzerinde mü- zakereler cereyan eden başlıca me- selelere bir göz atalım: Grev hakkı, Sendikalar Kanununun tadili, ücret- lere B 50 zam (yani yılda 6 ikrami- ye), sigortaların ihtiyaçlara — uygun hale getirilmesi, kıdem zammı vs... bunlar üzerinde fazla bir şey söyle- meden bir de söylenenlere bakalım. Bir delege aynen — şunları söyle- miştir.: "D. D. Yollarındaki işçilerden bir kişi iki lira, yedi kişi 180 kuruş, geriye kalan otuz beş bin kişi de 50- 60 kuruş saat ücreti alıyor." Biz bu- rada bir ilâve yapalım ve devam ede- lim. Günde 10 saat çalışıldığını far- zedersek işçinin eline gececek azami gündelik 5 veya 6 liradan fazla olma- yacaktır. Delege soruyor ve devam e- Mümtaz Tarhan İşin - başında diyor: "Bununla beş kişilik bir aile nasıl geçinir? Kıdem zammını da a- dalete uymayacak şekilde — kaldırdı- için biz işçiler, onların karşısına çıkacak Efendiler! pazar- lık devri geldi diyeceğiz." izim bu sözler karşısında söyle- yeceklerımız anca olabilir: İşçilerin bu acıklı hallerını görüp ve duyup ne kadar üzülüyorsak, dava- larına bizzat sahip olma şuuruna var- makta olmalarından o derece sevinç ve memnuniyet duyuyoruz. Ayni de- lege sözlerinin sonunda, meseleyi iş- çiler zaviyesinden ele almakla bera- ber, memleketimizin bugün içinde bu- lundugu acı fakat gerçek bir derde neşter basıyor. Fakat biz kendisine haber verelim ki bu bahsettiği dert maalesef artık bütün memleketin müşterek bir derdi olmak istidadın- dadır Tıpkı hayat pahalılıgı gibi! onuşma şu sözlerle bitiyı .Es- kişehirdeki hastane gıbı Turkıyede yok, diyorlar. Belki bu doğrudur. Fa- kat D. D. Yolları eczanesınde hangi ilaçlar varsa, biz de ona göre hasta olacağız. Yani ılaca göre hastalık!". Evet, maaleseft memleket bu gün bu hale gelmek yolundadır. Mevcut ilaca göre hastalık!. Bir başka konuşmada geçiyor: "...İşçi arkadaşların yaşayış- ları gibi çalışmaları da acıklı. Çalış- ma ta rTzımızı düzene koymak lâzım- r.. da şunlar Elinde vesikalar bulunduğunu, id- dialarını bunlarla ispat edebileceğini soylıyen bir başka sözcü diyor ki: ize verilen para kazancın onda birini teşkil ediyor. Bu da işçiye hü- kümet tarafından verilen ehemmiyeti gösterir!. Bu günkü hayat şartlarına göre geçinebilmek için hokkabaz ve sihirbaz olmak lâzımdır!." Bu arada söz alan bir başka temsilcisi de, işçilerin içinde dukları şartların tahammül halde olduğunu, bunun üstünkörü ve paliyatif tedbirlerle kapatılıp geçiş- tırılemıyecegını belirterek şöyle de- işçi bulun- " atı memleketlerinde — çalış- mak veya çalışmamak hürriyeti var- dır. Artık hür ve serbest sendika sis- temini kurmak lâzımdır!". Bu şikâyetlerin sahipleri, yılda bir defa da olsa bir maaş tutarında ikra- miye alan, iyi kötü bazı sosyal hiz- metlerden faydalanan, henüz mem- nuniyet verici olmaktan çok uzak ol- makla beraber kuruluş halinde sen- dikalara sahip bulunan işçi vatandaş- lardır. Şikâyetlerini kendisine yönelt- tikleri işveren de üstelik Devlet! Ya- ni, bir bakıma, kendılerı' Buraya dik- kat ediniz Daha da acıklı S imdi bütün bunlardan sonra he- hen hemen tamamen kendi halle- rine terkedilmiş vaziyette — bulunan hususi teşebbüs .işçilerinin daha da acıklı durumları nasıl r da akla gelmez! Grev yapamazlar. Kollektif mukavele yapamazlar. Devletin her- hangi ciddi bir ücret politikası mev- cut değildir. Dünü yoksulluk ve mah- rumiyetler içinde geçen — işçinin ne bugünü ve ne de yarını garanti edil- memiştir. Tamamen kendi kaderleri- ne terkedilmiş bulunan bu insanlar, kendilerine ne getireceğini bilme- dikleri bir hikâyenin, kalkınma hi- kâyesinin, yıllar yılı yükünü bütün ağırlığıyla omuzlarına yüklenmiş bu- lunuyorlar. Tahakkuku bir hayli meş- kük ve kendilerine ne getireceği pek belli olmayan "bir ümit için" bu va- tandaşların tahammül kudretlerini bu derece zorlamak, Devlet için, refah Devleti için kolay kabul edilebilir bir şey değildir. Bu gün artık pren- sip: Fedekârlıkta mutlak müsavat, kalkınmadan, refahtan, adil pay al— madır! Devletın duruma bigâneliği daha fazla uzayıp gitmemelidir!. durum AKİS, 17 ARALIK 1955