ğa mecbur olduğumuz, şey, yüksek kültürde ve yüksek fazilette dünya bırıncılıgını tutmaktır" diyerek gıde— ceğimiz yolu gostermıştı Bu tari ten önce daha 1922 de "Evet, mılle timizin siyasi, içtimai hayatında, mil- letimizin fikri terbiyesinde de rehbe- rimiz ilim ve fen olacaktır" demek suretiyle, davranış ve tutumumuzu belirtmişti. Ama bütün bunları, "ne- silden nesile yaşatacak fert ve ku- rumları yaratmak" şartına bağlıyor, "İşte bu önemli umdeleri en kısa za- manda temin etmek, Maarif Vekâ- letinin üzerine aldığı büyük ve ağır mecburıyetlerdır dıyordu Peki, Ma- arif Vekâleti, "üzerine aldıgı bu bü- yük ve ağır mecburiyetleri", yaban- cılara üniversite açtırmak suretiyle mi üÜzerinden atmak ıstıyordu Lo- zan'a ve Atatürk'e rağmen mi, böy- le bır gıdışe ayak uydurmak isteni- B tün bu açıklamalar, — "Rober College" in üniversite haline getiril— mesine yapılan itirazların şoven mil- liyetçilikle hiç bir ilgisi olmadığını, tam aksine, Milli Devlet haysiyetini koruma şuurunun, Lozan ruhuna ve Atatürk'e inanmanın verdiği, en ge- niş düşünme hüriyetinin namuslu bir tepkisini gösteriyordu. Peki ya üniversite muhtariyeti ? Bu —mesele o kadar çok taraftan bizi bir çıkmaza götürüyordu ki, eşeledikçe, içinden çıkılmaz bir hâl alıyordu. Meselenin bir de "Üniversi- te Muhtariyeti" zaviyesinden son de- rece enteresan bir görünüşü vardı. Biliniyordu ki, esas prersip, Türki- yedeki Üniversitelerin mı tar olması- dır. Bugün için, bu muhteriyet biraz sözde kalmış olsa bile, davranış ve prensip olarak asıl gaye Sudur. Bu- gün olmazsa yarın, fakat mutlaka Turkıye deki üniversiteler batılı ma- tanınmış bir memlekette muhtar bir yabancı üniversite düşünerek gere- kiyordu! Bu nasıl olurdu ? Bu sükütun sebebi Robert College"in üniversite olması haberinin iç politika hadiselerinin hararetli olduğu bir zamana rastla- dığı, bu bakımdan ilgiyi p?k çekme- diği doğruydu. Ama yalnız bu muy- du sebeb? Bu sükütta, bilhassa bu memleketın aydınlarının sükütunda, bir çeşit unutkanlıgın ihmalin tesi- ri yokmuydu Milli — meselelerdeki hassasıyetımız azalıyor muydu? Kül- tür istiklâimize düpedüz yöneltilmiş bu darbe karşısında Türk aydını, Türk umumi efkârı bu kadar sessiz mi kalmalıydı ? Nal mıhının çaresi bu- lunurdu. Bı-lf — -' Jleriyle İfa kam- yonlarının j$ bci": * meselesi halle- dilmeyecek işlerden değildi. Mes'ul- leri yakalanır, hesabı sorulurdu. Bu kendi aramızda, birer küçük mese— leydi. Halbuki öteki mesele, gelip çici bir sıkıntı, bir yolsuzluk degıldı Öteki mesele, Turkıye nin istiklâli me- selesiydi. Temel meselesiydi. Hayat ve yaşama meselesiydi. Kültür na- musu ve haysiyeti meselesiydi. AKİS, 17 ARALIK 1955 DÜNYADA OLUP BİTENLER İngiltere Şerefli çekilme u andan itibaren istifa etmiş bu- 5 lunuyorum. Uzun zamandır, gün geçmedi ki Parti liderlerinden biri ba- na istifa edeceğime dair söylentilerin doğru olup olmadığını sormasın. Parti ileri gelenlerinin bu sualleri karşısında Partinin idaresini elimde bulundurmak çok güç oluyordu. O- nun için İşçi Partisi başkanlığından çekılıyor ve yerimi gençlere bırakı- orum. Hepinizi sevgi ile selâmla- rıml Bu sözler, İngiliz İsçi Partisi Mec- lis grubunun geçen salı günü yaptığı toplantıda Parti Genel Başkanı ele- ment Attlee tarafından söyleniyordu. İkinci Cihan savaşının nihayetin- den beri İşçi Partisi Genel Başkanlı- ğı vazifesinde bulunan Attlee'nin is- tifası esasen uzun zamandır beklen- mekteydi. Geçen seneler içinde İşçi Clement Attlee Tekaüd Partisi saflarında patlak veren ihti- lâflar kadar, ilerlemiş yaşı da Att- lee'nin mevkiini sarsmış ve etraftan hoşnutsuzluk sesleri yükselmeye baş- lamıştı. Parti ileri gelenleri, Bevan'"- ın Parti Meclis Grubundan atılması- na varan hadiselerde Attlee'yi suçlu buluyorlar, Parti içinde gitikçe kuv- vetlenmekte olan fikir ayrılıklarının giderilmesi için Başkanlığa daha genç ve dinamik birinin getırılmesınden başka çare göremiyorları Ancak Attlee böyle duşunmu Or- du. Attlee'ye göre Partideki ikiliğin sebebi kendisi olmadığı gibi, bu iki- liğe çare bulacak kimse de kendisin- den başkası olamazdı. Bu bakımdan, geçen ekim ayı ortalarında istifa et- mek üzere bulunduğu şayiaları çıkın- ca, Attlee bu şayiaları şiddetle yalan— lamış, henüz istifa etme zaman gelmediğini söylemişti. Attlee, ıstıfa etmeden önce Partideki ikiliğe bir ça- re bulmak istiyordu. cak im — ayından bu yana Attlee nin partilerle yaptığı temaslar kendi düşüncesinin doğruluğunu isbat etmekten ziyade yanlışlığını belirtme- ğe yaramıştır. Partililer Attlee'ye ar- tık çekilmek zamanının geldiğini söy- lemişler ve kendisini, eğer Parti için- deki ayrılıklara bir son vermek is- tiyorsa yerini gençlere bırakmaktan başka çare olmadığına — inandırmış- lardı. Attlee'nin İşçi Partisi Meclis gru- bunda söylediği sözlerden de anlaşıl- dığı üzere, Genel Başkan Parti ileri gelenlerin 'bu İsrarı karşısında, sını isteyenleri Partiden ihraç etmeyi bir an bile düşünmeksizin, nihayet liderlikten çekilmeye bulunuyor. Bu karar be önce alınmıştı. Fakat İngiliz Parle mantosunda cereyan etmekte olan bütçe müzakerelerinin en hararetli anlarını yaşaması, kararın daha önce açıklanmasına mani olmuştur. Muha- fazakâr Maliye Bakanına karşı açı- lan kampanyanın - şu satırların ya- zıldığı sıralarda İngiliz Maliye Baka- na Butler'in istifa etmek üzere oldu- ğu söylentileri dolaştığına göre - ol- dukça büyük bir başarı ile neticelen- mesinden sonra, Attlee, çekilme za- manının geldıgıne hükmetmiş ve Par- tililerin arzusuna boyun eğerek isti- fasını vermiştir. Bu hareketi Anglo-Saxon Devlet adamlarına has bir feragat olarak al- kışlamak gerekir. Gerçekten İngilte- re'den başka hiç bir memlekette böy- le bir jest beklemek beyhude olur. Hele demokrasi tecrübelerine yeni girişen ülkelerin, tek parti sistemi terbiye ve alışkanlıgı içinde yetişmiş siyaset adamlarından bu derece ge- lişmiş siyasi bir olgunluk istemek ise büsbütün beyhudedir. Parti denilen siyasi teşekkülün bir tek adamın e- seri ve esiri olduğunu zanneden bu idareciler bir kere nasılsa elde ettik- leri mevkilere dört elle sarılmakta, kendilerinin Partinin direği oldukla— larına dair sarsılmaz inançlarını et- raflarındakilere de aşılamak istemek- tedirler. Demokrasi tecrübelerine he- nüz başlamış memleketlerin bu siya- si terbiyesi gelişmemiş idarecileri, li— derlik mevkilerini ciddi bir tehlike- ye düşürecek daha genç ve bilgili li- der namzetlerinin yetiştiğini görün- ce, mevkilerini onlara bırakmak şöy- le dursun bu gençleri Partiden uzak- laştırmak yolunu tercih etmektedir- ler. Oysa ki bu en yanlış yoldur. İn- giltere, bu yolu asırlarca evvel ter- ketmiş bulunuyor. Yeni Başkan kim olacak ? Büyük Britanyahlar alışık 5 oldukları bu şahane feragat ha- reketinden ziyade İşçi Partisinin ye- ni Başkanı ile meşgul olmaktadırlar. Acaba İşçi Partisi Genel Başkanlığı- na kim getirilecektir ? Geçen yıl Par- ti Meclis grubundan uzaklaştırılan 13