COMFU-HOBİ COMPU-FOBİ sa kaçınılması, karşılaşılmaması mümkün olan şeyler. Oysa kadınlar öyle mi?.. Düzenin taşıyıcısı olan er- kekler, çitlerle uzak tutmaya çalıştık- ları, damlarla korundukları yabanla kendi kurdukları düzenin ta ortasın- da, ocaklarında, yataklarında karşı- laşmak zorunda kalmışlar. Yüzyıllar boyu kendi mutlak karşıtları olarak gördükleri kadınlar erkeklere, kendi kendilerinin ve kurdukları düzenin ta- biliğini ve dolayısıyla faniliğini hatır- latmış. Karanlığın dizginlenemeyen güçleri kendilerini hep erkeklerin soy- larını ve düzenlerini sürdürmek için muhtaç oldukları kadınlar aracılığıy- la ifade etmiş. Cinsellikle ölüm akra- baysa, biraz da bundan... Ama geleneksel düzen dediğimiz şe- yi ne kadar anlaşılır ve hattâ neredeyse çekici kılmaya çalışırsak çalışalım, şu- nu gözardı edemeyiz: Buralarda yaşa- nan hayat kısa, kanlı, hayvani ve za- limceydi. Bu koşullar altında insanla- rın güneşin renkleriyle süslemeye ça- İıştıkları düzene her zaman hayran ol- maları beklenemezdi. Bu yüzden ki- mi zaman, gündelik düzenin sınırları dışında kalan o tanınmayan dünya, artık yaban olarak değil de gizem, in- sanların kurduğu düzenden daha da mükemmel bir düzen olarak algılanır- dı. Yine bu yüzden kendi emeklerinin ürünü olan düzenle en çok övündük- leri zamanlarda bile insanlar dokunul- mamış olan karşısında ürküyle karı- şık bir saygı duydular. Ve erkekler bir yandan yabanı temsil ettiği için kadın- dan korkar, onu aşağılarken diğer yandan da onun gövdesinden kendi- lerinin hiçbir zaman bilemeyecekleri bir giz barındırdığından kuşkulandı- lar. Başak Burcu: Bakire Anneler İşte, Başak Burcu kadındır, kadın- lıktır diyorsak, kadınlığın bütün bu yüklü ve çelişik konumunu gözönün- de bulundurarak diyoruz. Ama emi- nim, okurlarım arasında feminizme v BİRLİN eğilimli olanlar artık bu noktada isyan etmiş olacaklardır: Kadınlık konu- munu yalnızca erkeklerin gözünden anlatıyorum, diye. Ama sorun da burada: Kadınların kendilerini tarif etmek için, onları dü- zenin sınırında bir yere yerleştiren, dü- zenin dışının, yabanın bir temsilcisi olarak tanımlayan dilden başka bir dilleri yoktur. Hepsi hepsi -o da belki- bir tarz, bir üslup, bir ses tonu, o ka- dar... Bunun ötesinde kadınlar da kendi kendilerini karanlık ve anlaşıl- maz olarak tanımlamak zorundadır- lar. İşte Başağın da dünyayla ilişkisi böyle blir şeydir. Bir yanıyla bir dü- zen tutkunudur o. Titizliği, en ince ay- rıntısına kadar bir düzeni doğurmak, gözetmek ve sürdürmek iradesidir. Bu bakımdan, kadın olsun, erkek olsun başak burcu insanı daima bir annedir, toprak anadır. Ama gözünüzün önüne hemen di- zinin dibinde oynayan çocuklarını gu- rurla seyreden kendinden memnun çehrelerden biri gelmesin. Çünkü ba- şak burcu insanı hiçbir zaman kendi- sini sorumlu hissettiği düzenin bir par- çası olarak göremez; bu bakımdan an- gaje değildir, gurur da duyamaz. Çün- kü oluşturulan, oluşturulmasına kat- kıda bulunduğu düzenle yetinmesine de olanak yoktur: Eleştireldir. Eleştiri başak burcu insanı için ara- da bir iştigal ettiği bir faaliyet değil, dünyaya bakış tarzıdır. Her şeyin baş- ka türlü olabileceği fikri, insan eliyle kurulmuş bütün düzenlerden daha mükemmel bir hayat imgesi yakasını hiç bırakmaz. Bu yüzden başak bur- cu insanının mutsuzluğu üzerinden ni- hai bir biçimde atması, yatışması ola- naksızdır. Zaten kendisi de buralara başka bir yerden, daha mükemmel bir dünya- dan düşmüş gibidir. Sizinle ya da bir- likte yaptığınız bir işle en ilgili görün- düğü durumlarda bile, ona tam ola- rak erişemediğinizi hissedersiniz; bir tür dokunulmazlığı vardır. Bekaretini hiç yitirmeyen bir anne- dir. D Samet Kumaş Not: Kimi zaman yayıncı arkadaşlarımız, hasetlerinden , meşhur olmamızı iste- mediklerinden olsa gerek ismimizi unutuyorlar. Bu sayfada yayınlanan yazılar ben Samet Kumaş'a, desenler- se Deniz Bilgin”'e aittir. . CCC YK YOCOKE