öfesinde iki türden de ürün ve- ren ve İki türde de aynı şiirsel, lirik ve biraz da karamsar üs- lubu başarıyla kullanan bir ya- zar. İki kitapta toplam sekiz Öy- kü var. Bunlardan beşi fanta- zi, üçü ise bilim-kurgu diye ay- rılabilir. Örneğin Son Yaya'da- ki “Tırpan” öyküsü, Il. Dünya Savaşı öncesinde bir tesadüf eseri bir çiftliğe konan Drew Erickson'un zoraki bir azrail oluşunun öyküsü, Erickson elin- deki tırpanıyla çiftlikteki garip (kesildikten sonra bir günde yeniden bitiveren) buğdayla- ri biçerken, kestiği her buğda- yın bir insan olduğunu keşfe- diyor. Bu arada istemeden ya- kınlarını ve sonunda karısını ve çocuklarını da bir tırpan dar- besiyle öldürüverince, hızla buğday biçmeye girişiyor hiç ara vermeden. Bradbury'ye göre |İ. Dünya Savaşı'nın ger- çek öyküsü bu. Bu öyküyü “saçma” bulup savaşın ger- çek bilimsel ya da sosyo-eko- nemik nedenlerini anlatmaya girişecek olanlar, bence hiç Bradbury okumasınlar. “Son Yaya” öyküsü tam da böyle, hayal kurmayı, fantaziyi dışla- yan, hayatı abartılı bir tekno- lojik faydacılık anlayışı üzerine kuran insanların toplumunda- ki son yürüyen, gezen (onca araba varken!) adamın öykü- SÜ, Ateş ve Buz'daki aynı adlı öykü, Bradbury'nin geleceğe karamsar bakışını kırabilecek tek gücün ne olduğunu göste- riyor: İnsanoğlunu insan ya- pan temel özellikler, yani me- rak ve inat. Bir topblum düşü- nün. İnsanların düşünme ve hareket etme hızları bizimkine eşit, ancak ömürleri sekiz gün. Sekiz gün içinde doğuyorlar, büyüyorlar, yaşlanıyorlar ve ölüyorlar. Yaşama mekânları mağaralar, tepelerinde gün- düzleri İnsan organizmasının dayanamayacağı kadar sı- cak bir güneş, geceleri don- durucu bir soğuk. Bradbury'- nin kısa ömürlü insanları, bu açmazdan kurtulmasını bili- yorlar. Onları hareket ettiren de yalnızca kör bir yaşama iç- güdüsü değil, merak, bilgi ve hayat sınırlarını genişletme dürtüsü ve bu dürtüyü sonuna kadar götüren inatları. Brad- bury'nin Gümüş Çekirgeler romanında açıkça lanetledi- ği insanlıkta gördüğü tek umut pırıltısı işte bu özellikler. "İnsa- noğlunda hâlâ umuda değer bir şey olup olmadığı” ger- çekçi bir sanat anlayışı içinde ne sorulabilir, ne de cevapla- nabilir. Öte yandan da Brad- bury'nin lirizminden yoksun bir bilim-kurgu yazarı da aynı ko- nuyu bir ukalalıklar zincirine dönüştürebilirdi. Bilim-kurguyu zaten sevenler ve henüz sevmeyenler için okunmaya değecek iİki kitap Son Yaya ve Ateş ve Buz. Bi- lim-kurgunun çocukça bir va- kit kaybı ve saçmalık olduğu- nu düşünenler ise gerçekten boşuna vakit kaybetmesinler. Kuşkusuz bunu Bradbury gibi iyi bir bilim-kurgu yazarı olma- dığım için söylüyorum. Brad- bury mutlaka onlarda da umut eftmeye değecek bir yan bulabilirdi. O aa CON OMĞOrE