sual üzerine, Türkiye hakkında söy- lediği bu sözler Batı Avrupada bir umumi intibaın ifadesi. Dünya me- seleleri, umumi politika ve tabii İn- gilteredeki durum genç basın im- paratorunun tam manasıyla bilgi sa- hibi olduğu, üzerlerinde odüşünmüş bulunduğu, tafsilat ve teferruatını bildiği konular, Türkiye, bir hususi vaziyet, Türkiyede Doğan Nadi veya Erol Semavi Arjantinin veya Suda- sın, yahut Endonezyanın halini ne kadar biliyorsa, Michael King'in Türkiye hakkındaki bilgisi o. Tabii, aradaki fark İngilterenin ve Fransanın, İtalyanın ve İsviçre- nin büyük gazete- dünyanın bölgesi konu- sunda ihtisas sahi- bi kısım şeflerinin denilebilir ki, "onun keyfi gıcır". A- ma siyaset adamı ve gazeteci için de, mesafelerin kısalmış olduğu bu- günkü devirde Türkiye binbir memle- ketten sâdece biri ve her halde en enteresanı değil. Türkiye hakkında yabancı gazetelerde pek az haber çıkması da bu yüzden. Londranın The Times'ı veya Parisin Le Mon- de'u gibi belirli zümrelere hitap et- meyen yayın organlarında, Türkiye adını mumla arayasınız ki bulaşınız. O da ya bir büyük karışıklık, ya bir felaket olduğu zaman. İnsanın "A- man, bizden hiç bahsetmeseler.." de- memesi imkânsız. Asıl İtibar DIŞ ALEM efkâr, Batı Avrupada kompartman kompartman. Bir edebiyat âlemi var. Türkiye orada yok ki.. Bir sinema âlemi var. Türkiye orada yok ki.. Bir sanat âlemi, bir ilim âlemi, bir kültür âlemi, bir endüstri âlemi bir ticaret âlemi, bir spor âlemi var. Türkiye bunların hiç birinde yok. Halbuki umumi efkâra, o kapılardan nüfuz ediliyor. Bizim "Af olsun mu, olmaz- sın mı", "İnönü mü, Gümüşpala mı", "Birinci Koalisyon mu, İkinci Koa- lisyon mu" konularının her hangi bir kimseyi alâkalandırdığı (o sanılıyorsa ve dünyanın gözünün Türkiyede ol- duğu zehabı besleniyorsa, hayal edi- liyor demektir. Hakkında pek muğlak bir fikir sahibi obulunulan, bul Zat Bugün otoriter idare (altında bir memleket için, (Batıdan yardım galiba karışık, her W el kk a ii almak imkânsız değildir. Hatta Batının, bu tarz rejimlere karşı halde otoriter bir ii n â m zaman zaman aşırı yumuşaklık, uysallık gösterdim de doğrudur. Tabii, Mi b a | yazlar da ya otoriter idarenin ilk şartı olan bir otorite oralarda mevcuisa.. a böy- ve u der onların okalemin- ii memleketi! Şu an- le bir "memleketin. Batıdan asla göremeyeceği bir şey vardır: . İtibar. den çıkıyor, ya on- lar tarafından gö- çülüyor, Am On- miş bir milletin Hele otoriter idare otoritesizse de, başına yerleşmeğe Demokrasiye aşık olduğunu ispat et- kalkmış da bir keşmekeş ve la Batı Avrupa u- mumi efkârının nie nazarındadi Türki- ların da görüşü, e- sas itibariyle, da- ha büyüklerin daha sathi olan bu gö- rüşünden çok fark lı değil. 1962 yılının Haziran ayında, 1950 yılının Hazi- ran ayında olduğu- nun aksine Türk Demokrasisi güven vermiyor şüphe u- yandırıyor. rarsızlığa yol açmışsa itibar gibi yardımı da yüz sene beklese yeridir. u muamele sebepsiz değildir. Demokrasi, artık bir siyasi sistem olmaktan çıkmıştır. Demokrasi bir medeniyet k sorumluluk duygusuna sahip, hesaplarını uzun görüş açıları geniş politikacıların ve o kıratta politikacıları seçebilen millet- letlerin işletebilecekleri, yürütebilecekleri bir rejimdir. Okuyup yazma bilen bir insan, okuyup yazma bilmeyen bir insanla nasıl güç (arkadaş- lik kurabilirse Demokrasiye sahip, oOmemleketler oObuna lâyık Olmayan memleketleri (o aralarına almayı asla kabul (o etmeyecekler, ona daima "taşralı akraba” muamelesi yapacaklardır. Zira herkes bilmektedir ki, bugünün dünyasında renk ve zenginlikten o ziyade yaşama tarzı eza- sına dayanan milletler topluluktan vardır ve dahil olması en zor top- luluklar bunlardır. Avrupa medeniyetinin parçası olan İspanya ve Por- ye manzarası bu- nun dışında bir şey değil.. Peşin hükümler ve delilleri Aslına bakılırsa bu umumi alâ- kasızlığın pek faz- la bir zararı oOl- masada, alâka du- yan kimselerin ha- tekizin o bile hangi gözle (görüldüğü hatırlanırsa. Türkiye için o Demok- talı bilgiyle o mü- N rasiyi yürütemeyip ortada tek bir alternatif bırakmanın ağır vebali (o da- cehhez olması asıl Bir gerçek! Üzerinde (o durula- ha kolay ortaya çıkar. al Tadsızda olsa.. 4 — cak nokta. Türkiye . Avrupa entegrasyonu, Müşterek oOPazar, Beş yılık plân, hatta Ar- e Önce, bizdeki bir : si kendini iyi duyar- lantik o camiasındaki omevkiümiz.. oOBütün bu o topluluklar karşısında, şu - illetini zehabı düzeltmek andaki yerimiz eşiktir. e Adımımızı içeriye mi atacağız, dışarıya mı? Saç Dilek milletinin lâzım. Dünya, Tür Tü ç ) , bud SI çeriy, Siz, dışarıyı gerçek ruh. haleli kiyeyle meşgul de- ürkiyenin,, meselesi budur. ve temayülü iyi bi- lil. Zaman zaman linse, hâdiseler i- bize öyle ge- yi değerlendirilse, lir ki Romadaki veya Paristeki, Şüphesiz ki memleketler de, in- Türk toplumunun gidiş istikameti Londradaki ya da Washington'daki osanlar gibidir. Nasıl her insan için o yabancıların gözünde iyi çizilse ev- siyaset adamının, gazetecinin, hatta Sokaktaki Adamın Türkiyeyle alâka- dar olmaması imkânsızdır. Türkiye, bu! Batı ile Doğunun tam hududun- da. Atlantik camiasının muhafızı. Boğazların bekçisi. Atatürkü ve Re- formlarıyla, son Demokrasi tecrübe- siyle, geçirdiği İhtilâl ve yaptığı se- çimle Türkiye ilgi çekmez de hangi memleket çeker? Bu, bizim kendi- mizin sevdiğimiz bir edebiyat. Batı Avrupadaki Sokaktaki Adamı bir ya- na bırakınız. Onun, dünya umurun- da değil. O, sâdece kendini düşünü- yor. Pek argo sayılmazsa pek âlâ AKİS, 11 HAZİRAN 1962 dünyanın mihveri kendisi ise memle- ketler için de durum aynıdır. Ama bu inançla, insanlar gibi (memleketler de hatalıdır. Bilinmek, tanınmak, a- lâka çekmek, enteresan bulunmak herkesin değil, bazılarının mazhari- yeti. Türkiyeyi, geniş kütleler ve ih- tisas erbabının dışındakiler bakımın- dan bu son sınıfa dahil etmek Zor. Bunun sebebi, basit. Artık dünya- da sâdece göz kamaştırıcı hâdiseler, insanlar, hareketle" ilgi topluyor. A- ya giden roket, Elizabeth Taylor, Prenses Sofyanın düğünü... Bunlar, memleketleri odamgalıyor. Umumi velâ alâka duyan zümre, onu taki- ben daha geniş kütleler Türkiye ve meseleleri üzerine sempatiyle eğile- cekler. Halbuki bu yapılmadığından dolayı içinde bulunduğumuz her ka- rışıklık, karşılaştığımız her güçlük, yenmeye çalıştığımız her müşkil bi- ri kendinden saymayan o topluluğun nazarında, kafasındaki bir peşin hük- mün yeni delili yerine geçiyor. Böy- lece, itibar kazanacağımıza itibar kaybediyoruz. Bilhassa anglo - sakson, ama o- nun yanında derece derece bütün Ba- tı Avrupa Demokrasiyi her toprakta 5