terine "geçmiş olayları anlatmıyaca- ğını faydası yoktu"" diye başladı ve Halil Ziya Konuralpin yerine kendi- sinin vekâleten, tâyin, edildiğini ve bunun Profesörler Kurulu tarafından tasdik edildiğini açıkladı. Fakat a- sil, Konuralpin Senatonun 147'leri Kürsü Profesörlüklerine tâyin etme- ye yetkisi olmadığı konusunda, Dev- let Şürasında açtığı ' 'tashih-i karar" dâvasının iptali için karar alındığını açıklaması, bir bomba tesiri yaptı. Artunkal, çekingen bir sesle: "— Konuralp arkadaşımızın Dev- let Şürasına yaptığı müracaatın ip- tali için Rektörlüğe ve Senatoya sa- lahiyet verildi" dedi Artunkala göre, Dekan Konuralp hakkında "tahkikat" açılmıştı ve bu tahkikatın "selâmetle icrasını temin" için Rektörlük tarafından "vazifeden alakonulmuş"tu. Bir gazeteci yeni Dekan Vekiline: "— Bu menfaat çatışması daha ne kadar sürecek?" deyince, Dekan Ve- kili hüzünle içini çekerek: "— Teşhisi doğru koydunuz" mekle yetimdi. de- mücadelenin bir çatışması olduğunu, Tıp Fakültesinin Oo saygıdeğer profesörle- ri daha yeni yeni anlamaya başlıyor- lardı. Konuralp Tıp Fakültesi Dekanlı- ğından uzaklaştırıldıktan son- ra, hakkında açılanı "tahkikat" yü- rütülmeye başlandı. Rektörlük ta- rafından "lüzum görülen" tahkika- tın gerekçesi Konuaralpe şu yazı ile bildirildi: "25.5.1962 tarih ve müteaddit im- zalı bir ihbarda bazı öğretim üyele- bildirildiğinden, ispat edilen Türk Ceza Kanununun memurlar ta- rafından işlenen suçlar mahiyetinde telâkki edilmiş ve Üniversiteler Ka- nununun 115 sayılı kanunla muaddel 12. ve 49. Maddeleri mucibince ve Memurin Muhakematı Kanunu hü- kümlerine göre, hakkınızda soruştur- ma açılmasına lüzum hasıl oolmuş- tur” Doğrusu bu dehşetengiz gerekçe- yi okuyanların tüylerinin diken diken olması işten bile değildi. Tazıda ay- rıca, Ord. Prof. Sulhi Dönmezer Be Ord. Prof. Fahir Yeniçayın da bu tah- kikatı yapmakla vazifelendirildikle- ri bildiriliyor ve Komuralp. 8 Haziran cuma günü "ifade vermeye" davet ediliyordu. Gerekçeli kararı okuyan Konuralp önce keyifli bir şekilde (o gülümsedi ve o sırada yanında bulunan bir ar- kadağın da okuduktan sonra: Kim kimi iltizan etmiş ba?" dedi. Nitekim Konuralp dana sonra A- KİS muhabirine: — Halbuki Rektör,, bu muamele- si ve bumdan önceki tutumu ile a- leyhimde suç tasni ve isnad ettikten başka, asıl kendisi bazı öğretim üye- lerini iltizam ederek, diğer bir kısım öğretim üyelerinin hukukunu, ihlâl etmektedir" demiş ve kendisinin Da- nıştayın kararlarına tevfikan mua- mele yaptığı halde, Rektörün bunun tamamen zıddına hareket ederek, Da- nıştay kararlarını, "fiilen bertaraf" etmek için usulsüzlükler ve kanun- suzluklar da bulunduğunu belirtmiş- tir. İdare Hukuku alanında Rektör Onar kadar bilgi sahibi Ool- duğunu, iddia etmek, herhalde Konu- ralp için fazla mübalâgalı sayılmaz- dı Zira. söylediklerinde yerden göğe kadar haklı olduğunu bizzat Onarın İdare Hukuku kitabı ispat ediyordu. Bununla beraber Konuralp, kanuni hakarınıaramaktan geri kalmıyaca- ğını da kat'i bir lisanla ifade etmek- ten geri kalmadı Aslında, ilim ahlâ- kı, taşıyan bir profesöre de yakışa- na, galiba buydu. aca- Evdeki hesap ve çarşıdaki pazar Fakat işler hep de beklenildiği gi- bi cereyan etmedi. Halit Ziya Ko- muralpin harcaması pek kolay olma- da Taktikçilerin taktiğimin iflası, Konuralpin Danıştay nezdinde yaptı- ğı tehir-i icra talebinin kabulu ile gerçekleşti. Danıştay meselenin, İs- tanbul . Üniversitesi oRektörlüğünün Sıddık Sami Onar İki cami arasında ÜNİVERSİTE iddia ettiği gibi. olup olmadığını tet- kikte fayda görüyordu. Bu defa İs- tanbul Üniversitesi, tasarrufunun is- tinat ettiği gerekçeyi açıklamak lü- zumunu hissetti. Elde bir tahkikat dosyası vardı ve vazifeden alınma kararı buna istinat etmekteydi, Şimdi beklenen batıl ile hakkın mücadelesinde hakkın galip gelmesi- dir. Son söz Danıştayındır. i rey AKİS — sö