TI Ankara Kenterler Ankarada Ankara seyircisinin daha birkaç yıl öncesine kadar, kendi sahnelerin- de, sık sık güzel oyunlarını zevkle seyretmekten, yeni yeni yaratışları- nı alkışlamaktan zevk duydukları i- ki sanatçı vardı: Yıldız ve (oMüşfik Kenter. Yedi yıllık bir ara ile Kon- servatuvardan çıkmış oldukları hal- de iki kardeşin, biraz da aileden al- dıkları sanat gücü kısa zamanda par- lamalarını, Devlet sahnelerinin en başarılı oyuncuları arasında o tanın- malarını sağlamıştı. Meslek hayatına aynı sahnede, Devlet Tiyatrosunda, başlamış olan Kenterler, kısa bir süre, ayrı ayrı o- yunlarda, ayrı rollerde dikkati çek- tiler. Ama "yıldız"larının devamlı o- larak parlamıya başlaması, denebilir YA şıya oynamalarını bekliyordu. ten"le başlayan bu parlayış, murcu" ve "Çöl Faresi"yle devam et- ti, nihayet "Öfke"de en yüksek dere- cesini buldu. Garip bir tesadüfle Ken- ter kardeşler kendilerini en yüksek başarıya ulaştıran bu "Öfke"yle Dev- let Tiyatrosundan ayrıldılar. Yalnız Devlet Tiyatrosundan de gil, Ankaradan da ayrılmışlardı... 1959 . 60 mevsiminin başında, İstan- bulda yepyeni bir denemeye atıldılar. Muhsin Ertuğrulun Karaca Tiyatro- da, seçkin bir kadro ile kurduğu ö- zel topluluğa katıldılar. "Salıncakta İki Kişi"de, gerçek tiyatroya osusa mış çok geniş bir seyirci topluluğu- nu, bütün İstanbulu, kendilerine çek- mekte gecikmediler. Türk Tiyatrosu İçin yeni bir çığır açabilecek bu de- nemenin ömrü, ne yazık ki, bir mev- sim sürebildi... Sonra, aynı denemeyi küçük "Site" tiyatrosunda tek başla- rna, devam ettirmesini bildiler. Bu mevsim başında, Karaca Tiyatroda, "Kent Oyuncuları" topluluğu adı al- tında yürüttükleri faaliyet ise, o de- nemeyi başarıyla geliştirmiş, İlk ve- rimli sonuçlara ulaştırmış oldu. Şim- di Kenterler, üç yıl önce başlayan ve daha ikinci mevsiminde iki, üç kola ayrılan, Türk dram sanatına özel ve ları kazandırmayı güden bir akımın öncüleri olmuşlardır. İşte Ankara seyircisi Kentetleri kendisinden uzaklaşalıberi değil o bir mevsimini, bir ayını, bir o haftasını. hatta bir günü boş geçirmemiş, İs- tanbulun yıllar yılı ihmal edilmiş, es- ki kalıplar içinde donup kalmış sah- ne hayatına uyarıcı bir yemlik, sarsı- AKİS, 11 HAZİRAN 1962 TR O cı bir hareket getirmiş ve büyük işler başarmış olarak, gene karşısında bu- luyor. Üç mevsimlik bir ( ayrılıktan sonra Kenterlerin sanat damgalarını taşıyan kendi topluluklarıyla, reper- tuvarlarının en üzel oyunlarıyla Küçük Tiyatroda vermeğe başladık- ları temsiller Haziran o sıcaklarında gördüğü geniş ilgi Ankara seyircisi- nin bu karşılaşmadan ne kadar mem- nun olduğunu göstermektedir. Dört yönlü oyun Oyuncuları topluluğunun An- karadaki ilk oyunu “Raşomon" oldu. Öbür oyunlar birer hafta ara i- le onu takibedecek ve misafir sanat- çılar Haziran sonuna kadar sırasiy- le, Necati Cumalının "Nalınlar'ını, Marcel Achard'ın "Aptal Kız'"ını ve "Büyük Sebastiyanlar"ı Ankaralılara tanıtacaklardır. "Raşomon" bir Japon hikâyesin- den Fay ve Michael Kanin'in tiyatro- ca aktardıkları bir oyundur. Vaka eski Japon başkenti Kyoto'nun ka- pısında - Raşomon Kapısında - geç- mekte ve haydut Tajomoru'nun kan- lı bir aşk macerasını o işlemektedir. Egzotik bir hava içinde canlandırı- lan bu maceranın bütün özelliği, bir değil, dört defa, dört ayrı yönden canlandırılması o ve oynanmasıdır. Böylece zengin, soylu kocanın ölü- müyle, haydut Tajomaru'nun adaletin eline geçmesiyle sonuçlanmış olan hikâye, bir defa Tajomaru'nun, ikin- ci defa kadının, üçüncü defa ölen ko- canın -gerçeği aydınlatmak için çağ- rılan - ruhunun anlattığı şekilde, dör- düncü defa da Oduncunun gördüğü gibi seyredilmektedir. Bütün bu ver- sion'lardan hangisi doğrudur? Ame- rikalı yazarlar seyirciyi, oPirandelle gibi, bir izafilik problemi karşısında bırakıp, o şaşkınlıktan teatral bir te- sir elde etmiye kalkmıyorlarsa oda, daha ince bir yoldan, insanoğlunun "hakikat" diye bellediği şeylerin na- sıl pamuk ipliğine bağlı şeyler oldu- gunu belirtmekten de geri kalmıyor- lar. "Raşomon" mevsim başında, İs- tanbulda oynandığı zaman, oyun üze- rinde gene bu sayfalarda durulmuş- tu. (Bk. AKİS: Sayı 385) Onun için bu konuda daha fazla bir şey söyle- meğe lüzum yoktur. Yalnız şu kada- rına işaret edelim ki, Kent Oyuncula- rı, bilhassa renk ve ışık bakımından, apayrı bir itina isteyen "Raşomon'"u, Küçük Tiyatronun pek geniş olmı- yan imkânları içinde, İstanbuldakin- den farksız bir düzen içinde OAnka- ra seyircisine sunmuşlardır. Marie Bell temsilleri Geçenki sayıda haber vermiş oldu- dana gelen topluluğuyla bu hafta baş- larında İstanbula gelmiş olacaktır. Sofyada birkaç temsil verdikten sonra İstanbula geçecek olan Marie Bell topluluğu yurdumuzda bir haf- ta kalacak, dördü İstanbulda, ikisi Ankarada olmak üzere altı (temsil verecektir. Ankarada 16 Haziranda verilecek ilk temsilde "Phedre", 17 Haziran ak- şamı verilecek ikinci ve son temsil- de de "Berenice" oynanacaktır. Bi- lindiği gibi, ünlü Fransız- şairi Jean Kenterler ” Dört meçhullü Raşomon"u Ankarada temsil ediyorlar denklem 31