YURTTA OLUP BİTENLER Nitekim inönü, lokalin bir köşe- sinde hazırlanmış olan yerine oturup ta karşısında Türk Basınının en yet. kili temsilcilerini gördüğünde cebin- den bir küÇük defter çıkardı. Defte- rin içinde. Başbakanın irticalen yap- mayı düşündüğü konuşmaya âit not- lar vardı, İnönü, gazetecilere sevim- li bir tarzda baktı. Gazeteciler, hükü- metini kurduğundan bu yana ilk de- fa konuşacak olan Başbakanın söz- lerini tehalükle bekliyorlardı. da, bir masanın başında, A.A. nın ki- rayla e stenograf vardı. -Koca bu çeşit toplantıları zapte- di bi stenografı yoktur!- İnö- nü, güzel bir konuşma yaptı. Başbakanın, Basın üzerinde müs- pet tesir bırakan ilk sözü şu oldu: "—Ben, ikili bir il idare etmiyorum. Benim koalisyo üç- lüdür ve üçüncü kanat Basındır.» Si- ssin yi e ERİ olmazsa bir şey yapa Gerçekten, Hikmet ile Basın a- rasında, yani aslında Hükümet ile u- mumi efkâr arasında şu anda, belki de Cumhuriyetin hiç bir devresinde görülmemiş bir işbirliği kurulma yo- lundadır. İşbirliğinin hususiyeti, kar. şılıklı güven hissine (o dayanmasıdır. Hükümete daima söyle bir inanç ha- kim olmuştur; Bu Basına, ne söyler- sen yazar! Buna mukabil, Basın, Hü- kümet hakkınca hep şöyle düşünmüş- tür: Bu Hükümet, işlerin doğrusunu söylememeyi marifet sayar! İlk de- fadır ki bitirdiğimiz haftanın orta- sında bir gün bir başbakan, tıpkı i- leri batı ülkelerinde olduğu gibi, baş- kent Basınının yetkili temsilcilerini kabul etti ve onlara, kapalı kapılar arkasında sır telâkki edilen ne varsa, hepsini anlattı. Ama, gene Türkiye- de ilk defa olarak ve tıpkı ileri ba- tı ülkelerinde olduğu gibi bu konuş- madan tek satır gazetelere sızmadı. Toplantıda Cumhuriyetten Son Hava- dise, Milliyetten Yeni İstanbula, her meşrepten gazetenin temsilcisi var- dı. Kendi sütunlarında birbirleriyle boğazlaşan bu gazetelerin temsilci- Beyler, İhtilâle laf yok ! Şu anda, belki tarihimizde rejimi içinde bulunuyor. hiç gütmediğimiz bir serbestlik ve hürriyet Bunu, eşmekeş diyenler çoktur. o Sadece Başının LİG yazabildiklerine bakmak bunun derecesini anlama- ya yeter. Toplum hareketleri de, hiç alışmadığımız bir müsamahayla kar- şılanmaktadır, Demokrasimizin staj devresinde, liliği çeşitli çevrelerde yadırganmaktadır ve Hükümetin genişyürekli- bu çevreleri bol ıniktarda hürriyet ha/varisinemalik çevreler de dahildir. Endişe, serbesiliğin - suiis- timal edilmesi ve şimdiye kadar bizde çok olduğu gibi, sertçe çekilmesidir. sabit ve Tarih önünde tescilli hükümlülerin tabutlarına Türk bazı gözler için bu suiistimalin tipik örne- rafından birden, hiyanetleri bayrağın» sorabilme hürriyeti, iplerin iktidar ta- Memleketin yüksek menfaatlerine Bir takım yüksek ateşli yazarların aşka gelip, ikide bir "Kalkın, ehli vatan!" diye feryat etmeleri başka gözler nazarında aynı suçun delilidir. Ama Hükümet, ler yandan gelen ifratı aynı müsamahayla kar- şılamaya, fazla aldırmamaya, kös dinlemiş halini görünmektedir. Unutulmaması gereken husus, suiistimallere karsı Hükümetten e Bir demokratik sistem n de kudretlidir. Orada b belki Hükümeti muhafazaya azimli tepkinin o sadece içinde umumi o efkâr, urada söylenenler de olsa, hâ- diseleri dar çi değerlendirenler de bulunsa umumi. efkâr hürriyetin derecesinden fodla şikâyetçi değildir. Ama. bir noktada yakından lâf söylendi mi, gi ve asaleti bahis konusu edildi mi, onu iyiniyetinden bulunmalıdır: İhtilâle, uzaktan hassasiyetimiz onun gereklili- -hatta fazlasıyla- şüphe olundu mu basa öyle işler gelir ki Hükümet bile önleyemez. Zira, mukaddesatla fazla oynamamak lâzımdır. 27 Mayıs ise, bu memleketin sağlam kuvvetleri için mukaddestir. Tıpkı Atatürk gibi, Cumhuriyet gibi, tıpkı Demokrasi gibi.. Bunlar Türk toplumu için, Türk ferdinin mukaddes kitabı mesabesindedir. İlişilmek hatası işlenmezse, bu toplum suçluları da affeder, gafilleri de bağışlar, kötü niyet erbabını da Umursamaz, mustariplerin ıstırabıbım da anlar, insanlık da gösterir, şef- kat Şunlara hak kazanmak için, mukaddesat karsısında boyun öğrenelim! eğmeyi leri, her şeye rağmen, bir noktada mutabakat hali gösterebileceklerini ispat ettiler: Meslek âdabı! İnönü, Ankara Gazeteciler Cemi- yetine, biraz da bu tecrübenin Tür» kiyede yürüyebildiğini görmenin haz- zı, memnunluğu içinde geldi ve çok açık, bütün meseleleri içine alan, hâ- diseleri kendisinin ve Hükümetinin nasıl gördüğünü izah eden etraflı bir konuşma yaptı. Bununla da kalmadı, önümüzdeki hafta içinde çarşamba ve cuma akşamları Türkiye Radyola- rından Türk milletine Türkiyenin durumunu anlatma niyetini "Şimdi, size bir sır söyleyeyim.." diye açık- ladı. Bu konuşmaların adı "Memle- ketin durumunu millete anlatma" o- lacaktır Aynı akşam İsmet İnönü, daha kapalı bir toplantıya, yakın bir ta- rihte İstanbula gitme, orada tüccar- la, sanayiciyle, İşçiyle i halini açık açık konuşma, onların arzularını tesbit etme ve onlara Hü- kümetin niyetlerini, görüşünü, plan- larını, hazırlıklarını anlatma arzu- sunu söyledi. Başbakan bu temas- larının sonunda, tıpkı Ankarada yap- tığı gibi, İstanbul gazetecileriyle bir Sohbet Toplantısı bir de Basın Top- lantısı yapacaktır "Sinirlerim yoktur" "Başbakanın Ankara Gazeteciler Ce- miyetine geldiği günün akşamı. Türkiye Radyoları iki postada, ya- pılan konuşmayı yayınladılar. Mem- leket bu konuşmaları, suya hasret bir adamın tehalükü ile adeta içti. Zira, millet olup bitenleri biraz hay- Pek çok dudakta ve tabii zihinde bir tok sual vardı: Acaba İsmet Paşa ne düşünüyor? C gün İsmet Paşa, bunları tabii karşıladığım, hiç lanmadığını, telaşlanmaya da lüzum bulunmadığını, Hükümetin tetikte, dikkatli, ayakta ve anlayış halinde olduğunu söyledi. İsmet Paşa, millete herkesin bil- diği, fakat kimsenin hatırlamadığı bir noktayı belirtti. Cereyan edenler, beklenmesi gereken olayla ardı. (o Bir Hürriyet rejminin içerisine girdiği- mize töre elbette ki ilk günler hürri- yetlerin suiistimaline de şahit olma- nız şarttı. Nihayet, her şey zamanla yerine turacak, ifratlar törpüllene- cek, tabii eb'at'arı içinde yerleşecek- lerdi. İnönü devrilen IKTIDARIN HASLı- hatasını pek kısa cümlesinde tedbirler o almak a- rı değildi. O yolda bir şey bülletmek AKİS 15 OCAK 1962