YURTTA OLUP BİTENLER lileri A. P. 11 senatör ve millet- vekilerini bir köşeye sıkıştırdılar ve “sayın büyükleri"nin neden halâ kur- tanlmağıklarını sordular. Müzakere- ler pek kızışmıştı ki birden Ada ga- Zinosu, gazetecilerin istilâsına uğra- dı. Gazeteciler toplantı haberini du- yunca soluğu Fuarda almışlardı. A. P. liler vaziyeti ferkettiler ve hemen bir Çâre aradılar. Gazinonun umumi salonundan çıkıp, bir başka odada halvet oldular. Fakat gazetecileri bu şekilde de atlatmak kaabil olmadı. Zira açıkgöz muhabirler toplantının yapıldığı odanın altındaki omahzene karargâh kurarak' toplantıyı yer al- tından izlediler. Mesele açıktı. A. P. li İl Başkanları Nuh diyorlar, fakat peygamber demiyorlardı. İllâ af çı- karılmalıydı. Bu arada taziz oklarını bir hayli yaralayıcı şekilde A. P. Ge- nel Merkez yöneticilerine tevcih et- tiler. Bu oklara en fazla hedef olan yanlarından hoşnut olmadıklarını be- lirttiler. A.P. li idareciler savunmaya geçip af meselesinin mutlaka halle- dileceğini, fakat biraz sabırlı o olun- masını tavsiye ettiler emleketin şartları malümdu. Malüm olan şart- lar A. P. li İl Başkanlarına nakledil- di. Ne var W, öfkeli A P. İller böyle lâflarla yola gelecek gibi değillerdi da gazinosunun artistlere ait soyunma odasında yapılan toplantı ek memnuniyet verici olmadı. Top- lantıda bulunan A. P. li Bakanlar- dan Cahit Akyar, Necmi Ökten, Şevket Bulatoglu ve Kâmuran Evli- imei ile Şinasi Osma bir türlü 6 i- eli başkanını ikna edemedi- ler. Teşkilâtı temsil eden 6 di baş- kan ve a, bu defa "— Teminat, teminat" die tut- turdular. Üç saatlik toplantıda bir türlü uzlaşmaya yarılamıyordu. Ni- hayet İl Başkanları Bakanları çen- ber vi alarak son sözlerini söyle- diler: "— Biz, C. H. P. den çok kuvvet- liyiz. Af istiyoruz. Bunu A. P. tek başına e Siz teşkilâtın arzu- larına boyu eğmek zorundasınız" Şeklindeki a son sözler havayı daha da elektriklendirdi. Bir ara bir il baş- kanı: "— Ya bu deve güdülür, ya bu diyardan gidilir" şeklinde konuşun- ca işler daha da karıştı. A. i başkanlar afaki meselelere temas ede- rek Bakanlara Ulus gazetesini şikâ- yet ettiler. Fakat aldıkları cevap pe memnun edici olmadı. o Basın Yayın Bakanı bunu — Siz Ulusu bir tarafa bırakın, 18 biz kendi gazetelerimize SÖZ geçire- i attı. sinin yürümesinin gerektiği, savundular. Başka bir yol varsa gös- terilmesini istediler. İl başkanları yolu çok ikin keşfettikleri | için gülümsedile “— Şimdi n mi i aklınız başınıza gel- di? Biz size çok evvelden bu koalis- yon olmamalı demedik mi?" dedi- le r. Toplantı geç vakit dağılırken hiç bir anlaşmaya varılamamıştı. A. li Bakanlar seçmenlerine af vaadle- rini tekrarladılar ve sonra evli evi- ne, köylü köyüne döndü. Mualla Akarca "Yaşa abla” Derdin büyüğü Gezi, İzmirde bitmedi. Gümüşpala, daha küçük bir. kafileyle Eğedeki o bölgedeki, hemen hepsi D. P. “den aktarma P. devrindeki "müm- taz mevki" "lerine hasret teşkilât m ri gelenleri bir "Af yaygarası" zırlamışlardı. Her yerde, bunu Genel Başkanlarının karşısına Sanki, memlekette başka hiç bir me- sele yoktu. Hâdiseye ve partisinin tu- tumuna en ziyade üzülen, Ragıp Gü- müşpala oldu. A, P. Genel Başkanı ve arkadaş- ları, buna rağmen Koalisyonu her yerde güçleri yettiği nisbette Korudu- lar. Memleket için başka alternatif bulunmadığını da yer yer anlatmaya muvaffak oldular. Buna rağmen, ge- zi A. P. diye bir ciddi partinin bulun- madığı gerçeğini daha iyi gözler ö- nüne serdi. Parti, bir yamalı bohça- ya benziyordu. Gümüşpala ve arka- daşları, o kadar yaygarası (o yapılan af da çıksa partinin derlenip topar- lanabileceği ohususunda fazla iyim- ser olamadılar. Zira li di la aynı kalabalıklar affin çıktığ hükümlülerin siyasi HE iadesi için gürültüye devam edecekler, ey yaygarayı (o koparacaklardı. o Siyasi haklar iade olunsa, bu sefer de eski Demokratların 27 Mayıs sabahı uzak- laştırıldıkları okoltuklara tekrar oo- turtulmalarını isteyeceklerdi. Egenin eski D. P. çevresinde gaye, insani hislerle af istemek değil, bir restorasyona sağlanmasıydı. Böy- lece, huzurun afla gelmeyeceği, bilâ- kis huzurun daha da bozulacağı he- men hemen kafi şekilde ortaya çık- t1. Gümüşpala ve arkadaşlarının na- bız yoklamasından edindikleri intiba, partide mutlaka başı, yani başkent- teki Parti Grubunu hakim kılmak gerektiği oldu. Grup salim yola s0- kulduğu vakdire her şeyin halli da- a kolay olacaktı. Bu "her şey"e af da dahildi. Zira Egede, eski D. P. partizan- larının Ooyükselttikleri "Af isteriz" yaygarası Türkiyenin her tarafında, bilhassa Istanbulda ve Oo Ankarada, "şefkat esasına dayanan bir affa gerçekten taraftar zümrelerde dahi tepkiye yol açtı. Nitekim bu yüzden- dir ki, gençlerin yaptıkları mitingler- de, Egedeki belirli çevrelerin sesinden çok daha yüksek sesle haykırıldı: —AfI" Y.T.P. Tahtıravalli Saat 12 sıralarıydı. mahmurluk halâ gitmemiş genç adam oturduğu rahat ğun arkasına dayandı Haşim bana sade bir kahve yap" Si aşimin -Meclisteki kahve oca- ğının garsonu - getirdiği sade kahve- Gözlerindeki olan koltu- n ismi, hem Kılıçoğluydu. Tartışmaya ka- tılması daha ziyade başıyla tasvip- kâr hareketler yapmaktan ii kal- dı. nn sesle konuşan T P. li, Çanakkale milevekilerinden ii Sezgindi. "— Yani Grupta, alklamızı uza- tıp oturalım.. Sesimiz sedamız çık- masın mı? Bunu mu isterler? Tek kelime konuşturmuyorlar. Bu şart- lar altında, durulmaz azizim artık.." diyordu AKİS, 16 OCAK 1962