Çatlak Sesler e ni Senfoni il sı bugün en aşağıdan 130 ya şında, Cumhuriyetten evvel Sara. ya hizmet etmiş, Cumhuriyetten sonra e. 1959'dan beri - e Bölge Konserleri" adı altında bütün Türki yeyi ,do olaşıyor, luğun bu çeşit gezilere çıkması ko- lay mı? Ne yemek yiyecek va bir lokanta bulabilirsiniz, ne yatacak otel, ne de doğru dürüst bir sine- ma salonu. Ama dört yıldan beri Devlet, elinden gelen yardımı esir- gemem Er müzisyenlerimiz hiçbir fedakârlık kaçınmamaktadırlar. Ordu ve rE Konserlerinden ne u- muyoruz? Birkaç yıl sonra dağdaki çoban koyunlarını Debussy'nin Sy- rinx'iyle mi suya götürecek, köy- deki ağa ıslıkla Beethoven mi ça- lacak, yoksa İllerimizde alaturka başlayınca radyoların düğmesi ala- frangaya mı çevrilecek? Artık bu, iyimserlikten de öteye geçmek olur. Hayalperestliktir, safdilliktir. Ha- yır, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Or- kestrasının yurt gezilerinden muci- ze beklemiyoruz. Okullarda Batı örneğine göre eğitilen gençlerimiz senfonik bir topluluğu gözleriyle görecek, elleriyle tutacak, ömürle- rinde belki de ilk defa çokses dinli- yecekler, nazari olarak öğrendikle- ri bir sanat dalına ilgi duyacaklar. Annelerle babalar çalgıcılığın neka dar ciddi bir iş olduğunu aklar, belki de çocuklarının mesle ğini seçerken Türkiyede bir ymm vatuarın da bulunduğu (akıllarına gelecek. Bana kalırsa, cevaplandı- rılması gereken soru tektir: Cum- resmetmiştir". Halbuki bahis konusu tablo, Parisin meşhur katakombla- rmda Hartmann'ın kendisini gös- termektedir. Ressamın yanında mi- mar arkadaşı Kenel ile bir kılavuz durmakta dır. Musorski, manuskript cümleyi di "Hartmann'ın yaratıcı ruhu beni rukafaların arasına götürüyor (o ve kafalar içlerinden aydınlanmıya baş- lıyor.' Yine spikerin, söylediğine “Onuncu tabloda Kiyef şehrinin yük kapısının mimari özelliği göste- rilmiştir." Halbuki bu tablo, mevcut bir kapının tasviri değildir. 1869 yı- lında çar 2. Aleksandra başarısız bir suikast teşebbüsü olmuş, sonradan bu olayın cereyan ettiği alanda bir 34 göre, bü hurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası- nın Ordu ve Bölge konserleri fay- dalı zararlı mı? Bu konserle- re devam edilmeli mi, edilmemeli Şimdi bu ışık altında 4 Ocak ta- rihli San Havadis Gazetesinin "A- kıntıya Kürek" sütununda Yedek- çi imzasıyla yayınlanan bir yazıyı beraberce okuyalım “Cumhurbaşkanlığı Orkestrası, doğu illerinde konserler verecek- miş! ne güzeli Artık doğudaki vatandaşlarımız açlığı kıtlığı unu- iup, "Senfoni pastoralle karın do- yururlar; Opüs 44'ü hayvanlarına yem yaparlar. Anladık, musiki ruhun gıdası- dır, ama; biz Doğu illerindeki hal- kın ruhu aç demedik ki, karnı aç! Karnı aç! Onlar bizden buğday bekliyor- lar, biz onlara Beethoven gönderi- yoruz, Eğer Hükümet doğuya buğday yerine orkestra gönderseydi, ben de yukardaki satırların yazarıyla Kir şarkıyı söylerdim. Ama Yedek- çi k örükörüne muhalefet etmek 1- çin ucuz yanıltmaca yollarına san- mış, iktidarı hırpalamak umuduyla memleketin yararına olan bir dâva- ya zarar vermekten çekinmiyor, partilerüstü tutulması gereken bir kültür seferberliğine eli titreme den taş atıyor Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının Doğu gezisi Mn ikinci yarısında yapılacak- . Bu gezinin planlanmasına ise adli haberlerinin (duyulmasından aylarca önce başlanmıştır. Müzik kapı inşasına karar verilmiştir. Açılan müsabakaya Hartmann da katıldı ve bir kroki çizdi. Bu kapı maddi se- bepler yüzünden inşa edilememiştir. Bahis konusu tablo da Hartmann'ın krokisidir Allaha çok şükür ki Ankara Rad- yosu, müzik yayınları şefinin saye- sinde hiç dinlenemez hale gelmiştir ve bu suretle aydınlarla alay eden “cahil ukalâ" çehresini gözlerden saklamanın yolunu bulmuştur. Çalgılar Dolap mı, piyano mu? A Imanyada sekiz yıl kalıp da atom reaktörlerinde çalışmış olan bir kimya doktoru, Türkiyeye döndüğü vakit atom sırlarından daha ilgi çe- Faruk GÜVENÇ ruhun gıdasıymış. Hayır efen- i ayır. Müzik bir kültür me- selesi, konserler bir kültür faaliye- tidir. Eğer Türkiye kalkınacaksa, bu herhalde sadece fabrikalarla, yollarla, köprülerle a. edekçi bilm Ama birkaç çatlak ses, plânlı. ve ORANI. lı yürüyen bir kültür seferberliğini arın inanamıyacağı büyük bir ilgi görüyor, Cumhurb. kanlığı Senfoni Orkestrası bütün fi- lerimizden, hattâ ilçelerimizden da- vet mektubu alıyor. Bölge m. ri zorla yürüyen, Devlet zoruyla y pılan bir iş değil, kuvvetini halk KU lelerinden alan, bir ihtiyaca karşılık veren bir harekettir. Ne olur, aydın- larımız küçük oyunları için, zaten uy gulanmasında gecikilmiş bir dâvaya zarar vermeseler, bazı meseleleri si- yasi tartışmalarının dışında tutsa- lar! Doğuda kıtlık tehlikesi var- mış, hayvanlar açlıktan ölüyormuş, kar yolları basmış, yardımlar vak- tinde yerine ulaşmıyormuş, eşkiya- lar geçitleri tutmuş, Barzaniler hu- dudu zeğmiz, Şimdi konserin sıra- sı mıymış! Demek ki bir otomobilin üç lâs- tiği de patlamışsa hıncımızı, hırsımı- zı sağlam kalan lâstikten alaca- gız! Bütün dikenlerin arasında bir gül varsa, onu da koparıp atacağız! Doğu aç iken doğu kenserlerini plân- lamak yerilecek değil, övülecek bir- şeydir. İllâ ki sırasız, zamansız yi hesabına yatırdan milyonlara çevi- kici birşey öğrendi. Bu doktor aynı zamanda iyi bir piyanistti ve Alman- yada konservatuarlara devam etmiş, konserler vermişti. Türkiyeye bera- berinde bir de kullanılmış piyano ge- tirdi. Piyano kendi malıydı ama, güm rük tarifelerine göre bir çalgı değil, bir ev eşyası sayılıyordu!.. Herhal- de Türkiye, medeni dünyada piyano- u ev eşyası saydığım ye tescil ettirmiş tek memleketi Atom doktoru bel beles vardır” diye düşündü. ve baklanda "ev eşyası çalmaktan" takibata ge- ilmediğine şükretti. Vakıa tarifelerine göre piyano ev eşyası addediliyordu ama, Türk yargıçları piyano çalmanın ev eşyası çalmak sayılmayacağını biliyorlardı... AKİS, 15 OCAK 1962