lar. Efendim, Demirsoy, C. H. P. liy- di ve 1957 seçimlerinde C.H. P.nin İstanbul adayı olmuşta.'C. H. P., T. £. P.'nin gelişmesinden endişe duydu- ğu için, Demirsoyu T.İ.P.'i torpil- lemek ve "İşçi sınıfını ikiye bölmek, için" özel emr Gl Binaenaleyh, çelme Mi Partisi bin “"Muvaz. “ idi. Bu itiraz, işçiler an Te- zi bulmadı. Demirsoyu (yakından va Türk-İş Başkanının böyle ir "kolpo"ya alet olacak karakterde bir insan olmadığını herkes teslim etti. Fakat, T. İ. P.'çilerin işçilerin bir tek parti içinde temsil edilmeleri ile ilgili olarak ileri sürdükleri husus. haklı karşılandı ve aradılar, P.'çilerle Demirsoy arasında böyle gayretlerinde, kısmen de muvaffak oldular. Yakınlaşma, bilhassa. Saraç- hane başında tertiplenen büyük işçi mitingi dolayısiyle oldu ve Demirsoy, E lın ile arkadaşlarına büyük öl- çüde yardım ederek, onların kısmen gönüllerini aldı. (Bk. AKİS-YURT- TA OLUP BİTENLER, Sayı: 392) Mesele, "Şuur"a varmış olan iş- çilerin bir tek siyasi teşekkülde tem- sili meselesi ie ortam uygun de- mekti. sendikacının İstan- buldaki AKİS emeli e söylediği gibi "Akıl için yol bir" dir. Bu yüz- den, 15 Ocakta Ankarada toplanacak olan Türk-İş Temsilcileri Meclisinde bu mesele konuşulacak ve Pb kara- ra bağlanacaktır. Ancak T.İ.P. kuru- cularının halen, Demirsoyun kuraca- ğı partiye küçümseme ile karışık bir Bülent Ecevit Sözümüz söz AKİS, 15OCAK 1962 Sınıt Partileri Derler ki, "Hamama giren, terler." Sınıf hakimiyetine dayanmayan de- mokratik toplumlar, itiraf etmek gerekir ki, sınıf partileri için terle- tici birer hamamdır. İşin başında, her Şey kolay ve pembe renkli görünür. Öyle ya, bir parti ki müşterisi hazır. Bir İşçi Partisi mevcut olunca, işçi vasfını tanı- yanlar, tutup başka bir siyasi teşekkülü mü destekleyeceklerdir? Bir Küçük Esnaf Partisi dururken, kim gider de değişik parti arar? Köylü partisi köylüyü kendi kanadı altında toplamaz da, kim toplar? Nihayet Küçük Arazi Sahipleri Partisi, Memurlar Partisi gibi partiler mensup- larım elbette ki kendi saflarına çekeceklerdir. Ancak, hâdiseler göstermektedir ki kazın ayağı pek de öyle değildir. Bilhassa, sadece flar arasındaki değil,, doktrinler arasındaki katı kalktığı ve memleketlerin meselelerim hal için tek bir çı- kar yolun göründüğü XX Asrın ikinci yansında, kütleler daha geniş düşünmektedirler. Bir defa, sınıfların haklarım sınıf partilerinin koru- dukları devir çok geride kalmıştır. Şimdi toplumda, menfaatler öylesi- ne çatallaşmıştır ki düğüm yolunu politika mekteplerinden beklemek im- kânsız hal almıştır. Bir memlekette, idare edenlerin hep belirli zümreler- den çıktığı, bu zümrelerin de milli serveti istismar eden ve emekçilerin hakkını yiyen zümre olduğu, onun için milletle idarecilerinin arasının açıldığı, bunu telafi için Parlamentoya mutlaka öteki zümrelerin temsil- çilerinin sokulması gerektiği güzel, parlak, gösterişli sözlerdir. Ama, bun- ların doğruluk derecesi güzellik, parlaklık ve gösterişlilikleri derecesinde değildir. Zira, demokratik usullerin cari olduğu toplumlarda hu mekaniz- mayı işletmenin belirli yolları vardır ve bunun haricine çıkmak hiç kim- senin kârı değildir. Mesela, bizde kurulacak bir İşçi Partisi konusunda karşıya çıkan ilk güçlüğün finansman güçlüğü olduğa ve bir takım sen- dikalarm partiye kodamanların da alınması lüzumunu savunmaları üze- rinde durulacak bir noktadır. Bu tezin karşısındaki tezin, İşçi Partisi İhtiyaçlarının sendikalardan temini tezi olması meselenin mahiyetini de- diştirmemektedir. Sen profesyonel perisi toplumun öteki kodamanları arasında pek de büyük bir fark Bantta dışında, sınıf partnerinin öteki ee husumetini üzerleri ne çekmemesine imkân yoktur. Bir sınıf, kendi haklama politik yol- dan savunmaya ve kabul ettirmeye kalktı mı, karşı sınıfların der- hal vaziyet almaları tabii hale gelmektedir. Sonra, politika sahasında aktif bir amil partisinin, o sınıf m sosyal adaletle alâkalı haklarını te- minde kolaylık mı, yoksa zorluk mu teşkil ettiği münakaşa konusudur. Zaten bu yüzden değil midir ki demokratik toplumlarda sınıfların bak- lan siyasi partilerle değil, sendikalar ve meslek teşekkülleriyle korun- makta, buna mukabil milli partiler belirli prensiplerin ışığı altında bel tabakaya şamil bir politika gütmektedirler. Ama, şurası bir gerçektir ki e lerime le şartları bir İşçi Partisi tec- rübesini kaçınılmaz hale sokmaktadır. Bu bakımdan, başlayan teşebbüs- leri müsamaha ve iyiniyetle karşılamak lâzımdır. Başka toplumların, gelişmeleri sırasında, bizden ağ önce geçirdikleri bu tecrübe, şüphesiz bizde de aynı neticeyi verecektir. “allerji"leri mevcuttur. Türk-İş) tem- silcileri Meclisinde bu allerjinin gide- rilmesine çalışılacaktır. Demirsoy ve arkadaşları, Türkiyede bütün sendi- kaları bünyesinde toplayan Türk-İi- şin bu teşebbüsünün, teşkilâtlanma bakımından münferit sendika hare- ketlerinden daha derii toplu ve plân- lı olacağını anlatacaklardır. Bu ara- da, İşçilerin siyasi alanda bir teşki- fikirler zerkettikleri gözden kaçma- maktadır. Bunların başında Obüyük sermaye sahiplerinden (bazılarının, komünistlerin ve fanatik sağcıların bulunduğu tahmin edilmektedir. Ni- tekim, itidalli ve sağduyu sahibi Ba- hir Ersoy, Taşlı tarlada Tekstil Kong- resinde yaptığı konuşmada bu husu- sa a dikkati çekmiş ve Taksim Mitingi- nin, "işçilerin müdafaasma son ve- rilmesi için tertiplenen bir hareket" olduğuna, ifadeden çekinmemiştir. Türk - Iş Temsilciler Meclisinde Er- soy ve onun gibi düşünen sağduyu sahiplerinin fikirleri hakim olursa, un düzelmemesi için hiçbir sebep yoktur ve ufuktaki belirtiler de bunu göstermektedir. İşçiler artık kendilerini bir siyasi fikir oetrafın- da toplayacak bayrağı açmışlardır. 15 a