YURTTA OLUP BİTENLER tı. İkinci Cihan Harbi sırasında 33. Tümende sivil olarak hizmet gördü. Askerliğini Erzurumda (tamamladı ve 1945 yılının sonlarında terhis ola- rak İstanbeli bira fabrikasına iş- çi olarak ik mirsoyun, Sendikacılık hayatı burada başladı. İlk olarak Bira İşçi- leri Sendikasının arkadaşlarının ısra- rı üzerine Hurmayı denedi. Demirsoy bu denemede bir hayli tereddüt ge- çirdi. Kendi İfâdesine göre, o sıralar da Sendikacı adıyla "Komünist" ke- limesi madalyonun bir yüzüydü. Üs- telik Demirsoy, bu konuda hemen he- men Hiç bir şey bilmiyordu. Ancak a, ve gençliğinin verdiği damın i tılmaktaki te- reddüdünü sildi." 1 47 yılında Bira İş- çileri Sendikası kurucuları arasına irdi. Bir amatördü, Demirsoyun bun- dan Sonraki hayati, sıkı bir çalışmay- la geçer. mi konusunda bil- mediklerini öğrenm mi zayreti gösterdi. Bu konuda Demir- İnsanların, (mecbur (kalmadıkça kendi varlıklarından, kendi men- faatlerinden fedakârlık yoluna sap- mamaları belki hüzün verici Ur tu- tumdur. Ama, beşeridir. Bu ba- kımdan, bunu bir gerçek olarak ka- bul etmek ve toplamla alâkalı he- saplan öyle yapmak lâzımdır. XIX. Asır kapitalistleri işgilere in- sani hakları dahi pek uzu s- tıraplı, ağır mücadeleler sonunda vermeye razı olmuşlar, daha doğ- runu buna mecbur kalmışlardır. Ancak, bu tutumun zenginlere, kapitalistlere, burjuvalara has bir davranış »* sanmak hatadır. Cebindeki paranın miktarı ne okur- sa olsun, hiç kimse bunun bir kıs- mını çıkarıp, karşısındaki daha fa- kire vermeye hevesli değildir. Za- ten bundan dolayı değil midir ki dünyadaki bütün lisanların lügat- isrine "hamiyet" "cömertlik", "di- ğerkâmlık" gibi. kelimeler girmiş- tir? Bunlar, beser karakterinde kaideyi değil, ME ifade etmek- tedir. Yoksa insan, her (devirde. her tabakadan ve her zümreden İn- san, dünyasını kendi etrafında ya- ratmıştır. Fakat Allah, insana bir de baş- ka alet vermiştir: Akıl. Akıl saye- sindedir ki geçmişten ibret alınmak- ta; hadiseler değerlendirilmekte, yeni tutumlar tayin olunmakta başkalarının hataları mümkün nis- betinde tekrar edilmemektedir. İn- 2 soy kendisine en fazla faydası olan iki kişinin adını hürmetle anar. Bun- lar C.H.P. nin o sıralarda Sendika faaliyetleriyle ilgilenmek için görev- lendirdiği Dr. Rebil Barkın ve Saba- hattin Selektir. Demirsoy Sendikacı- lık konusunda bu iki kişiden çok şey öğrendiğini belirtmektedir. e emirsoyun bundan sonraki hayatı Sendikacılık ortamı içinde dü- zenlendi. 13 yıl muhtelif kademe- lerde hizmet gördü. Ancak 1960 yı- lına kadar, gene kendi tâbirince ama- tör sayılırdı. 1960 yılı Kasım ayında Türkiye İşçi Sendikaları Başkanlığına seçi- lince profesyonel Sendikacı olarak çalışmağa başladı. li birbu- yıla yakın bir zamandır bu göre- vi uhdesinde taşımak. Son derece sakin, ağır konuşan. sinirlenme kelimesini lügatından kal- dırmış olan Demirsoyun bu huyu, arkadaşları tarafından çok sevilme- sine yardım etmektedir. Demirsoy a- şırı derecede sabırlıdır. Bir meseleyi tamamen anlamadan karara varmaz. kıllı koyu bir sendikasıdır ve müca- delelerinde eşinin daima yanındadır. Demirsoy 1951 yılında C.H.P. ye sessiz sedasız kaydolmuştur. o V.C. salgını metini bütün ısrarlara gö- ğüs germ zamanın Hükümetinin ileri gelenleri tarafından (o yapılan baskılar güçlü sendikacıya vız gel- miştir. Demirsoy, 1981 yılında intisa- den gerekçesi, işçi kitlesini temsil edecek yeni siya si teşekkülün temellerini atmaktır. Para.. Para.. Para.. mirsoy (ve arkadaşlarının yeni kurulacak siyasi partinin hazır- lıkları Sırasında karşılarına çıkan ilk büyük zorlu para meselesi oldu. İ- dareciler bu konuda ikiye ayrıldılar. Bir kısmı, partiyi finanse edecek ba- Alârm Çanı sanlığın ilerlemesi, bununla kabil hale gelmektedir. Şimdi Türkiyede, sosyal adalet meselesi ön plana— çıkmış bulunu- yor. Bir defa bunun, ortamın mü- sait bulunması kadar, mevcut ari ların icabı olduğun u da kabul mek lâzımdır. Bir. el inlet meselesi, bütün yakıcılığı ile mev- cuttur, ortadadır, Milli gelirin züm- zem arasındaki taksim tarzını be- mek imkânı yoktur, kahredici Sefaletin bir takım insanları lıktan çıkardığı unutulamaz, “her ferdin topluma karşı vecibelerim aynı nisbette yerine getirmediği muhakkaktır. sy 'müessses ni- zam" sayılırsa, mı değiştir- meğe çalışmak hak haline gelir. Türkiyede bolşevik edebiyatı yapanların, üzerinde (oynadıkları mühim nokta budur. "Bu müesses nizam imdir un koruduğu? toplum Kanonların himayesi altında tuttu- ğu?" Bunun cevabını en açık şe- kilde Hayır!" olarak vermezsek, bindiği keseriz. "Müesses nizam" ile toplumun şartları ara- -ındaki fark, dağlar kadar büyük- tür. "Müesses nizam", toplumun şartlarını değiştirme usulünü tâ- yin eden nizamdır. Yoksa, değişti- ilmesi lâzım gelen haksızlıklar, adaletsizlikler, İstismar ve avanta manzumesi değildir. Bunun ikisini birbirine karıştırmaya kalkışma ak, pek "ham ervahça" bir göz boyacılı- ğından başka şey sayılamaz. Ama sadece "Müesses nizâm "ın değil -onun, hepimiz koruyucusu- yuz- toplumun şartlarının aynı kal- masını isteyenler yok değil midir? Elbette ki vardır. arın mikta- rı da, kudret derecesi de, tesirleri so propagandacılarının söyledikleri kadar olmaktan çok u- zaktır. Bunlar, memleketin idareci kadrosu içinde dahi ufak, önemini gittikçe kaybeden bir ekalliyettir. cak, sadece mevcudiyetlerini bil- mek dahi, onları bolşevikler derece- sinde tehlikeli, muzir yaratıklar ha- line sokmaya yeter de artar bile... Bugün Türk toplumunda, alarm zilleri çalmaktadır. Bilhassa varlık- lı zümreler buna kulak verirlerse, XIX. Asır kapitalistlerinden daha basiretli davranırlarsa, sosyal ada- leti bizzat kendileri, mümkün nis- betinde gerçekleştirmek için iyi ni- yet gösterirlerse ve hasis menfaat- lerinin pek esiri olmazlarsa akıllı- lık ederler. Toplumdaki şartların değiştirilmemesi için boşuna gayret, ancak toplumun düzenim deği; ştir- me peşinde olanların ekmeğine yağ sürecektir. Jandarma Devletin çoktan tarihe katıştığı ve Sosyal Devletin doğdu- ğu hatırlardan hiç çıkmamalıdır. Zira herkes emin olabilir ki zamanı geldiğinde Türk Devletinin Jandar- ması, sosyal adalete karşı olanları değil, ondan yana bulunanları koru- yacaktır. AKİS, I5OCAK 1962