neş, Nuri Turkan ve bas İhsan Şenol çıkmaktadır. Tenorların iyi bir re- jisör, rejisörlerin iyi bir tenor oldu- ğunu iddia ettikleri Azmi Örses, din- leyiciler ve o seyirciler için olsa olsa ancak iyi bir insan olabilir. Dekor- larıyla, sahne düzeniyle, oyuncula- rıyla, şarkıcılarıyla, kostümleriyle, orkestrasıyla Çardaş Fürstin Dev- let Operası için gerçekten bir yüz karasıdır. Bir operet belki şarkıcısız sahneye konulabilir oOama, sahnede yürümesini bilmeyen, konuşmasını beceremiyen oyuncularla insan içine çıkamaz. Eğer Atıfet Usmanbaşın son de- rece tabii oyunu, sahne sempatisi, yumuşak ve yuvarlak sesi, sahnede keman çalan B. Şekür Ertüzünün güzel kompozisyonu da (olmasaydı, Çardaş Fürstin karikatürüne taham- mül etmek büsbütün imkânsızlaşır- dı. Konserler C. Senfoni Orkestrası Geride bıraktığımız hafta içinde Cumhurbaşkanlığı (oSenfoni oOr- kestrası yeni salonunda ilk konseri- ni verdi ve Rossini'nin "İl Signor Bruschino" uvertürünü, Mozart'ın 40 sol tosunu çaldı. Konçertonun Opera Orkestrasının başkemancısı İL han Özsoydu. Tıklım tıklım dolu o- lan 860 kişilik salonda sıcaktan nefes almıya imkân yoktu. Vakıa binanın bir bölümü ortaya çıkmıştı ama, ta- mamı hâlâ Cumhurbaşkanlığı Senfo- ni Orkestrasına teslim edilmemişti. Çalışma odalarının, kitaplıkların, a- tölyelerin, idare kısmının inşa edil- mesi gereken alt katta hâlâ İstatis- tik Müdürlüğünün makineleri duru- yor, memurları çalışıyordu. Oskestra üyeleri, Oda Müziği Salonu yapılması düşünülen yerde soyunuyor, provaya çıkarken çalgı kutularım orada bıra- kıyorlardı. Tamamlanmış olan salon, binanın sâdece küçük bir bölümünü teşkil ediyordu ve yapılacak daha çok şey vardı. Vardı ama, tantanalı açılış merasimlerinin yapıldığı gün- den sonra kimse eline mala almamış, tek bir çivi bile çakılmamıştı. Yıl- dırım süratiyle başlıyan inşaat, nu- tuklar söylendikten sonra kaplum- bağa kabuğu içine girmiş ve kış uy- kusuna yatmıştı. Ankara Belediyesi bile bu gidişe ayak uydurmuştu ve Opera Meydanım yeni konser salo- nuna bağlıyan caddenin kaldırımları- AKİS, 20 KASIM 1961 11 Çağdaş Besteci Değerli müzik eleştiricisi İl- an K. Mimaroğlunun Fo- rum Yayınları arasında çıkan ve 5 liraya satılan "Il Çağdaş Besteci" adlı Kitabı, son dere- ce fakir olan müzik kitaplığı- mızı ogerçekten zenginleştire- bir eserdir, Mimaroğlu, memleketimizin şartlarını bilen, müzisyenlerimizi yakından ta- nıyan bir yazar. Bu yakın tanı- şıklığın kendisini ne kadar u- mutsuzluğa düşürdüğünü o öÖn- sözden anlamak dikkatli bir göz için hiç de güç olmamalı. İl- han Mimaroğlu önsöze o şöyle başlıyor: "Bu küçük kitap, çağdaş ilgilenmek ii orta okuyucu içindir. şinas için değil. Burada 'musi- kişinas' derken, çağdaş musiki- yi incelemiş, birçok partisyon, İlhan Mimaroğlu birçok deneme ve çözümleme eseri okumuş, kendince sonuç- lara varmış, ya da başkalarının vardığı sonuçları düşünüp ta- şındıktan sonra kabul etmiş ki- şileri anlatmak istiyorum. Bun- ların dışında, pek çok 'musiki- şinas'ın da, herhangi bir orta okuyucu gibi, bu kitapta ilk de- fa öğreneceği şeyler bulacağı- na, hattâ ilk defa rastlıyacağı eser ve besteci isimleri görece- ğine güvenliyim Halbuki orta oydüki mü- Zik ansiklopedilerinde bile 11 çağdaş besteci hakkında Mima- roğlunun kitabındakinden daha fazla bilgi kabildir. Aralarında pek de Debussy, Ravel, Stravinski, Hindemith, Bartok, Prokofyef, Sohönberg, Berg, Webern, Va- rese ve İves yer alıyor. m asfaltlamakta büyük bir tembellik gösteriyordu Halbuki Cumhurbaşkanlığı Senfo- ni Orkestrası geleneksel konserleri- ni yem salonunda vermeye başlamış- tı bile, Vakıa orkestranın teknik mükemmelliğe erişmesi, kusursuz bir beraberlik elde etmesi için daha çok ekmek yemesi gerekiyordu ama yaylı çalgılardan çıkan sesin geçen yıla nazaran çok farkettiği de su götürmez bir hakikatti. Bruno Bogo'nun yönetimindeki ilk konserde Rossini de, Mozart da iyi çalındı. Arada sırada duyulan pis sesler, küçük sallantılar, beraberlik- teki aksaklıklar dinleyicileri rahat- sız edecek ve bütünü zedeliyecek ka- dar önemli değildi. Ayağı yerden ke- silmiş hafif ve canlı bir Rossini, tra- jik, melankolik yönü mübalâğa edil- memiş duygulu bir Mozart... ve İlhan Özsoy Konserin Ankaralılar için en fazla ilgi çeken yönü, solisti oldu. Vio- lonist İlhan Özsoy, Necdet Remzi Atakın o yetiştirdiği bir kemancıdır. Konservatuarı gayet parlak bir şe- kilde bitirdiği zaman ve Almanya- ya gidip geldikten sonra pek o çok konserler veren İlhan Özsoy, yıllar- ca önce bir eleştiricinin kendisi hak- kında yazdığı sert yazıya sinirlen- miş ve konser hayatından elini eteği- ni çekmişti. Şimdi, uzun bir ayrılık- tan sonra Johannes Brahma'm ke- man konçertosuyla yeniden sahneye çıkıyordu ve herhalde artık eleştiri- cilerin yazılarına omuz silkecek, bir pire için yorgan yakmıyacak kadar olgunlaşmıştı. Türkiyenin İlhan Özsoy gibi bir soliste gerçekten ihtiyacı olduğunu söylemek o herhalde büyük bir Okö- tümserlik sayyılmamalıdır. Genç ke- manemin solist olarak, oda müzisye- ni olarak, orkestra kemancısı olarak bu bâkır topraklarda yapacağı çok iş vardır. Vakıa uzun ayrılıktan son- ra çaldığı Brahms başarılı olmamış- tır ama, hiç olmazsa bu eserle İlhan Özsoy şeytanın ayağını kırmıştır. Genç sanatçının acı ve sert tonu, hiç- bir noktada esnemiyen katı icrası, Brahms gibi romantik bir besteciye uygun düşmemektedir. Kaldı ki, tek- niğinin de temiz ve kusursuz oldu- gu söylenemez. Böylelikle Brahma'nı icrası, bir kemancının yeniden sahne- ye kazanılmasından başka bir önem taşımamaktadır. 33