vasini, feride bıraktığımız haftanın lortasında bir gün, yukarıdaki mu- haverenin iki gün sonra cereyan et- tiği dekor içinde verdi. O gün çarşambaydı. A, P. ile C. H. P. nin hükümet konusunda anlaş- malarının üzerinden bir saat bile geç- memiş, Gümüşpala İnönüyü ziyaret ederek durumu kendisine henüz an- latmıştı. İşte bu sırada Y.T. P. Mec- lis Grupu Başkanı Yusuf o Azizoğlu koridorun başında basın mensupları tarafından yakalandı. Grup Başkanı- na, Gümüşpalanın biraz evvel sarfet- tiği "üçlü koalisyon da olabilir" sö- zü nakledildi ve hemen arkasın- dan: "— Siz buna ne dersiniz?" denil- di. Azizoğlu — Bir teklif gelmiş değildir. Şim- diye kadar bize yapılan teklifleri reddetmedik. Üçlü koalisyona Evet dedik. Dörtlü koalisyona Evet ode- dik. Elbette teklif gelirse, odüşüne- ceğiz" diye cevap verdi. Bunun üzerine mesele (o derinleş- tirildi ve çok naz P. Grup Başkanı aimmir. başlandı. Y. T. P. İnönünün Başbakanlığındaki kabineye Bakan verecek miydi? Şa- yet verirse, gene eşit şartlar gerek- çesi ileri sürülecek miydi? Azizoğlu bu sualleri mümkün mertebe atlatmağa çalıştı. Söylediği tek cümle "Teklifi bekleriz" cüm- lesi iye , Bnumda, yakasını kurtar- mak i . A. P. ile C. H. P. koalisyonu oldukça kuvvetli bir hükümetin teş- kili için kâfidir. Biz muhalefet vazi- femizi yaparız" dedi ve etrafım sa- ranlardan maharetle sıyrılıp, kori- dorun bir köşesinde, Doğulu bir mil- letvekiliyle sohbete daldı Ancak mesele burada kapanma- dı. Azizoğlu çok az sonra bir başka grup gazeteci tarafından yeniden çevrildi. Sorulanlar hemen hemen aynıydı. oAzizoğlunun cevaplan da fazla değişik olmadı. Sâdece tekli- fin beklendiği, hatta biraz arzulan- dığı bu cevaplardan belli oluyordu. Bir başka söz O gün gazeteciler tarafından yaka- lanan, Y. T. P. Grubu başkanın- dan ibaret kalmadı. Basın mensup- ları hükümet konusunda bizzat Ali- cana aynı mealde soru sordukların- da, kulaklarına inanamadılar. Alican haftanın başında başka konuşuyor, şimdi başka konuşuyordu. İnönünün Başbakanlığında kabineye asla Ba- kan, veremiyeceğini daha pek kısa bir süre önce söyleyen Y.T.P. Genel Başkanının ağzı odeğişmiş, "teklif" "bakalım", "düşünelim" gibi o sözle- rin pek fazla geçtiği cümleler sarfe- dilmeğe başlanmıştı. Gazetecileri şa- şırtan bu ağız değiştirmesi oldu. Zi- 18 ra biliniyordu ki haftanın başında yapılan Y. T. P. Grubu toplantısın- da Alican kendisinden umulmıyacak kadar heyecanlı konuşmuş ve cebin- den bir kağıt çıkararak Grupa doğru uzattıktan sonra: — Üç gündür hazırladığımız bu tebliğin artık yayınlanması, her ba- kımdan faydalı olacaktır" odemiş- ti. O gün, bu esas üzerine Y. T. P. tarafından yayınlanan tebliğ 7 mad- delik "kesin karar"ı anlattıktan sonra bir sekizinci maddede muğ- lak lâflar ediyordu. Tebliğde Y.T.P., koalisyona girme şartı olarak parti- lerin dışında bağımsız bir Başbakan istiyordu. Tebliğin gün ışığına çık- masından pek az sonrada Y. T. P. li bazı milletvekillerinin ağzında Re- cai Seçkinin ismi dolaşmağa ve kori- dorlarda söylenilmeğe başlandı. O kadar ki, bu kendi kendilerine gelin güvey olanları bizzat Seçkin tekzip zorunda kaldı. Y.T. P. Genel Başkanının bu, a- kıllara durgunluk veren oyunu u- daklardaki tebessümü artırmaktan başka bir işe yaramadı. Ama Y. T. P. Genel Başkam o sıralarda ken- dinden pek emin görünüyordu. Alicanın keyifli hali, pazar günü Çankayada yediği bir yemekle baş- ladı. Devlet Başkam ile tatlı tatlı sohbet edilerek yenilen yemekten A- lican ziyadesiyle memnun ayrıldı, Köşkü sevinçle terketti. Bu sevinç- le Meclis Grupu toplantısına katılan Y.T. P. Genel Başkam Gruptan ge- ne neşeyle çıktı. Evdeki pazar Ne var ki, olaylar Genel Başkanın dudaklarında esasen pek o seyrek görülen tebessümün uzun süre deva- mına müsaadeetmedi.A. P.-C.H.P. anlaşması durumu birden değiştirdi ve Alicanın Köşkte bir yemek daha yemesine sebep teşkil etti. Hele haftanın ortasında Azizoğ- lunun ve Alicanın bu konuda söyle- dikleri Basına ayan beyan intikal e- dince, ağır yapılı Y. T. P. Genel Baş- kanının kan deveranında bir hayli fazla hareket başladı. O gün, Azizoğlunun ame konuştuğu sırada, koridorun aşağ kısmında Alican, tabii senatör Sezai Okanla görüşüyordu. Yüzünün ifa- desinden şaşkın olduğu anlaşılıyordu C.H.P.ile A. P. nin beklenilmedik kesin kararı bir şok tesiri yapmıştı T. P. Genel Başkanı Okanla Hü- kümet el tartışıyordu. Eski Alicana, Hükümetli teşkilinde çıkarılan zorlukların doğ- ru olmadığını söylüyor, Alican bu sözleri doğru bulduğunu izah o edi- yor, ama Y. T. P. nin bazı şartlar altında pek âlâ kabineye Bakan ve- Memleketimizde aydın bir avuç- fında kilitlenen zümredir. Ve mil- letin bütün ümidi bu gruptadır. Hal böyle olduğuna göre AKİS'in politikasının da bu grubu kuvwvet- lendirmek Olması gerekirdi. Ne yazık ki tamamiyle aksi bir tutum- la bugünkü hazin sonuçlar alındı. 15 Ekim 1961 seçimlerinin netice- lerinde M.B.K. nin icraatından tu- tunuz da birçok faktörlerin tesirle- ri vardır. Kanaatımca bunların en mühimi mütemadiyen lânse ettiği- niz ekibin güttüğü masabaşı poli- tikasıdır. Şâyet Anayasa kampan- yasında ve secim öncesinde Gülek gibi birkaç idareci İnününün etra- fında yer alsaydı, halka inilseydi, dertler anlatılsaydı bugün demok- rasinin can çekişmesi tehlikesi lor- tada olmayacaktı. Sakın bana ""Gülekofil" deme- yiniz. Kendisini his görmedim. Sâ- dece hizmetlerini takdir ederim ve İnönüden sonra partiye en çok o- nun hizmet ettiğine ve 957 seçim- lerinde Meclise 180 milletvekilini onun soktuğuna inanırım Sami Kuter - Kadıköy AKİS: Bilindiği gibi listesini Kasım Gülekin bizzat yaptığı, ken- di metodlarını kollandığı, tam yet- kiyle yürüttüğü Adana seçimlerin- de o senatörlüklerin tamamını ve 12 milletvekilliğinden o 7'sini A.P. almıştır. 15 Ekim seçimlerinin, aslında hiç kimse tarafından beklenilmeyen neticelerinden sonra C.H.P. nin ki gösterenler acaba bugün İnönünün memleket mukadderatı- nı ele alışında aynı sebebi zikrede- cekler midir? Hiç beklemeyin! Bence iki iddia da mübalâğa- nın, hattâ ölçüsüzlüğün dik sissi- dir ama, insanlar böyledir. Kusur yamamak için hiç bir aşırılıktan çekinmezler de hakşinaslığa gelin- ce cimrinin cimrisi Gi Bi- zim toplumumuz, bu işt Ferda Aksoy - İstanbul AKİS, 20 KASIM 1961