Tİ YA Ankara Bir "Ev"in dramı Devlet Tiyatrosunun ilk ağızda sah- neye koyduğu eserler içinde en önemlilerinden biri de Teni Sahnede oynanmakta olan, ünlü İspanyol şa- iri ve tiyatro yazarı Frederico Gar- da Lorca'nın "Bernarda Alba'nın Evi" adlı dramıdır. Otuzyedi yaşında ogöçüp gitmiş olan Lorca bugün dünyanın en çok sevilen, beğenilen şairlerinden biri- dir. Yeni kuşaklar şiirlerini de, tiyat- rosunu da kuvvetle (o benimsemekte- dirler. Batı tiyatrolarının, oyunları- na sık sık afişlerinde yer vermeleri, bu oyunların uzun zaman sahnede kalması bunu göstermektedir. Türkiyede, daha çok (şiirleriyle tanınan Lorca'nın tiyatrosuna biraz geç el uzatılmıştır. İlk piyesini, altı yedi yıl önce, İstanbul seyircisine ta- nıtan Küçük Sahne olmuştur: "Kan- lı Düğün". Ama "Kanlı Dügün"ün layık olduğu ilgiyi gördüğü, başka piyeslerinin sahneye çıkarılmasına yol açtığı söylenemez. Şimdi Devlet Tiyatrosu "Bernarda Alba'nın Evi" ile ikinci eserini Türk sahnesine ka- zandırmış, Lorca'yı Ankara seyirci- sine de tanıtmış olmaktadır. "Bernarda Alba'nın Evi" küçük Lorca repertuvarının en kuvvetli, en güzel oyunlarından biridir. Pariste- ki temsili, geçen yıllarda, bir sanat hadisesi olmuş, büyük başarılar ara- sında yer almıştır. Bunun sebebi Lor- ca'nın, oyunlarını süsleyen yerli ren- gin yanısıra, çok beşeri bir temayı işlemesi, "kadın"ı dört duvar arasın- da "iğne iplik"le ömür tüketen, bü- tün "arzu"larmı ve "hayal'lerini "kafes arkasında" eritmesi gereken, hele anaya babaya körükörüne bo- yun eğmek zorunda olan bir çeşit kö- le yaratık sayan eski ve dar görüşü bütün fecaatiyle oOortaya koymasın- dadır. Bütün oyunları gibi konusunu köyden alan bu eser, "pederşahi" ai- yabancısı oolmıyan almıştır. Bernarda Alba, İspanya gü- eşinin damarlarındaki gençlik ka- nını alevlendirdiği beş kızım, baba- larının ölümünden sonra onlara tut- turmak istediği (oyedi yıllık (o yasla pencereleri ördürtmeğe kadar varan şiddetli tedbirleriyle âdeta diri gömmekten çekinmeyecek (okada zorlu bir kadındır. Herkesi Gi bu mütehakkim ananın ne o şiddetli tedbirleri, ne de kamçısı, genç da- marlardaki o aşk ve ihtiras susuzlu- AKİS, 20 KASIM 1961 TRO gunu gene de söndürmeğe oyetmiye- cektir. Üvey ablasının evleneceği delikanlıyı çılgınca seven en küçük kızı Adela, hayatına da malolsa, ben- zerlerini yüzyıllar boyu inletmiş olan boyunduruğu kırıp atacaktır. Sahnedeki oyun Onbir kişisinin onbiri de kadınlar- dan ibaret olan ve her biri ayrı bir karakter özelliği (o taşıyan böyle bir "kadınlar opiyesi"ni, oLorca'nın yaratmakta usta olduğu yerli rengi ve trajik havayı vererek o sahneye koymak kolay değildir. En büyüğün- den en küçüğüne kadar her rol üze- rinde, dekorundan kostümüne, en basit sahne düzenine, kulisten gelen seslere kadar her şeyle inceden ince- ye uğraşmak, hepsine bütünün yara- lına bir renk ve mana kazandırmak gerekir. Bu işte çok emeği ve tecrübesi olan Mahir Canova, genç ve kuvvetli bir kadrodan faydalanarak, Oyun bakımından seyirciyi oOtatmin eden müsbet sonuçlar elde etmiştir. Ama dekor ve mizansen bakımından aynı sonuçlan elde ettiği söylenemez. Ul- rich Damrau'ın siyah - beyaz kont- rastına dayanan dekor ve kostüm leri, derinliği ve yüksekliği olan bir başka sahnede belki daha tesirli ola- bilirdi. Ama Yeni Sahnenin dar im- kânları içinde yerli rengi bütün sı- caklığıyla veremediği gibi, sahne ha- reketlerini de o güçleştiriyor. Mizan- senin bütününde ise şematik bir düzen hakim. Daha başlangıçta, Bernarda'- nın, kızlarının, hizmetkârların, bir kadınlar okorosu gibi omerdivenlere dizilmiş . olmaları bunu gösteriyor. Heybetli, (gösterişli bir tablo, ama eserin içten içe gelişen dram yapısı- nı çok erken zorluyor Oyun tarafı temsilin en başarılı yönüdür. Esere hakim olan keskin ve siyah gölgesiyle (o Bernarda Alba, Melek tenin -son yıllarda özle- nen- sanat kudretinde en ifadeli ve tesirli çehrelerinden o birini bulmuş- tur. Melek Ökte, çok ölçülü kompo- zisyonuyla, Bernarda'ya, bütün zul- müne ve şiddetine rağmen, kendine göre bir sağduyusu, kendine göre bir analık tarafı olan bir (o yumuşaklık -hattâ yer yer bir kadınlık- tonu katmasını bilmiştir. Sivriliklere, liklere, aşırılıklara elverişli olan b lesine bir role Melek Öktenin kazan- dırdığı bu beşeri "nuance", halis sa- natçılara vergidir. Bernarda'nın yaşlı anası Maria Josepha'da Süreyya Taşer, kompo- zisyon rollerinde her zaman göster- diği büyük başarılara bir yenisini ve renklisini katıyor. Kızlardan Agus- tias'da Hepşen Akar, Matirio'da Fa- ize Özbolhan yaratıcı gayretleri, deli oyunlarıyla dikkati sekiyorlar. Magdalena'da Nurşen Özkul, Ama- lia'da Tijen Par pasif davranışı, A- dela'da Ayten Kaçmaz -büyükanne- si Maria Josepha ile beraber- direni- şi, karşı koyma gücünü vuzuhla can- landırıyorlar. Ayten Kaçmaz "Hort- laklar" da beliren dramatik tampe- ramanını Adela'da daha iyi duyur- mak fırsatını bulmuştur. Bütün e- serde -bütün kardeşlerinin oyunun- da- hissedilmesi oOgereken "sensuel" havayı, Lorca'nın altını çizdiği "er- keksiz kalan o kadınlar'ın, "memnu aşk"ın dramını -Martirio ile bera- ber- duyurmağa muvaffak oluyor. Poncia'da Meliha Ars, inandırıcı o- yunuyla, sağduyunun o sesini kâhya kadının ağzından ovuzuhla duyuru- "Bernarda Alba'nın Evi"