20 Kasım 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 28

20 Kasım 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 28
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CEMİYET Mebrure Aksoleyin bir nutku: "Za- vallı kocama neler (o yapmadılar. Simdi Üsküdarda toprakla uğraşı- or." Yapanlar tabii malüm... Efendim, 4 otomobil, o hepsi, hepsi varmış ta, sayın oAksoleyin eşi Üsküdardaki amaaan bah- çesinde keyiften çapa (o çapalarmış... Meğer seçim turnesinde bu açıklı li- sanla bu keyfiyetten o bahsedilirmiş! * Senenin boşanması: Egeselin boşan- ması.,. Büyük söylemek iyi değil. Fakat bunca tarihi bir mahkemede başsavcılık ettikten sonra insan gön- lünün her dilediğini kolay kolay ya- pamamalıdır. Tanıyanlar ve sevenler “onu da sevenler var-: — Ece, o çok heyecanlı diyorlar Taptığım hep heyecandan yapı- yorsa ve yapmışsa... * adam" Gazeteci arkadaşlardan birinin gırt- lağına yakınlık gösteren Mehmet Mali bazı partilileri tasvip et- miş V “oh olsun" demişler, sözmeilaili dövseydi de. Keşke... Eğer içinde “hüsran kal- mışsa... Fakat D.P., pardon A. P. basınla münasebetini bu şekilde mi düzenlemek istiyor? Bravo Mehmet Ünaldı öyleyse... Vur, kır. sarıl! Kaba kuvvet ferahlatıcı şeydir. Vur, kır, sarıl!.. "keşke Ekrem Alicanın hanımını bütün ga- zeteciler tutuyor. Telefonda çok nâzik cevap veriyormuş... Gazeteci- ler ne kadar ufak şeylerle O yetinir- ler! Telefonda bir nâzik cevap, de- mek kalpleri fethediyor? Başka ha- nımlardan acaba nasıl cevap alıyor- lat ki?... İNGİLİZCE çalışanlar ve bü- tün talebeler için: İNGİLİZCEDE KELİME YAPISI Yazan: Bülent Göksan (250) kuruşluk havale kar- şılığında yollanır. Ödemeli gön- derilmez Adres: Göksan Oo Yayınevi Posta Kutusu: 43 — Sa- manpazarı - ANKARA AKİS » Reklâm — 253 Yalnız, "ağır" liderin hanımının başka meziyetleri olsa gerek. Hanım- aklı başında" diyorlar, Şimdilik aklı başında mânasına değil, şimdilik öyle diyorlar... Koca- sının sekreterliğini yapıyormuş. Ma- dem ki bu kadar "aklı başında", gö- nül isterdi ki sâdece ikinci sınıf yar- dımcı işler yapmasın da, ön planlar- da görünsün * Tarihi bir karşılaşma: Süreyya Ağaoğlu ve Sezai Okan karşılaş- ması... Zemin: Bir Bakanlık odası... Sezai Okan Düşman kardeşler Konuşma: İki saat sürmüştür. oSü- reyya Ağaoğlu memnun ayrılmıştır. Bir kere içini dökebildiği için... Son- ra Sezai Okan, istediği zaman o ve fazla kaş çatmadığı zaman cazibeli bir insandır... Sezai Okan memnun mu?... Da- ha kendisine sorulmadı. Neden olma- sın? * Yugoslav Müsteşarı ve karısı evle- rinde katiyen büyük dâvet ver- miyorlar. Üç kişilik, beş kişilik ye- mekleri tercih ediyorlar. "Fikir oal- mak ve sohbet etmek için o böylesi 'daha iyi"ymiş... Fikir ve sohbet nerede kaldı ki?.. Acaba kimleri buluyorlar? Y. T. P. Kadınlar Kolu her saat 3'te toplanmakta... cuma Toplan- tı, her makbul toplantı gibi, kala- balık değil. Zaten topu topu dört "idareci" hanım var. Bazen toplantı iki kişilik oluyor, bazen üç... Bir Y. T. P. li bey, bu sayı düşüklüğü kar- şısında şunu söylüyor " zaten kıymet nedrette değil midir? - Pınl pırıl kara gözlü bir çocuktu. Hariçten yeni dönmüştü. Türkçe bilmiyordu. Diplomatik karyerin bu mahzuru var, çocuklar ana lisanla- rını bilmez oluyorlar veya çok biçim- siz bir aksanla konuşuyorlar. Bu, büyüdükleri zaman bile silinmiyor. Pırıl pırıl kara gözlü çocuğun anası babası uzun zaman Pariste kalmış- lardı. — Türkçe öğrenecek te ne ola- cak?" Bu, önce kısık sesle söylendi. Sonra yüksek sesle söylendi. Ve ço- cuğu gizlice, bir sefaretin üyelerinin çocuklarının devam ettikleri mektebe verdiler. Annesi babası vakitleri ge- lip geçip harice çıktıklarında, pırıl pırıl gözlü ŞOK gene öz be öz isa- nı bilmiyordu Şimdi onasıl bazı (o hariciyelilere atılmasın, nasıl onlara sempati du- yulsun?. * İstanbulda bir cemiyet var. Öyle, gösteri için çalışmıyan cinsinden, Yersiz yurtsuz, çocukları o topluyor. Fenerbahçede bir barınakta. Hanım- lar bunlara herşeyden fazla, muh- taç oldukları muhabbeti o gösteriyor lar. Onlara iş buluyorlar. Onları ce- miyetin dostu haline getiriyorlar. -En gücü bu. İnsan bazı cemiyetlere güç dost olur-. Cemiyetin başında bu ise kendini vakfetmiş bir insan var: Nimet Selen!.. İdare heyetinde Sü- reyya Ağaoğlu, Jale Alaybek, Belma Hamamcıoğlu gibi, az tanılınca sığ görünen, deşilince çok kazanan ha- nımlar var... Maalesef elli (o kişiden fazla barındıramıyorlar. Bu, özel bir teşebbüs. Sırf, başındakilerin çırpın malarıyla ayakta duran bir teşeb- büs... Seneler senesi de İstanbul zen- ginleri bir türlü böyle işler için ke- selerinin ağızlarını. açmıyorlar. Ya "işler çok durgun" dur, ya "vâdesi gelmiş vs bir türlü (o ödiyemedikleri bonolar var"dır, ya "vergi (oayı'dır, ya da "para ortalardan çekilmiş"tir. İşlerinin iyi gittiği zaman hiç olmu- yor. İşler bu kadar kötü olduğuna gö- re, insan "Nasıl bunca servet sahibi olabildiler?" diye şaşıyor. AKİS, 20 KASIM 1961

Bu sayıdan diğer sayfalar: