Görülmemiş Skandal Hâdise, gene bir otelde geçti. A- ma bu sefer bir İstanbul otelin- de, Park Otelde değil, Ankarada Bankan otelinde. Ancak kahraman Menderes hakkındaki hükmün in- faz olunduğu aksam Park Otelin orkestrasını osusturmaya o kalkan aynı garip yabancıydı: David Hot- ham! David Hotham'ın hususiyeti muteber İngiliz basınını Türkiyede temsil etmesidir. Basın hürriyetinin Türkiyede olup bitenleri bu kalemiyle dünyaya bildirirler. Bitirdiğimiz hafta, Ankara bili- nen karışıklık içindeyken, A. P. li- lerin karargâhı durumundaki Barı- kan otelinin alt kat salonuna girer bir İstanbul gazetesinin foto muha biri köşelerden birinde üçlü bir grup gördü. Grubu teşkil edenler o sacı zayıf nahif, orta boylu David Hot- , gür bıyıklı, in delikanlılık çağından henüz çık- mışa benzeyen, tatlı yüzlü oOHami Tezkandı. Üç ahbaplar hararetli hararetli konuşuyorlardı. Foto mu- habiri makinesini âyârladı, dek- lanşöre bastı. Flâş parladı ve re- sim alındı. Ama flaşın parlamasıy- la birlikte muteber İngiliz basını- nın hür fikirli temsilcisinin de ye- rinden fırlaması bir oldu. David Hotham gazetecinin üze- rine yürüdü ve Lorel-Hardi türkçe- siyle haykırdı: "— Neden çektiniz Verin o filmi bana! resmimi? İngiliz gazetecinin Türk mes- lekdaşı bu garip talebe pek şaştı. Hiç böyle şey görmemişti. Ancak larını çeviriyor, o başlarını döndürü- yprlardı. Kılıçlar çekilmişti. Dikkatli gözler, A. P. içinde lide- rin ekseriyette değil ekalliyette ol- duğunu farketmekte gecikmedi. Dağlara kar yağınca Fakat Başgil grubuna asıl (darbe. Başgilin/ kendisinden geldi. Mec- lisin açılışına aynı rengi taşıyan A. P., Y.T. P.veç. K.M. P, milletve- killeri salma salma, hayatlarından memnun halde geldiler. Gümüşpala- nın tuttuğu yol üzerine, bir "Müs- takil Grup" darbesi hazırlamışlardı. Hareketin manevi pederlik vazifesini Gümüşpalanın yanında sayılmakta fayda uman Kâmuran Evliyaoğlu yapıyordu. Her partiden çok sayıda milletvekili istifa edecek, bunlar 22 David Hotham Medar-t iftihar Hotham, sinirleri tamamen boşal- mış halde ısrar ediyordu. Film ken- disine verilmeliydi! Arada çekişme başladı. Bu sırada, fotoğrafçının temsil ettiği İstanbul o gazetesinin muhabiri de hâdise yerine gelmiş- ti. Herkes o tarafa bakıyordu. İn- giliz gazeteciye, kendi lisanında, telaş ve endişesinin sebebini sordu. Bir gazeteci, arzuladığı manzarayı tesbit hakkına İngilterede sahip de- gil miydi? Orada sahip olsa da, olmasa da Türkiyede sahipti. Hot- ham, hakikaten kendini bilmez hal- deydi. İleri geri söylendi, bir takım saçma sebepler ileri sürdü. Anlaşı- Parlamento içinde ekseriyeti elinde tutan bir müstakil grup halinde bir- leşecekti. Kâmuran Evliyaoğlu, C. H. P. içinden de bir alemdarın ismi- ni açıkladı: Kasım Gülek. Kâmuran Evliyaoğlunun resmen O bildirdiğine göre C. H. P. nin eski Genel Sekre- teriyle temas etmişler, ondan söz almışlardı. Eğer Gülek, vaad ettiği gibi (50-60 milletvekiliyle gelirse, Müstakil Grup Başbakanlığı kendi- sine verecekti. Simdi, Gülekten ce- vap bekliyorlardı. Nitekim bu yakın- lık, Meclisin yemin celsesinde par- lak şekilde ortaya çıktı. A.P., Y.T. P, ve C.K. M. P. gruplarının aynı telden çalan mensupları herkesin şaşkınlıktan açılmış gözleri Kasım Güleği avuçlarım patlatırca- sına alkışladılar. Bu alkışlara, Gü- lıyordu ki Evliyaoğlu-Tezkan bira- derlerle bir arada görülmek iste- miyordu. İstanbul epzeleinie sükünetle, telaşlı İngilize, resmi gazetelerine e gazete bunu isterse kullanacağını, istemez- se kullanmayacağını söyledi. (o Kı- zacak, korkacak ne vardı? Yoksa. üçlü grup bir suç mu işlemektey- di? temsilcisi İşte bu sırada, tadsız hadisenin en inanılmayacak tarafı cereyan et- ti. Foto muhabiri her ihtimale kar- şı makinesini korumak (amacıyla filmi makineden çıkarmış, sarıyor- du. Birden Gökhan Evliyaoğlu üs- tüne atıldı, filmi kaptı ve açıp ışığa tutuverdi. Genç gazeteciler güldüler. Hiç seslerini çıkarmadan uzaklaştılar. Fotoğraf bir hâdisenin tesbiti için tek yol mıydı ki? Ertesi gün Hot- ham, gazetecilerin bürosunu ziya- ret etti. Zararlarının telafisi için kaç para istiyorlardı? Pek zarif Majestelerinin, münasebetsizliği son haddine varmış acaip temsilci- si layık olduğu cevapla (obürodan yolcu edildi. İngiliz basını, İngiliz basını! Tür- kiyeye bir temsilci göndermiş- sin ki kırk yıl iftihar etsen halikın- dır. Ama biz o muteber İngiliz ba- sınını, temsilcisinin şahsında artık tanıyoruz -ve Türkiye hadiselerini hangi istikamette aksettirdiğini gördüğümüzde de biç, hiç, hiç şaş- mıyoruz. Böyle basa böyle traş, böyle gazeteciye böyle basın! müşpala bile hayretle baktı. İyi ni- yetli Pala, kulislerde dönenleri yeni yeni farkediyordu. Ancak, konfederelerin Meclise geldikleri sırada Ali Fuat o Başgilin istifa telgrafı postahaneden geçmiş, müvezzi alelacele Meclisin (yolunu tutmuştu. Haber A. P. li Demokrat- lar arasında bomba gibi patladı. Baş- gil Cumhurbaşkanlığı (adaylığından vazgeçmekle kalmamış, o senatörlük- ten de istifa etmişti! Üstelik, alelâ- cele başkenti terketmiş, evinden dı- şarı çıkmıyacak kadar bitkin oldu- gunu açıklamıştı. Söylenti o Meclis koridorlarında dolaşmağa başlar başlam . li Demokratlar harekete geçtiler Ev- velâ Evliyaoğlu sıralan dolaştı. Sonra Hami Tezkan büyük bir telâş- AKİS, 30 EKİM 196i