SİNEMA San Sebastian Festivallerin sonuncusu Küçük festivallerin bir talihsizlik- leri de, kendilerinden hem festi- val boyunca ve hem de festival son- rasında pek az bahsedilmeleridir. Küçüklerin en büyük özelliği, ticari olmaktan sok, sanat filmleri festiva- li niteliğini taşımaları sebebiyle, dar bir çerçeve içine ( sıkışıp kalmaları- dır ki bu, Locarno, Karlovy Vary, Edinburgh ve San Sebastian gibi festivallerin öbür A sınıfı festivalle- riyle bir hizaya gelmelerini durma- dan engellemektedir. * 1961 yılı San Sebastian'ında bu yıla ait büyük armağan - Gran Conc- ha de Oro- "iyi oyuncu - kötü reji- sör" Marlon Brando'nun ilk reji de- nemesi olan "One - Eyed Jacks" -A. B.D.- adlı filmine verildi. Sinema o- yunculuğu üzerindeki başarısı tar- tışmasız kabul edilen Marlon Bran- do'nun bu ilk sinema denemesi, hiç bir yeniliği olmayan, basmakalıp bir düzende gelişen, ortayı güç tuttur- muş bir western'di. Üstelik Brando rejisörlüğünün yanısıra, iyiliği tar- tışma kabul etmeyen oyunculuğunu da filmine koymuştu. Karşısında bir o kadar iyi oyuncu, fakat tek reji de- nemesiyle kötü rejisör bellenen Karl Malden oynuyordu. Brando, ne ka- dar tutkusu, o kafasının içinde saklı ne ii acayiplikler varsa, her biri- ni, son derece sırasız bir şekilde fil- minde "gerçekleştirme çarelerine baş- vurmuştu. ne Jacks", bu yüzden de başarılı olamamıştır. Bran do, kendisinin oynadığı filmin kahra- manında Elia Kazanla yaptığı "Viva Zapata"dan örnekleme bir yoruma gitmiş, kahraman, bir türlü hikaye- nin istediği kişiliğe bürünememiş ve ortada kalakalmıştır. Her telden San Sebastian'ın bu yıla ait bir baş- ka özelliği de uluslararası olmak- tan çok, kozmopolit bir havayı sür- dürmesidir. Arjantinliler Berlin fes- tivaline büyük gürültülerle soktukla- rı "La Potato" türünün dışında, da- ha kendi halinde ve daha iddiasız bir film sayılabilecek "Hijo De Homb- re - İnsanın Oğlu"nu getirmişlerdir. Film, 1932'lerin, Bolivya ile Paragu- ay arasında geçen bir savaşını ve O savaş çevresinde dönen bir hikâyeyi anlatmaktadır. Arjantinliler bu ba- sit, ama son derece güzel hikâyenin üstesinden gelmesini bilmişlerdir. Meksika, ünü memleketlerinin sı- amdıği renkli -ve tabii şâhâne fotoğ- 36 raflı- bir Meksika western'i, "La Car- cel de Cananea - Cananeca Mahkü- mu"yla temsil edilmiştir. Yürekli ve namuslu bir şerif, hapisten kaçan bir mahkümun peşine düşmekte ve ya- kalayıp geri getirmektedir. "La Car- cel de Cananea"da aşılması korkulu çöller, zehirli yılanlar, iki adamın çe- kişmeleri, araya giren güzel bir kız gibi Hollywood'a mahsus beylik sa- kızlar da eksik edilmemiştir. Meksi- ka western'i, büyük zorlamalar so- nunda Hollywood westernlerine tıpa- tıp benzetilmiştir ki, bu da başlan- gıçta Meksika için bir im sa- yılmaktadır. Ayni dili konuşan, fakat Avrupa- lı bir ülke olan İspanyanın festival filmi "Milagro A Los Cobardes - Al- çaklar Mucizesi", rejisör (Manual kutsal kitaptan bir epikti. Judas ve Mur Oti'nin filmiydi ve bütünüyle Mary Magdalene'de işlene işlene cıcı- ğı ve posası çıkarılan bu tür kutsal kitap hikâyelerinden devşirme "Mi- lagro A Los Cobardes", doğrusu iste- nirse Bardem'lerin İspanya sinema- sı için yakışıksız bir filmdi. Portekiz de spor arabalardan in- meyen, durmadan caz plâkları dinle- yen insanların doldurduğu "A Baca" filmiyle boşuna bir şans deneme pe- şindeydi ve tabii yaya da kaldı. Her festivalin gediklisi İtalya, iki filmle San Sebastian'a katılmıştı: Rejisörlüğünü Andre De Toth, Leo- poldo Savoni ve Riccardo Freda'nın ortaklaşa yaptıkları "I Mongoli - Mogollar" ile Alberto Lattuada'nın son filmi "L'lmprevisto - Beklenme- dik"!. Birincisi söz konusu olmaktan uzak bir film olmasına rağmen, ikin- Lattuada'nınki- İtalyaya rejisör oarmağanım ka- zandırdı ve jüri Marlon Brando'ya en iyi film olarak verdiği birinciliğin ayıbını Lattuada'yı -bu Yeni Gerçek- çiliğin saygılı ustasını- en iyi reji- sör olarak değerlendirmekle bir par- ça olsun örtebildi. Lattuada'nın fil- minde baş rollerde Raymond Pelleg- rin, Anouk Aimde ve Jean Valerie oynuyorlardı. İngiltere, Fransa ve... Festivalde İngiltere, Michael Ander- son'un "The Naked Edge - Cina- yet Cehennemi"yle temsil edilmek- teydi. Gerçekte "The Naked Edge'in İngilizlikle pek bir bağlantısı da yok- tu. Bir Hollywood prodüksiyonu olan filmde Gary Cooper ve Diane Cilen- to'nun dışında Deborah Kerr ve Mic- hael Wilding'in İngiliz asıllı oyuncu- lar oluşu ve bir de rejisöründen ki- naye, filme hazır bir İngilizlik biçil- mişti. "Ihe Naked Edge", kocasının bir cinayete kurban gideceğini haber a- lan ve bunu bütün gücüyle önlemeye çalışan koyu bir Hitchcock stili "sus- pense" filmidir ve Hitchcock elinde ti olması hikâye, Michael Anderson'da rahatsızlık ve- rici bir film haline gelmiştir. Gary Cooper'in oyorulmuşluğu üzerinden akmaktadır, Deborah Kerr ve Diane Cilento beklenen oyunlarım vereme- mektedirler. İngiliz "The Naked Edge"inden sonra gösterilen Alman filmi "Der Grauner und Der Liebe Gott - Hırsız ve İyi Tanrı" ise, şaşmaz bir Bavye- ra filmidir. Gert Frobe, altın kalpli bir hırsızı canlandırmaktadır. Konu, hafif tertip bir mizah havasını sür- dürmektedir. İyi bir senaryo, rejisör — Axel Von Ambesser- ve iyi bir oyuncu -Gert Frobe- filmin ba- şarısını bütünlemektedir. Bu yüzden "Der iyi oyuncusu bastian festivalinin en başarılı oyun- cu armağanını kazandırdı. Fransa, Jean Dewever'in filmi "Les Honneurs de la Güerre - Savaşın Şe- refi"nde yeniden İikinci Dünya Sava- şı hikâyelerine dönmü nun kesildiği bir sırada ortaya çıkan Polonya filmi (o"Odwiedziny Prezy- festivalin en değişik ve en canlı filmi sayılmıştır. Babası ikinci defa evlenen 6 yaşındaki bir çocuğun gerçek dünyasına eğilen rejisör Jean Batory, konuyu çeşitli opsikolojik a- almakta ve seyircisine dünyasını başa- rıyla verebilmektedir. AKİS, 23 EKİM 1961