Son sayınızda, doğru bir görüş- le, seçimlerin üç netice verebile- ceğini, ya C.H.P. nin rahat bir ek- seriyet alacağını, ya ucuca bir ek- seriyet sağlayabileceğini, ya da C H.P. nin en fazla milletvekilini çı- karmakla beraber ekseriyeti kargı tarafın (kazanacağını (o yazdınız. Tamam. Ama, bu ihtimallerden ü- çüncüsu tahakkuk ettiğin» göre bi- ti hâlâ Demokrasinin paklayaca- ğında ısrar ediyor musunuz? Edi- yorsanız, pek saf ve hayalperest- siniz. Ertağrul Alaca - İstanbul 2 Merihliler dünyayı bastı ne ya- alım? Altan Aker - İstanbul Not: AKİS bundan evvelki sa- yısında söyle demişti: Bu üç esaslı ihtimalin dışında bir takım "Fantezi İhtimaller" el- bette ki hukuken yok değildir. Me- selâ diğer üç partiden biri tek ba- -ma ekseriyet sağlar, yahut A.P. müfritleriyle (Bölükbaşıcılar yana kalabalık bir heyet teşkil e- derler, C.H.P. 400 milletvekili çıka- rır. Banlar, mürekkep sarfını dahi lüzumsuz kılacak ve "Merihliler dünyayı bassa ne yaparız?" tar- zında cilvelerdir. yolunu tuttu. Saat 11 sıralarında Ge- nel Merkeze geldi, masasının başına oturdu. O saate kadar Y.T.P.. doğu- da birçok ilde seçimi hemen hemen almış durumdaydı. Milletvekili sayı- sı 40'ın üzerine çıkmıştı. Genel Mer- kezde bütün ağızlar o kulaklardaydı. Hele öğleden sonra, hiç beklenil- mediği halde Sivas ve Erzurumda büyük çoğunluğun temin edildiği öğ- renilince, Y.T.P. Genel Merkezinde yepyeni türküler tutturuldu. Hiç bir partinin tek başına ekseriyet sağla- yamayacağı anlaşılıyordu. O takdir- de gözler, isteristemez Y.T.P. ye çev- rilecekti. İlk defa o sabahtı ki Ek- rem Alicanın Başbakanlığı Menekşe sokakta bahis konusu oldu. Çok kim- seye bu, bir rüya gibi geliyordu a- ma, işte, gerçek ortadaydı. Partinin idarecileri arasında CHP. ile anlaş- maya varmakla A.P. li bir koalisyo- na girmek temayülleri aşağı yukarı denk sayıda taraftar buldu. Ancak, gelecek milletvekillerinin temayülle- ri ne olacaktı, hiç kimse bilmiyordu. Daha sonra, durumun biraz daha vü- AKİS, 23 EKİM 1961 zuh kazandığı sırada bir Y.T.P. ida- recisi: — Birader, öyle milletvekilleri- miz var ki. yüzlerini ilk defa görece- ğiz. Bu, bizim için büyük sürpriz" dedi. Söylentilerin ayyuka çıktığı sı- rada, Y.T.P. mücahitlerinin aklına bir husus geldi: Ya. Genel Başkan Ekrem Alicanın Sakaryadaki duru- mu neydi? Acaba barajı aşmış mıy- dı? Partisinin, kalabalık Meclis Gru- buna katılabilecek miydi? Soru, bir heyecanın uyanmasına yol açtı. Ali- can ve Aybar Meclise giremezlerse, zaten dağınık Grubu elde tutmak hiç kolay olmayacaktı. Sakarya, Y.T.P. lilere endişeli dakikalar yaşattıktan sonra, ferahlık veren haberler gön- derdi. Parti barajı açmıştı. Bir tek Alican, milletvekili oçıkacaktı. Me- nekşe sokakta bu defa, derin bir oh çekildi. A.P. ve C.H.P, nin aksine. Y.T.P. merkezinde m ri arttı. Zira, ku- rulduğu günkü büyük hayallerini terkederek seçimlere girmiş olan A- lican partisinin bu kadar çok millet- vekili, hele senatör çıkaracağım biz- zat Alican rüyasında görse inanmaz haldeydi. Buna rağmen, partinin taf- rafüruş başyazarı Aydın Yalçın, ka- lemi eline aldığında "Ben zaten de- miştim»'* diye başlamaktan kendini alamadı. Halbuki onun dediği, bütün Türkiyenin sâdece Y.T.P. ye. bu ha- rikulade partiye rağbet edeceğiydi. Buna rağmen, o tefsirlerin üzerinde fazla durulmadı. Haftanın sonunda, Y.T.P. liler dost sohbetlerinde, ma- nalı tebessümlerle su haberi veriyor- lardı: "— a gidecek nokta, bir çok A.P. ile başkente gelir gelmez A.P. merkezinden önce bize, Menekşe sokağa uğramalarıdır." Guliver, cüceler ülkesinden dev- ler ülkesine nakl-i mekân ediyordu. Başta kabak YX.I.P. nin bu başarısı sonucu, ka- bak, meşhur Öncü gazetesinde ça- lışan dört fikir isçisinin basma pat- ladı. Y.T.P. nin azıcık kanlanması, gazetede bütün yetkilerini kaybede- cek hale gelmiş bulunan Yalçın ikili- sinin birden dikilmesine sebep oldu ve 10 aya yakın bir zamandır maaş- larını muntazaman almak söyle dur- sun, hiç alamadıkları zaman dahi ça- lışmaktan geri durmayan, ancak, ga- zetenin tirajının bağımsız kalmakla arttırılabileceği fikrinin savunuculu- ğunu yapmakta olan dört gazeteci- nin işine son verildi Öcal Uluç -Yal- çının tamirde ( tevkifine sebep olan sözlerim büyük (puntolarla yayınlı- yan. bu yüzden Örfi İdare makamla- rınca ifadesi alınan Yazı İşleri Mü- dürü-, Oktay Kurtböke, Sermet Ça- gan ve Selçuk Altan işlerinden "ma- li durumun bozukluğu" gerekçesiyle çıkarıldılar. Ellerine verilen mektup- ta Aydın Yalçın imzası vardı. Fikir işçileri bu garip mektuba sâdece gülümsediler ve haklarım a- racaat etmeyi sonra farkına vardılar ki. Çalışma Bakam Cahit Talas Öncünün ortak- lan arasındadır ve i n duru» mundadır. Buna rağmen gazeteciler müracaatlarım (yaptılar ve işveren Cahit Talası, Çalışma Bakanı Cahit Talasa şikâyet ettiler. C.K.M.P. Dört kişide dördüncü Ünlü Figaro'nun, Türkiye seçimleri- ni takip için gönderdiği muhabir, C.K.M.P. Genel Merkezinde, kendisi- ne, "Osman bey pek hasta, sizinle görüşemiyecek efendim" denildiği an, az kalsın hayretten küçük di- lini yutacaktı. Diğer üç partinin ge- rek liderleri, gerek ileri ogelenleri, yabancı basına, iki elleri kanda olsa gerekli yardımı, kolaylığı göstermiş- lerdi. Hiç biri, dünyanın bir ucundan gelen gazetecileri atlatmak lüzumu- nu hissetmemişti. Nasıl oluyordu da C.K.M.P. lideri hastalığım ileri süre- rek bir gazeteciyi atlatmağa kalkı- yordu? Aslında Figaro muhabiri böyle düşünmekle yanılıyordu. Zira, haki» katen C.K.M.P. nin irikıyım lideri hastaydı. Kimseyle konuşacak hali yoktu. Üstelik, bu defaki rahatsız- lığı hayli önemliydi o Bölükbaşının si bozulmuştu. ün bunlar, seçim gecesi saat- lerin e yaklaştığı sıralarda baş- ladı. C.K.M.P. nin iddialı lideri san- dıkların açılmasını büyük bir hazla bekler, Parti Genel Merkezinde iller- den gelecek zafer haberlerini zevkle dinlemeğe hazırlanırken, telefon çal- dı. Haber Sinoptandı. C.H. de olduğu bildiriliyordu. "Ama vazi- yet vahim sayılmazdı. C.K.M.P. de milletvekilliklerine ortak olacaktı. Gelgelelim, o Senatörlük hemen he- men kaybolmuştu. C.K.M.P. nin pek iyi niyetli -partisinin iktidara gele- ceği meselesinde- lideri Bölükbaşının sinirleri bu ilk muhavereden sonra tutmaz hale geldi. Hani, illerden ge- len ve kendisinin radyo konuşmaları- nı öven, peşinde olduğunu söyleyen telgraflar ne olmuştu? Si- nop ki, C.K.M.P. kalesiydi. Sinop ki, kaybedilmesi imkânsız illerden bi- riydi. Nasıl oluyordu da bu millet böyle bir oyun oynuyordu? Saatler ilerledikçe liderin iri boyu âdeta küçüldü. Yüzü adamakıllı asıl- dı. Etrafında bulunanlara gelince, onlar ne yapacaklarını şaşırmış, Ge- nel Başkanlarının ağzının içine bakı- yorlardı. « 283