YURTTA OLUP BİTENLER tartışmalardı. Ama, doğrusu istenir- se, meseleyi tam mânasıyla hallede- cek bir neticeye varılmaktan henüz pek uzak bulunuluyordu. Meclisin şâhâne avizelerle süslü küçük salonunda bu toplantılar de- vam ederken, Genel Kurmay Başkan- lığının önünden geçenler, binanın ö- nünde kırmızı plâkalarının üzerinde en az iki yıldız bulunan resmi otomo- biller gördüler. Genel Kurmay Baş- kanlığında bazı Generaller -genel o- larak, Kuvvetler o Kumandanları ve mamen ayrı toplanıyorlardı. İki top- lantının birbiriyle yakın ve uzak bir ilgisi yoktu. Generaller olayları bir başka yönden inceliyorlardı. Bu top- lantıların neticesinde on General "Gö- rülen lüzum üzerine" emekliye ay- rıldılar. Türk Silâhlı Kuvvetleri, da- ha derli toplu halde hadiselerin geliş- mesini bekliyordu. Her halde, 27 Ma- yısın bir ihtilâl oolduğu gerçeği hiç kimseye unutturulmıyacaktı. Haftanın sonunda siyasi partile- rin bir araya gelme ümidi sarsıldı- ğında Kurmayların suratı biraz daha asıldı. Pek çoğu sivil elbisesini çıkar- dı, resmi üniformayla dolaşmağa başladı. Halbuki hemen hemen aynı esnada, senatörlükleri okesinleşmiş bulunduğundan emeklilik işlemleri tamamlanmış haldeydi. Devlet Başkanlığı "Ben zaten biliyordum!" Gazeteciler, Türkiyede, seçim neti- celerinden memnun biriyle niha- karşıkarşıya gelmiş olmaktan doğan biraz hayret, biraz rahatlama hissi içinde Cemal Gürsele baktılar. İhtilâlin başı, ya memleketin içinde bulunduğu siyasi okrizin vehametini yabancı muhabirlere belli etmek iste - miyordu, ya da bunu kendisi, henüz, tamamile hissetmiş değildi. Nitekim, o günkü toplantıda daha ziyade ken- disinin Cumhurbaşkanlığı (adaylığı üzerinde durdu ve bunu resmen açık- ladı. Buna rağmen, söylenen sözler arasında en ziyade akis uyandıranı şu oldu: " — Biz bunun böyle olacağını bi- liyorduk!" Başkan, "Biz" o kelimesiyle kimi kastettiğini obelirtmedi. Bu yüzden, "bunun böyle olacağını bilen"in ken- disi mi, yoksa M.B.K. mi olduğu pek anlaşılamadı. Seçimlerle birlikte, oldukça geniş bir yabancı muhabir kadrosu baş- kente arz-ı endam etmişti. Bunlar 28 Sıtkı Ulay Keyfi kaçan ihtilâlci parti merkezlerine ( gidiyor, oralar- daki havayı yokluyor, resmi şahsi- yetlerle görüşüyor, his koymaya çalışıyorlardı. Akşam olunca da, topladıkları haberleri ve görüşlerini ajanslarına, yahut gaze- telerine bildiriyorlardı. Yabancı mu- habirler Başkanlığa da sık sık uğ- radılar "e Başkan Gürselle temas im- kânını aradılar. Bu fırsat kendileri- duruma bir teş- Suphi Karaman Doğru teşhis Me, e haftanın sonlarında bir gün veri Toplantı fikri, bizzat Başkan Gür- selden geldi. Emir Subayı, Gürselin bu arzusunu yerine ogetirmek için hazırlanmazdan oevvel (o kendisine, Türk gazetecilerini de çağırıp çağır- mıyacağını sordu. Gürse — Onlarla her zaman sohbet e- diyoruz. Bu defa da yabancılarla ko- nuşalım, bakalım onlar neler sora- caklar?' diye cevap verince, yaban- cı muhabirler bir sabah saat 10'da Gürselle randevulaştınldılar. Tabancı muhabirler o sabah, hay- li kalabalık bir kadro ile, saat tam 10'da Başbakanlıkta hâzır ve nâzır- dılar. Başbakanlıkta vazifeli memur- lar, gelenlerin çoğunu tanımakta güçlük çekmediler. Bunlar âşinâ si- malardı. London Times'i meşhur Da- vid Hotham, The New York Times'i Jay Walz, B.B.C.'yi Priesland, As- sociated Press'i ise İffet Turhan ve Feridun Sedvan temsil ediyorlardı. Başbakanlık Hususi Kalemi, muhabirlere son derece nazik mua- mele etti ve daha kapıdan Başkanın kendilerini beklediğini bildirdi. Ga- zeteciler alışık oadımlarla Başkanın, bir zamanlar Menderes tarafından işgal edilen çalışma odasının yolunu tuttular. Uzun koridoru katettiler ve açılan bir kapıdan Başkanın odasına girdiler. Gürsel çalışma odasında bir değişiklik (Ooyapmış ve masasını eski yerinden kaldırtıp, kapıdan girince hemen sağa isabet eden kısma koy- durtmuştu an, yabancı muha- birleri gülerek karşıladı ve: — Buyrun, oturun" dedi. Gazeteciler, Başkanın tam karşı- sına yarım ay şeklinde sıralanmış koltuklara oturdular. Hemen sualle- rine başlamak istiyorlardı ki, Baş- kan: Nasıl buluyorsunuz? Durum hakkmda fikriniz nedir?" diye sor- du. Buna cevap olarak muhabirler hep ayni kanaati izhar ettiler. Türki- ye, bir siyasi krizle karşı karşıyay- dı. Bu, pek dikkatle incelenmesi ge- reken bir durumdu. Acaba, Başkan ve İhtilâlin lideri olarak Gürsel bu hususta ne düşünüyordu? Sözler Gürsele tercüme edilirken, Başkan gülümsüyordu. Ellerini masanın üze rinde birleştirdi ve: " —Biz böyle olacağını biliyor» duk" diye söze başladı. Muhabirler dikkat Gürsel devam etti; Bunun e olacağım, baskı AKİS, 23 EKİM 1961 kesilmişlerdi