ladı. Bir Saniye boş durmayan tele- fonun başına geçildi ve ilçelere durum bildirilerek, hazırlığın kısa zamanda tamamlanması istenildi. Gümüşpalanın hava alanından a- lınıp Genel Merkeze getirilişi bir hay- li tantanalı oldu. Saat 17.40 sırala- rıydı. İzmirden gelen. Hava Yolları- na ait F-27 uçağı yere tekerleklerini değdirince, Esenboğa Hava Alanının önünde dizili 200 civarındaki otomo- bilden boşalan A. P. liler pisti osa- rıverdiler. Genel Başkan büyük teza- hüratla karşılandı ve birden kendisi- ni A. P. lilerin kucağında buldu. Bir ara boğulacak gibi oldu. Etrafını sa- ranların, elini öpmek için saldırmala- rı, ufak tefek Emekli Orgeneralin ezilmesine sebep olabilirdi. Parti ile- ri gelenleri Gümüşpalaya (güçlükle yol açabildiler. Genel Başkan termi- nalin kapısından çıkarıldı. Bu arada bir hayli ezilmiş, sıkıştırılmış ve yü- zü gözü tükrük içinde kalmıştı. Zira, partililer elini bırakmışlar, Pala Pa- şanın yüzünü gözünü öpmeğe başla- mışlardı. 200 civarındaki otomobil okalaba- lığıyla konvoy yola düzüldü. oOto- mobillerin büyük bir kısmında A. flâmaları vardı. Flâmalar açılmıştı. A. P. kafilesi şehre girmek üze- reyken hızını yavaşlattı. Şimdi ooto- mobillerden dışarı sarkılıyor,- konvo- ya hiç birşeyden habersiz bakan An- karalılara bağırılıp çağırılıyor, nalar mütemadiyen öttürülüyordu. Ancak, A. P. lilerin arzuladıkları pek olmadı. Başkenttiler akşamın bu saa- tinde sokaklardan büyük gürültüyle geçen kafileye sâdece bakmakla ye- tindiler. Pek azı konvoya alkış tuttu. Ancak içerdeküerin gürültüsünden, alkışların sesini oduymak mümkün olmadı. Genel Merkezin önünde 500 kadar A. P. 11 toplanmış, Gümüşpalayı bek- liyordu. Pala Paşanın otomobili görü- nür görünmez büyük Ur tezahürat başladı. Genel Başkan otomobilinden indi ve kalabalığın arasından güçlük- le ilerliyerek binaya girebildi. sırada karsı kaldırımda 50-60 kişilik bir grup, olanları osükünetle seyrediyordu. Bu küçük kalabalık, Gümüspala içeri girince ses- siz sedasız dağı Pala Paşa, bitkin bir halde, ken- disine tezahürat yapan kalabalığa dönmü üş: — Çok rica ederim, dağılın. Siz- lere çok teşekkür ederim" diyor, fa- kat kimseye lâf anlatamıyordu. Kalabalıktan bir ses: " —Güneş gibi doğdun, babamız!" deyince, Pala Paşa dayanamadı dağılmaları için ricada bulunmaktan vazgeçti. AKİS, 23 EKİM o 1961 Binanın içerisinde bir başka Alem hüküm sürüyordu. İçerdekiler oGü- müşpalayı omuzlamak istediler. An- cak yer müsait değildi. Pala Paşa omuzlardan ha düştü, ha düşecekti. Güçlükle salondakilerin elinden kur- tarıldı ve bir odaya alındı. Bu defa etrafını gazeteciler sardı. Ama Pala Paşa söyliyeceklerini bir türlü denk- leştiremiyordu. Şimdiye kadar sade- ce, A.P. nin Genel Başkanıydı. Ama şimdi iktidar partisinin başıydı! Gümüşpala kurtuluşu, basın men- suplarıyla konuşacak bir şeyi olma- dığım ifadede buldu. Ancak ellerinden kolay kurtulamıyacağını da anlamış, çaresiz birkaç kelâm etmeyi kabul etmişti. Sözleri. İzmirde yaptığı ba- sın toplantısındaki sözlerinden fark- sız oldu. Gazeteciler çoğunluk elde edilemeyip de koalisyona (gidilmesi ihtimali karşısında kendisinin ne dü- şündüğünü öğrenmeye kalkıştıkla- rında, Gümüşpalanın yanından çoğu zaman ayrılmıyan Beşer müdahale etti . Paşamızı fazla (o yormıyalım. Çok yol geldi" dedi ve konuşmanın sona erdiğini gülümsiyerek (o açıkla- dı O saatlerde A. P. Genel Merkezin- de bir koalisyon mecburiyeti, ay ka- dar uzak görünüyordu. Ancak ondan sonradır ki iki âlet, A. P. lileri sinir- lendirmeye başladı. Telefonun ve radyonun şakaları İktidar (o merdivenin basamaklarım teker teker iniş, onları üçer beşer Ali Fuad Başgil Başka diyarlardan, başka türküler YURTTA OLUP BİTENLER tırmanıştan hem daha uzun, hem de pek ıstıraplı oldu. İlk kötü haberler radyodan geldi. Radyonun haberle- riyle, Genel Merkezine gelen rakkamlar birbirini tutmuyordu. A. P. idarecileri. iktidarı almış oldukla- rı inancının verdiği ve eski alışkan- lıklarının desteklediği cüretli davra- nışlarla mesulleri evvelâ Ur güzel haşladılar. Fakat rakkamlardan ço- gunun Yüksek Seçim (Kurulundan geldiğini öğrenince hücum oklarım o istikamete çevirdiler. Seçim sonuçlarında teşkilâtın ver- digi rakamlarla seçim kurulunun bil- dirdiği rakamlar farklı oluyordu. A- caba yanlışlık teşkilâtta mıydı, yok- sa Yüksek Seçim Kurulu mu yanılı- ordu? Teşkilâta verilen talimatla İl Se- çim Kurullarında tutulan zabıtların tetkiki ve bunların Yüksek Seçim Kurulunun açıkladığı rakamlarla kar- şılaştırılması istendi. İller bu emri süratle yerine getirdiler. Bir iki il- den gelen cevap Yüksek Seçim Ku- rulunun hatalı olmadığını ortaya ko- yunca, A. P. Genel Merkezi ısrardan vazgeçti. O zaman, radyoya duyulan hiddet telefona çevrildi. Halbuki bu sırada Genel Merkeze ve "tamdık adaylara Kayseri isti- kametinden bir telgraf yağmuru baş- lamıştı. Düşük iktidarın ileri gelen- leri, yükselen iktidarın başlarını teb- rik ediyorlar ve kendilerini unutma- malarım istiyorlardı. Hakikaten, ilk haberlerle (o birlikte Kayseri ceza- evindeki hava birden değişti. Bayar. orada muvakkaten tutulan bir Cum- hurbaşkanı, diğerleri aynı statüye sahip milletvekilleriydi. Fazla acele- ciler, toplanmaya bile başladılar. Da- ha ihtiyatlıları, sâdece evlerine yap- mış oldukları bir takım siparişleri "şimdilik" kaydıyla durdurdular. Ancak telefonlar, iyi haber ver- mez olmuştu. A. P. lilerin gözleri, senatörlüklerden ziyade milletvekil- liklerindeydi. Zira iktidar kurmayı Millet Meclisindeki nisbetler tesbit edecekti. Gümüşpalanın geldiği (o ge- ce, Genel Başkan ayrıldıktan sonra, 250 rakkamı süratle 200 e doğru düş- meye başladı. Saat sabahın birine yaklaşırken, bir gece evvelin pek kalabalık parti merkezinde sâdece iki vazifeli kaldı. Sarışın, koç burunlu bir delikanlıyla, ufak tefek bir genç, cılız telefon zil- lerine cevap vermeğe çalışıyorlardı. Bir ara telefon gene çaldı. Koç burun- lu sarışın delikanlı telefonu açtı vs Adanadan gelen seçim haberlerini not etmeğe başladı. Adanada durum 7 gidiyordu. 7 milletvekilliği garan- iydi, sekizincisi için uğraşılıyordu. Senatör seçimleri kazanılmıştı. Sa- 17