OLUP BİTENLER yerler vardı. Buralarda bile P. dört nala ilerliyordu. Mütehassıslar derhal, 1950 hâdisesinin tekrarlan- dığı neticesine vardılar ve bunu, ne- şeleri gittikce artan kalabalığa bil- dirdiler. Kalabalık, teşhisi gürültülü tezahüratla karşıladı. Fakat, herkes rakkam istiyordu. İlk neticeler, aynı mütehassıslar tarafından acele ola- rak Ni km ihtiyatla Ve pm di: asgari bir hesapla 90 sena- e > milletvekilliği almıştı. Bu miktarlar çoğalabilir, ama azalamaz- dı. Bu neticenin ilânı, partinin ö- nünde ufak çapta bir kıyametin kop- masına yol açtı. İktidar kazanılmış- tı. İçerde ve dışarda, birbuçuk yıldır iktidar nimetlerinden mahrum kalmış bir kalabalık bayram yapıyordu. Bilhassa, binanın ortasındaki sa- londa, masa başında oturan bir grup adamakıllı (o keyiflenmiş, Oo vaveylaya başlamıştı. İktidarın elle tutulur ha- le geldiği o an, niyetler ve plânlar yüksek sesle İfadelerini buldu. YURTTA İntikam! en sok tekrarladığı kelime "Sehpa" idi. Sehpalar kurulacak- tı ve "Şehit"lerin intikamı alınacak- tı. Bir takım kimseler bire üsle ikti- fa taraftarıydılar. Başkaları, bire on- dan aşağı hesap görülemeyeceği tezi- ni savundular. Her nükte bir yeni nükteye yol açıyor, tabii sık sık oçe- çen isim İnönü oluyordu. İnönü seh- paya sekildikten sonra, derece dere- ce herkes payını alacaktı. Bayar-Men- deres ikilisi 26 Mayıs günü kafala- rında hangi tasavvurları taşıyorlar- sa, onların hepsi tatbik edilecekti. Tek istisnası olmaksızın.. İşte, millet kahir ekseriyetiyle A. P. den yana olduğunu belli etmemiş miydi? Milli irade dediğin buydu.. Zafer haberle- riyle birlikte, konuşmalar o isindeki küfür dozu da arttı ve hasımlar hak- kında ağıza umumiyetle güç alınan kelimeler dudaklardan pek kolay fır- lar hale geldi. Bu, sırada, binanın önündeki kalabalıktan "Af Af" ses- leri yükseliyordu. Binanın O isindeki biri teminat verdi: "İlk kanunumuz o olacak!" Sonra başkaları, aynı cins- ten nükteler arasında, açılacak boş yerlerin Oo kimlerle (o doldurulacağını hesaplamaya koyuldular. A. P. lilerin hayallerinde, o yerlerin adayları ola- rak kimler ve kimler yoktu ki.. İlk iş olarak Anıt kabirden Hürriyet şe- hitleri çıkarılıp atılacak, o yerlerine D.P. nin üç şehidi konulacaktı. Sabah gelip çattığında, senatör- lükler 100 ü bulmuş, omilletvekillik- leri 250 nin üstüne fırlamıştı. O za- man, selahiyetliler daha ciddi mesele- lerin üzerine eğilmek lüzumunu his- settiler. Memleket idare edilecekti. Bir kabine kurmak gerekiyordu. Hü- 16 Ragıp Gümüşpala Tahtıravalli o üstünde o hava içinde ve tam bir demokratik sistemle, o yani herkesin fikri alınarak tesbite (o baş- landı. Cumhurbaşkanlığı isin 1 nu- maralı aday Ali Fuat Başgildi. Bir ses "Ya, Paşamız?" dedi. Alaycılar "Gürsel mi?" diye sorup, kahkahalar attılar. Bir başkası "Yok, İnönü!" dedi. Bu nükte, daha da beğenildi. ala Paşa partinin başında da kala- bilirdi. Millet Meclisi Başkanı da o- lurdu. Ona mevki ve makam mı yok- tu ki.. Başbakanlık için Burhan A- paydının ismi ortaya atıldı. Onu faz- la tecrübesiz ve devlet oadamından ziyade mahir politikacı sayanlar Suat Hayri Ürgüplüyü bahis konusu ettiler. Rağbet gören bir başka for- mül şu oldu: Ürgüplü Genel Başkan, Apaydın Genel Sekreter. Şinasi Os- ma, Milli Savunma Bakanlığına ge- tiriliyordu. Hayallerin devam ettiği günler; Osma bu vazifeyi kabulü için mevcut maniyi pek samimi bir şekil- de ifade etti:. kümet üyelikleri, " — Birader, Milli Savunma Ba- kanı olayım.. Mükemmel yaparım da Ama, partide bu kadar General var. Onlar ne olacak? Sonra, onlar ne der? Ben, sadece Albayım Gümüşpalayı Başbakanlığa geti- rip, Ürgüplüye Dışişleri Bakanlığını verenlerin de büyük yekün tuttuğu anlaşıldı. Buna mukabil, bazı Bakan- lıklar üzerinde münakaşa dahi yapıl- mıyordu. Meselâ, Çalışma Bakanı Nu ri Beşerden başka kim olabilirdi ki? Gökhan Evliyaoğlu Milli Eğitim Ba- kanlığına getirilecekti. Kâmuran Ev- liyaoğlu ise Basın-Yayın ve Turizm Bakanıydı. Adalet Bakanlığı bir ara Burhan Apaydına verildi, sonra Or- han Apaydına devredildi. Ancak, daha pratik tabiata sahip ğini belirttiler, isimlerin kâğıda dö- külmesini istediler. Ortaya (derhal kâğıt kalem sıktı ve listelerin tanzi- mine girişildi. Bir müşkilât, Bakan- lık sayısının bilinmemesinden doğdu. Ancak o da, Bakan arabalarının plâ- ka numaraları hatırlanarak halledil- di ve Büyük A. P. Kabinesi, çeşitli şekillerde tanzim olundu. Bu sırada zafer haberleri müte- madiyen gelmekte devam ediyordu. İl il bütün Türkiye A. P. nin kol- larına düşüyordu. Davulun sesi A. P. Genel Merkezindeki zafer say- haları sâdece dört duvar arasın- da kalmadı. Heyecanlanan A. P. ida- recileri bir yandan İzmirde bulunan Genel Başkanları Gümüşpalaya du- rumu anlatıp, kendisini başkente dâ- vet ederlerken, öbür yandan Cenev- rede oturan Prof Başgile (o müjdeyi verdiler. A. Cumhurbaşkanı adayı haberi ilan sevinçten uçacak hale geldi. Basgilin aylardır kurdu- gu hayal hakikat oluyordu. A. P. nin manevi babası derhal kollan sıvadı ve bir demeç hazırladı. Demeç, İsviç- renin Sottens radyosu vasıtasıyla ya- yınlanacaktı. Saati, Türkiye saatiy- le 18.330 . 19.20 idi. Başgilin konuş- ması, radyonun "Le Miroir du Mon- de" programında yayınlanacaktı. Prof. Başgil itinayla (hazırladığı konuşmasını -heyecanından o olacak- kekeliyerek okudu. Kendisi Türkiye- nin müstakbel Cumhurbaşkanı ola- rak tanıtılıyor ve demecinde, vatan- daşların kahir ekseriyetle A. P. ya teveccüh gösterdiğini o belirtiyordu. İşin güzel tarafı, Profesörün, Cum- hurbaşkanlığı hikâyesini spikere oüç defa tekrar ettirmesi oldu. A. P. hin mânevi babası, mensup bulunduğu partinin D. P. nin mânevi bir deva- mı olduğunu E söylüyordu. Baş- e göre, A. P.yiD.P. doğurmuş- m başkentte A. P. Genel Merkezinde seçimi takip eden gün aynı heyecan ve iktidar neşesi devam etti. Hele Gümüşpala- nın başkente dönüşü Genel Merkezi oturulmaz hale getirdi. A. P. Genel Başkanı, İzmirdeki sonucu aşağı yu- karı öğrendikten sonra, başkente dö- neceğini ve 16 uçağıyla hareket ede- ceğini Genel Merkeze bildirmişti. A P. Genel Merkezi başkentte bu vesi- leyle büyük bir gövde gösterisi hazır AKİS, 23 EKİM 1961