YURTTA OLUP BİTENLER hâkim Li kadar düşünülem Yalnız bir kültür koru halen ört- normal hâdise şekilde değerlendirme lüzumumu alâ- kalılara hatırlatacaktır. Törenler Olur mu böyle olur mu? (Kapaktaki o yıldönümü) Yazın boylu, gözlüklü genç, koluna girdiği arkadaşını, ağır ağır indik- leri merdivenin bir noktasında dur- durdu. Başını m yana sallıyor, ko- nuşmuyordu. Bir başka dünyada gi- biydi. lan kolunu biraz faz- "Hâdise, geçen haftanın sonundaki gün cereyan ediyordu. Mülkiye acı bir yıldönümü kutluyordu. Evet, acı genç vücutlara cop ve kurgun yağdı- rılmıştı. Genç dimağlar başka türlü çalışmaya zorlanmış, genç varlıklara ses çıkarmamaları emredilmişti. Si- nin, susun denmişti. Ne var ki isteni- len olmamış, İstanbul Üniversitesin- de açılan hürriyet mücadelesinin per- desi, başkentte bir daha kapanmamak üzere sahnenin kenarına itilmişti. Büyük salona indiklerinde genç- ler, fici arkadaşlarına daha rastladı- lar. Kibrit kutusunu top yapmışlar, neşeyle oynaşıyorlardı. Hemen arka- bir yıldönümünü kutlamanın heyeca- nından Ziyade sevinci içindeydi. An- cak duvarlardaki kurşun deliklerinde başlarından geçenleri hatırlıyorlardı. Oturdukları sıraların arkasına nasıl saklandıklarım, kurşuna kömür kı- rıklarıyla nasıl karşı koyduklarım a- kıllarından geçiriyorlardı. O an Mül- kiye, bir sene sonra aynı günü, aynı heyecanla yaşıyordu. Yalnız, bir fark- la: Artık caddelere kardeş katilleri- nin gölgeleri düşmüyordu. Hukukta bir profesör Gene aynı günün aynı saatlerinde, Siyasal Bilgiler Fakültesinin he- men yanıbaşında bir başka Fakülte- 28 Nisanda İstanbulda gençler ve dövizler Hayali cihan değen hatıra laca akmış olacak ki, delikanlı can acısıyla bir hamle yaptı. Gözlüklü genç: "— Bak şuraya.. Görüyor musun ? Nah, tam şuradaydım. Bu taraftan coplu bir polis geliyordu. Bu taraftan tabancalı. Ne yapacağımı şaşırdım. Kalakaldım. Çok korktumdu yahu" dedi. Arkadaşı e sordu: — Peki, ne yaptın? Copluya mı saldırdın?" "— Bilmem.. Ayıldığımda hasta- hanedeydim. Üstelik beynim felâket halde ağrıyordu" Acı acı gülümsediler! Merdivenin kalan kısmım seke seke inip Siyasal Bilgiler Fakültesinin geniş Salonuna vasıl oldular. 8 larında bir ilân gözüküyordu. Kara tahtaya tebeşirle yazılmış ilân, bir gezinin 29 Nisanda başlayıp I Mayısta sona ereceğini bildiriyordu. iki genç Mülkiyeli gülümsediler. Gene bir iki saniye daldılar. Sonra (birbirlerinin yüzüne baktılar. Hiç bir şey söyleme- den yürümeğe başladılar. Her ikisi de aynı şeyleri düşünüyordu. Her iki- si de mesuttu. Her ikisinin gözünde aynı pırıltı vardı. Hayat akıp gidi- yordu. Bir yıl öncesi o kadar geride kalmıştı ki... Haftanın sonundaki cumartesi gü- nü Siyasal Bilgiler Fakültesine uğra- yanlar, bir sene önceki olaylara ka- tılmış talebelerin gözlerinde gene o pı- rıltıyı gördüler. Hemen hemen hepsi- nin yüzündeki ifade aynıydı. Hepsi de, bir başka hava esiyordu. Kardeş Hukuk Fakültesi işi biraz daha bü- yük tut muş, tören yeri olarak bahçe- yi seçmiş, hürriyet mücadelesinin başlangıcını biraz daha tantanalı kut- luyordu. Bir kürsü kurulmuştu. Kür- süde bir meşale yanıyor ve hürriyet ateşini temsil ediyordu. Yağız bir Hu- kuklu genç a hemen arka- sında yer almıştı. Hürriyet Gr a beklediğini anlatmak i: yor zi sırada şişman, sevimli bir zat kürsüye geldi. Toplananlar alkışla- dılar. Adı Coşkun Üçoktu. Hukuk Fa- kültesi Siyasi Tarih O Profesörüydü. Bir yıl evel aynı gün, aynı yere gene çıkmıştı. O sırada Fakültenin Deka- nı bulunuyordu. Üzerine yürüyen atlı AKİS, 1 MAYIS 1961