Kadın Gözüyle Garip ülke: A nerikadan yurda döneli iki hafta kadar oluyor. İşte u sure içinde Amerika hakkında edindiğim fikir çok daha açık bir mâna kazandı. Seyahatten yeni dö- nen her kimse gibi sık sık yabancı ülkelerden bahset- meğe, hiç olmazsa kendi kendime kıyaslamalar yap- mağa başladım. Bugün, AKİS'n KADIN sayfasına yeni- den yazı yazmağa başlarken şu karara vardım: Amerika ve Amerikalı hakkında düşündüklerimi, Yeni Dünyada gördüğüm değişik şeyleri dört beş yazı içinde toplamak ve bundan sonra da Amerikayı artık kendi haline bı- rakmak r nedense, şimdi Amerikayı düşündükçe hep bir- gün televizyonda seyrettiğim bir sahne aklıma, geliyor. Programın neye ait olduğunu pak iyi hatırlamıyorum ama, öyle zannediyorum ki daha ziyade halkı eğlen- dan bir tanesiydi. Bir Amerikalı, dünyanın değişik yer- lerinden Amerikayı görmece gelen çocuklara Amerika hakkında düşündüklerin| soruyordu. Kimisi Amerika- nın çeşit çeşit, renk renk dondurmalarına hayran kal- mıştı, kimisi Amerikadaki çocuk haklarma... İşte bu sırada sahneye on yaşlarında bir Çinli oğlan çıktı. Çok ciddi ve olgun, aynı zamanda vakar bir hail vardı: — Amerika" dedi, “genç bir memleket olarak ele alınırsa hiç te fena değil." Seyirciler kahkahalarla gülüyorlardı. Çocuk onları tepeden tırnağa şöyle bir sözdü ve yerine oturdu., Çinli çocuğun sözlerinde muhakkak ki bir isabet vardı. Amerikayı birçok bakımdan sıkıcı, tatsız ya- pan şey ve ondaki birçok eksikliklerin sebebi henüz çok genç bir memleket oluşuydu. Ama, insanoğlunu raha- ta, huzur ve mutluluğa en kestirme yoldan götüren bir yaşama ve çalgına sistemini doğuran şey de yine bu tazelik değil miydi? Malüm, Amerikanın tarihi pek kı- sa. Fakat Amerikalılar birgün elbette ki çok büyük bir tarihe, kıymetli bir tarihe sahip olacaklar. Şimdilik. en ufak hadiselere tarihi bir kıymet verme meraklan insanda bir özenti tesiri yaratmaktan ileri gidemiyor. Bir şehre gidersiniz, meselâ, size Amerikanın en eski sokağım gezdireceklerini söylerler. Fakat ilgi çe- kici bir manzarayla karşılaşacağınızı sanmayınız. Gö- receğiniz, çok muntazam, çok temiz birkaç arnavut kaldırımından ibarettir, Amerikalıların birçok (şeyleri çok sathidir. Meselâ toplantıları, ziyaretleri, hattâ eğ- lenceleri... Bir bayram gelmeden günlerce lâfı edilir. Nihayet bayrami günü gelir. Amerikalının yaptığı sey, mektir. Ama bu bayramı yaşadığı için mesuttur nundur, tatmin olmuştur. Bu bayram sayesinde piya- sa canlanmış, bir gün içinde yüzbinlerle hindi veya kalb biçimi şeker kutuları, çeşitli hediyelikler, bayrama has hususi mal satılmıştır. 34 Amerikalının ahbaplığı umumiyetle bir yabancıyı tatmin etmez. Za pek uzun boylu ziyarete gitmezler. Gittikleri yerlerde uzun fikir omünakaşalarına giriş- mez, fikirlerini daima açıkça ifade etmekle beraber, karşılarındakini pek fazla iknaya uğraşmaz, daha zi- yade havadan sudan bahsedip, çıkıp giderler. Geliş sa- atleri kadar gidiş saatleri de bellidir. Konuşmasını se- venler ekseri pek sathi hadiselerden bahsederler. Ama genel olarak az konuşur, ziyarette çok az zaman kay- beder, çalışmadıkları zaman da televizyon seyretmeyi, bahçelerindeki çimenleri budamayı veya herhangi bir şeyle meşgul olmayı tercih ederler. Ahbaplıklarında ölçülüdürler. His bakımından Kendilerini pek as kap koyverirler, fasla samimi olmazlar, yapmıyacakları vaadlerde bulunmaz ve hayallerini tasla işletmezler. Yeni birşeyler öğrenmek, bilgi edinmek için ekseri he- vesli görünürler, fakat öğrendikleri ferlere fazla şah- siyet katmaz, bilakis onları daima bir sisteme bağlama, standart hale sokma yoluna giderler. Herhangi bir fert öğrenip tatbik etmeyi, meselenin nedenini ve biçimini öğrenmeye tercih ederler. En basit işten en büyüğüne kadar, daima pratik yoldan öğrenme ve pratik yoldan çalışıp başarma yolunu seçerler. Amerikalılar bu yüz- den bazen çok sıkıcıdırlar ve bir oAvrupalıyı kafa ve fikir jimnastiği bakımından çok hayal kırıldığına ouğ- ratırlar. Fikir hayatlarındaki bu fakirliğin zararını görmedikleri de iddia edilemez. Amerikalının dünya hakkında umumiyetle pek aZ ve bazen pek yanlış kanaatleri vardır. Bu cemiyetten iyi siyaset adamları da pek beklenmemelidir Ben öy- le hissettim ki, Amerikanın şu meşhur zenci davasını bir türlü halledememesinin bir sebebi de Amerikalıların meselelerin nedeni ve niçiniyle fazla uğraşmamaları, kendilerini böyle bir kata Jimnastiğine tâbi tatmaya alıştırmamış olmalarıdır. Çünkü (birçok kimselerdeki zenci düşmanlığı mantıki birşey olmaktan çıkmış, âde- ta bir kapris veya yenilmez his olarak teşekkül etmiş- tir. Geçen yıl okullar dem yılına başladıkları zaman Amerikanın güneyinde birçok şehirlerde yine beyaz ço- cuklarla zenci çocukların beraber okuyup oku cakları dâvası ele alınmış ve idare kuvvetlerinin okul- ları birleştirme gayretleri yanında ailelerin Ne bilhassa annelerin şiddetli tepkileri olmuş, televizyonda bunlar ibret verici şekilde bütün Amerikan halkına gösteril- mişti. Meselâ, otuzbeş kişilik bir sınıfta ancak bir beyaz çocuk zenci çocuklarla derse girmeyi kabul etmiştir. Bu çocuğu annesi ve babası, polis muhafazasında okula götürüp getiriyorlardı. Çünkü aile olsun, çocuk olsun, okulun etrafında toplanıp şiddetli nümayişler (oyapan beyazların devamlı tehdidi altındaydılar. Bu çocuğun annesi televizyonda bir röportaja cevap verdi, insan haklarından bahsetti, fakat mahallesinde tek bir ahba- bı kalmadığını da sözlerine ilâve ederek şöyle dedi: "— Beni çok seven akrabalarım ise deli olduğuma kanaat getirdiler." AKİS. 1 MAYIS 1961