DÜNYADA OLUP BİTENLER sızları değil, bunun üçüncü bir dünya savaşının kaynağı oolmasından kor- kan bütün ülkelerin halkını da rahat bir nefes almaya sevketmişti. Fakat isyanın bastırılmasından memnun ol- kaçmıyordu. şüphesiz, Cezayirdeki Fransızlar ge- liyordu. Ortalık yatıştıktan (sonra, isyanı destekleyen Avrupalı Cezayir- lilerin büyük bir şaşkınlık ve kızgın- lık içinde oldukları görülmüştü. Di- ger yandan, Fransadaki aşırı sağcı- lar da hoşnutsuzluklarını saklamıyor- lardı. Fakat General De Gaulle bun- lardan gelecek en ufak bir hareketi bile insafsızca bastırmaya kararlı ol- duğunu açıkça bildirdiği için hiçbiri hükümete karşı açıksa cephe alma- ya cesaret edemiy! Cezayir isyanı al olup da bu kadar çabuk ve kolay bastırılmıştı? Bu sorunun çeşitli cevapları vardır. Bunların başında, Fransız il bü Fransız halkı artık Cezayir savaşın- dan usanmıştır ve bu mesele için ye- ni yeni mâceralera girişmeye istekli değildir. Bundan başka, dünya kamu oyunun büyük bir çoğunluğu da şaşı- lacak bir çabuklukla De Gaulle'den yana çıkmıştır. Başkan Kennedy is- yanın ikinci gününde De Gaulle'e yol- ladığı bir mesajda Macmillan, ya Adenauer gibi plâtonik bağlılık teza- hürleriyle oOyetinmemekte, gerekirse her türlü yardıma hazır olduğunu bil- dirmektedir. Bir azimli adam EFE ve dünya halk efkârının des- teğini kazanmış olmakla beraber, De Gaulle'ü bu olayda en kısa za- manda başarıya götüren bir yandan kendi kesin tutumu ve soğukkanlılı- ğı, diğer yandan da âsi generallerin yanlış hesaplarıdır. Gerçekten De Ga- ulle, isyan başlar başlamaz, bütün yetkileri elinde toplamak için Beşinci Cumhuriyet Anayasasının kendine verdiği bütün imkânlardan faydalan- makta bir an bile tereddüt etmemiş- tir. Bundan başka, askeri plânda al- dığı tedbirler de De Gaulle'ün ya- © 9 © o » — © m © » 2 .» m 'T » a 2 5 savunmasını kuvvetlendirmiş, Fransa kıyılarının güvenliğini sağla- mış, sonra da gözlerini Cezayire çe- ve e Gaulle'ün kullandığı bu kade- satım bırakmadan Parise ani bir in- 28 dilme yapamamışlardır. Bundan baş- ka, isyancıların kendilerini Fransaya ulaştıracak deniz ve hava kuvvetleri- nin durumunu iyice anlamadan hare- kete geçtikleri görülüyor. Gerçekten, deniz ve hava kuvvetleri De Gaulle'e bağlı kalmışlardır. Nihayet, âsi gene- raller hiç değilse bütün Cezayire ha- kim olmak için gerekli tedbirleri bi- le almamışlardır. O kadar ki, isyanın başlamasından günler geçtikten son- ra, Cezayirdeki ransız kuvvetleri- nin önemli bir kısmının De Gaulle'e bağlı kaldığı görülmüştür. Paris denilen belde jan sırasında bütün dünyanın dik- katini çeken şeylerden biri de, Pa- risin durumudur: Cezayir şehrine ha- kim olan âsilerin Parise bir indirme yapmalarının ve kanlı sokak ki malarının başlamas ının bir mese- lesi olduğu söylendiği sıralarda bile, şehrin etrafındaki (o hava alanlarına konulan barikatlar ve Cumhurbaş- kanlığı (o sarayının etrafım o çeviren tanklar bir tarafa bırakılırsa, kimse Parisin normal gecelerinden birini yaşamadığım söyleyemez. Eğlence yerleri gene alabildiğine turistlerle dolup taştı, Seine nehrinin kıyıları gene sarmaşdolaş . çiftlerin muhab- betlerine sahne oldu. Fakat asıl Parisin durumu isyanın bastırılmasından sonra görülmeliydi. Başbakan Debre'nin perşembe gecesi yaptığı televizyon konuşmasında hal kı yeni ayaklanmalara e ln li olmaya çağırmasına rağ bü- tün Paris halkı korkunç bir tehlike. nin geride bırakılmış olmasının ver- diği sevinç içinde, sabahlara kadar sokaklarda şenlik yaptı, De Gaulle'e bağlılık gösterilerinde bulundu. 'Doğrusu istenirse, isyan sırasında takip ettiği ustaca siyasetle, De Ga- ulle bu gösterileri hak etmiştir. Küba Bir maceranın sonu un boylu, iri yapılı, gür sakallı adam, her seferkinin aksine, bu defa televizyonda büyük bir sükünet Metoduyla sizde kendi kendinize bir yıl doğru ve en zevkli bir şekilde INGİLİZCE ALMANCA -FRANSIZCA Adres: FONO İsti Beyoğlu * İstanbul içinde konuşuyor, elini önündeki ma- saya vurmuyor, kelimeleri ağır ağır, sanki karşısındakilerin kafasına iyice yerleştirmek istermiş gibi (üzerine basa basa söylüyordu. o Sakallı, ada- mın söyledikleri kısaca şöyle özetle- nebilir: Bir avuç âsinin Kübaya yap- tığı çıkarma tam bir bozgunla sona ermiştir. Kübaya çıkarma yapanların büyük bir çoğunluğu denize dökül- müş, bir kısmı da esir alınmıştır. E- ger emperyalistler bir kere daha Kü- baya göz dikecek olurlarsa, gene ay- nı âkibete uğrayacaklardır. Hemen anlaşılacağı gibi, geride bıraktığımız o haftanın ilk gününde konuşan bu sakallı adam Küba Baş- bakanı Fidel Castro'dan başkası de- ğildi. Castro, "emperyalistler" der- ken hiç şüphesiz Birleşik Amerikalı- ları kasdediyordu. Dünyaya hürriye- ti getirmeye çalışan bir devletin men- supları için böyle demekte haklı olup olmadığı bilinemezdi oama, y yapılan çıkarmada Amerikalıların parmağı olduğu da doğrusu kolay inkâr edilemezdi. Amerikan idarecileri, sonu böylesine şüpheli ve haksız bir maceraya bulaştıkları için şimdi dünyadaki hürriyet şampiyon- luklarından önemli kayıplara uğru- yorlar, işin kötüsü Krutçefi haksızlı- ga uğrayanların sözcülüğüne yükselt- mekle bu sıfatı cömertçe Macaristan larin kahramanlarına ikram ediyorlardı. Birleşik Devletleri bu yanlış hare- kete kim sürüklemiştir t Geçen hafta dünyanın Batı yarısında en çok tar- tışılan konulardan biri de bu oldu. İç- işleri Bakanı Udall'a göre işin soru- munu Kennedy idaresine yüklemek bakılırsa, Küba- çıkarması ile ilgili dosyayı omasasının üzerinde o bulan Kennedy meseleyi (o Dışişleri Bakanı ve yardımcılarıyla görüşmüş, onlar bunun çıkar bir yol olmadığını Ken- nedy'ye söylemişlerdir. . Kennedy'yi asıl yanıltan, Amerikan Haberalma Ajansının başındaki Allan Dulles ol- muştur. Dulles Kübaya derhal Cast- ro aleyhtarlarının çıkarılmasını, çin kü Kübadaki ajanlarından gelen porlara göre Küba halkının nl kolları açık karşılayacaklarını söyle- miştir. Küba macerası bir yandan Ken- nedy idaresi için ilk kötü imtihan Oo- muştur. Amerikanın desteklediği bir baskım püskürttükten sonra, şimdi Castro'nun itibarı yalnız kendi ülke- si içinde değil, bütün" Lâtin Amerikada- daha da yükselmiştir. AKİS, 1 MAYIS 1961