Haftanın İçinden Bizim Gülsünün Derdi Gecenlerde, Kudret gazetesinde sayın Nureddin Ardı- çoğlunun bir başyazısını okurken gülümsemekten alamadım, Yirmi yıllık ahbap sevimli Ardıçoğlu, ken- dine has kalender edasıyla "Yeni Partilerin Garip Pro- pagandaları"ndan partisi C. K. M. P. adına dert yanı- yordu. Yeni partilerin sözcüleri orada burada C. K.M. P. İle birleşeceklerini söylüyorlarmış. Ardıçoğlu bu sö- ze kızmış. Diyor ki: "Halk, bilhassa O. H. P. tarafından yeni partilerin her tarafta kurulması hararetle teşvik edildiği halde buna İltifat etmiyor. C P. yi tutan bir kısım matbuat hadiseler icad ederek, aslı esası olmadı- ğı halde, şu kadar vilâyette kuruldu, şu kadar profesör girdi diyerek yeni parti kurucularını sütunlarında ve manşetlerinde lanse ettiği halde kitlede hiç bir akis uyandırmıyor. Şurada burada ancak mahalli politika esnafı tarafından sekiz veya dokuz kişi ile kurulan he- yetler de o kadarla kalıyor, dokuz kişi on kişi olmuyor." Bu satırları okurken gülümsememe sebep, gözlerimin önüne, çatılmış kaşları, sıkılmış yumrukları, bilenmiş kalemleri veya dışarı çıkmış dilleriyle sayın öfkeli Po- litikacılarımızın gelmesi oldu. Bir kısmı A. P—ye, bir kısmı Y.T. P. ye mensup olan ve başarısızlıklarının me- sulü diye mütemadiyen C P. ye ve Basına hücum eden, onun sabotajlarından, iftiralarından, attığı ça- murlardan, jurnallerinden, tehditlerinden her gün sü- tun sütun, nutuk nutuk, demeç demeç şikâyet eden bu öfkeli Politikacılar sayın Ardıçoğluya kim bilir ne kız- mışlardır! C K. M. P. nin sevimli sözcüsü başyazısında yeni partilerin C. H. P.veC. H. P. yi tutan basın tara- fından teşvik edildiğini söylemekle yetinmemiş. Yeni partilerin kurucularını da -kendinizi sıkı tutunuz!- bir C. H. P. iktidarını istemekle damgalıyor. Sayın Ardı- çoğlu diyor ki: "Yeni kurucular o kadar çok korktuk- ları ve dillerine pelesenk ettikleri C. H. P. iktidarım istememiş olsalardı kurulmuş, taazzuv etmiş ve ciddi bir faaliyet göstermeğe muktedir olduğunu uzun müca- dele yılları içinde bihakkın ispat eylemiş bulunan C. K. Millet Partisi saflarında hiç düşünmeden vazife alırlar- dı." Meselâ bizim aydın lideri, tat satırları okurken sey- retmek istemez miydiniz? Gerçi kendi kendime gülümsedim ama, bir yandan da C. H. P. ye acımaktan kendimi alamadım. Yeni par- tiler gelişemez, sözcüleri C. H. P. yi suçlandırır. C. K. M. P. yeni partiler karşısında kulağına kar suyunun kaçtığım hisseder, sözcüleri C. H. P. yi suçlandırır. Halk Milli Birlik idaresinin bir takım tasarruflarından şikâyet eder, ağzı lâf yapanlar C. H. P. yi suçlandırır. Basın istikbalin gereği kadar itinayla hazırlanmadığını görür. C. H. P. yi suçlandırır. Hattâ Hükümet, topuzu- nu sık sık C. H. P. akı başına indirir. Bunlar yapılır ve sonra herkes aynı C. H. P. ye döner, ondan sakin ve sabırlı, serinkanlı ve ağırbaşlı olmasını ister. İlk ba- kışta bunun bir büyük haksızlık olduğunu sanmamak imkânsızdır. Ama bu, bir takım insanların ve bir takım teşekküllerin, durumları dolayısıyla kaderleri değil mi- dir? C. H. P yi bazen, bizim Gülsüne o kadar benzeti- yorum ki. İsün benim büyük kızım. ül Dört yaşını a Nurperi henüz ikibuçuğunda. a Üstelik afacan ve AKİS, I MAYIS 1961 Metin TOKER rı. Ablasının elinde ne görse, onu istiyor. Gülsün bebe- ğiyle mi oynuyor? Nurperi kendi bebeğini bırakıyor ve ablasınınkini almaya çalışıyor. Gülsün bisikletine mi biniyor? Nurperi "İn, ben bineceğini.." diye tuttu- ruyor. Gülsün resim mi Doyuyor? Nurperi koşup geli- yor ve kaleme yapışıyor. Kıyamet kopunca, Me kaç kişi varsak hepimiz Gülsüne "Hadi kızım, sen büyük- sün. Ver, kardeşin oynasın. O küçük!" diyoruz. Zavallı Gülsün boynunu büküyor, dudağını büzüyor ve elinde- kini isteristemez Nurperiye uzatıyor. Ama geçenlerde, artık burasına gelmiş olmalı ki isyan etti: "Aaa, baba! Hep bana ver diyorsunuz. Keşke büyük olmasaydım. Bıktım, canım.. Boyuna Gülsün, Gülsün, Gülsün.." İşte, C. H. P. nin de derdi! Ama evde süküneti Gül- sünün fedakârlığı sağladığı gibi, memlekette de sükü- neti her şeyden çok C. H. P. nin tutumu sağlayacağı içindir ki hepimiz ondan "Rüyalarımızın Partisi" olma- sını istiyoruz. Siyasi faaliyet başladığından beri, eğer ilk başta bazılarının korktuğu gibi bir kördöğüşü orta- ya çıkmadıysa bu, basiretli İnönünün bu durumu gör- müş olması ve partisini ikaz etmesi neticesidir. C. H. P. bugün de, iktidarda olacağı yarın da tarizlerden, haklı ve haksız hücumlardan kurtulamayacaktır. Bunların karşısında tutulacak en akıllıca tavır hiç sinirlenme- mek, kızmamak, bilakis, tenkitlerin bir doğru tarafı bulunup bulunmadığını araştırarak mümkün nisbetin- de az hatâ yapmaktır. Zira tenkit edenler, sâdece kötü maksat sahipleri değildir. Bilinmesi gereken husus şu- dur: Esassız bir isnadın uzun süre payidar olmasına imkân yoktur. Bu neviden temellere dayanılarak yara- tılan hava tek iğne darbesiyle sönen balona benzer. Ç. H. P. gibi bir teşekküle asıl zarar, aklı başından gitti- ği gün gelir. Yoksa, yolunda inatla değil basiretle, ısrarla değil inanarak, "hatamı kabul edersem presti- jim sarsılır" diyerek değil "hatamı tamir etmek bana prestij sağlar" diye düşünerek yürüyecek bir C. nin bu milletten ni sevgi ve mükâfat göreceğinde zerrece şüphe yoktu Düşünmek lâzımdır ki bir millet kendi mukadde- ratını eline a edeceği kısanlardan, teşekküllerden “en iyi insan", “en iyi teşekkül" olmasına isterken ta- bii hakkını kullanmaktadır. Önem verilmeyen kimsele- rin kocaman günahları dururken halk, önem verdiği kişilerin en basit hatâlarım yüze vurur, ağıza sakız yapar. Evet, bunun bir menfi propaganda teşkil ettiği, propagandanın ise politikada artık pek büyük rol oyna- dığı şüphesizdir. Ama bunun yanında, o menfi propa- gandayı müsbet hale sokabildi mi, C. H. P. nin kazancı bir misli artar. C. H. P. ileri gelenlerinden, bizim Gülsünün fer- yadına benzeyen şikâyetler zaman zaman duyuluyor. Haksızlığa uğradıklarından, boyuna CH. P.,C.H.P., C. H. P. denmesinden dert sanıyorlar. Üzülmesinler. Zira büyük olmanın da avantajları yok değildir. Biz evde her şeyin yenisini Gülsüne alıyoruz. Za- vallı Nurperi ona küçülenleri, daralanları, ufalanları giyiyor. Küçülenler, daralanlar, ufalanlar tabii arada eskiyor da.. Ne yapalım? O da, küçüklerin kaderi!