YASSIADA DURUŞMALARI Duruşmalar Bir çirkef çukuru Kisa boylu, inanılmayacak derecede çirkin, yüzü kirli bir kara renkte, saçlarını herkes gibi kestirmeye mec- bur kaldığından beri tek hususiyetini de kaybetmiş adam, Samet Ağaoğlu, konuştuğu mikrofonun başından sol yanma doğru döndü ve eliyle Adnan Menderesi işaret etti; “— Şu bitmiş Menderes.." Samet Ağaoglunun gösterdiği yerde hakikaten, bitmiş bir adam o- turuyordu. Gerçek çapı, kıratı orta- ya çıktığından beri zelllliğin en derin çukurunda çırpınan ve her çırpınışın- a amme vicdanınında bir kat daha aşağı inen Adnan Menderes duda; ısırarak göz! mi i eski ideal arkadaşı ve saunan an 1 numaralı dalka- vuğu Samet “Ağaoglunun gözlerinden kaçırdı. Hâdisenin cereyan mahalli, tabii Yassıadadaki jimnastikhaneden bozma meşhur duruşma salonuydu. Vatan Cephesiyle alakalı ei bir 7 önce açılmış, o gün kararname- m ilk kısmı okunmuştu. Şimdi sıra ikinci kısımdaydı. Samet Ağaoğlu - nun ismi o fasılda geçtiğinden D.P. iktidarının bu ilk Başbakan Yardım- cısı ve o iktidarın filozofunun sorgu sırası yeni gelmişti. Ağaoğlu bir dik- jimi kurmaya çalıştıkları itha- mım redde gayret ediyordu. Bu itha- mı reddetmek için tutumlarını, çıkar- dıkları kanunları, o zihniyetlerini ve davranışlarını delil gösteremeyece- ginden Epi bunlar, aksi tezin su gö- türmez delilleridir- kendi zavallı şah- siyetlerini gözler Online serdi. "— Bize bakınız, aziz Başkan.. Bakınız, halimize. Biz ve Menderes. Şu bitmiş Menderese. Biz mi dik ta- tar? Biz İhtilale iki saatte teslim ol- duk. Diktatörlüğe heveslenmiş olan- lar iki saatte mi teslim olurlar?." Salim Başol, o cıvıl cıvıl zekası ve hazırcevaplığıyla omukabeleyi oder- hal yapıştırdı — Olurlar! Baskın olursa, olur- ar. Salon bir anda alkıştan yıkılacak hale geldi. İktidarda oldukları vs el- lerinde kudret tuttukları günlerde kendilerine Türk milletinin böyle bir idareye asla tahammül etmeyeceğini söyleyen, dünyanın başlarına mutla- ka yıkılacağım ihtar eden İsmet İnö- nüye karsı: "— Paşa, Paşa! Hangi orduna güveniyorsun? Battal Gazi ordusuna mı?" diye hakaretler yağdıran Samet Ağaoğlu o alaycı edasını çoktan kay- betmiş, kafasını İhtilâlin duvarına vurduğundan beri ayılmıştı. Bir koca- 22 man iktidarın "habis ruh"u olarak o iktidarı re sürükleyen bir kaç elebaşıdan olan Samet Ağaoğlu konuşma aleviyle yanıyordu. Bu, Son- o tarihi ilk celseden bu ya- na Divanın huzuruna ilk çıkışıydı. Ama, cebinden Yenice pain çıka- rıp halka "Bunu size yirmi kuruşa içiriyorlar. Bunun maliyeti nedir ki? Biz size bunu beş kuruşa içireceğiz" diye adam kandırdığı miting kürsüle- ri artık uzakta kalmıştı. Başol, Ağa- oğlu lâfı uzatıp demagog marifetleri- ni göstermeye kalktığında kendisine sadede gelmesini ihtar etti. Saded! Bütün mânası ve dört ya- nıyla iğrenç bir çirkef çukuru olan V.C. dâvasında saded dahilinde söy- lenebilecek ne bulunabilirdi ki... maktaydılar. İşin uzaması, alâkayı isteristemez azaltmıştı. Salonun alaka çeken taralı, D blo- kunun pencere yanındaki kısmıydı. Burada mahzun yüzlü bir takım ha- nımlar oturuyordu. En şıkları, Neri- man Ağaoğluydu -Samet Ağaoğlu- nun eşi-. Sevinç Aygün -Kemal Ay- günün eşi- en metin ve en vakurlarıy- dı. Mümtaz Tarhanın sarışına çalan 1 Seir görünüyordu. in arka- mzi Birandın oğlu oturuyordu. Salonda, avukatlara mahsus sıralar- da Süreyya Tashenbrecher -Samet Ağaoğlunun kız kardeşi- ve Ayhan Timurtaş -Refik Koraltanın kızı- da vardı. Sanık yakınları zaman zaman göz yaşlarını tutamadılar. Eşlerini, babalarım o halde görmek şüphesiz V.C. Dâvası sanıkları Yassıadada Bitikler kafilesi Sona yaklaşırken A nayasa dâvasından önce Yassıada- da açılan son dosya olması bütün millet tarafmdan hararetle arzula- nan V.C dosyası, bitirdiğimiz hafta- nın nihayetinde ele alındı. Güzel bir gündü ve Yassıadaya bahar gelmişti. Yeşil otların arasında kırmızı çiçek- ler hoş bir manzara teşkil ediyordu. Kışın soğuk, şiddetli rüzgârları yer- lerini tatlı bir melteme bırakmışlar- rağmen, salon tenhaydı. Sı- ralar arasında pek çok boş yer göze çarpıyordu. İşin başında, deniz gök- lere çıkarken dahi (merdivenlerinin damaklarına kadar dolan salonu bilenler son zamanlardaki bu tenhalı- ğın neye delâlet ettiğini pek âlâ anla- hepsini üzüyordu. Ama bu üzüntünün dahi sebebi, aynı eşler ve babalar de- gil miydi? Tabii, bir de Adnan Men- deresi Belki bu yüzdendir ki eski Baş- bakan salona girdiğinde sanık yakın- ları 1 numaralı “sebeb-i felaketleri- erin bir alakayla seyrettiler. Menderes gri, kruvaze bir elbise giymişti. Kamburu çıkmış olduğun- dan uzun burnu ile bir kargayı hatır- latıyordu. Suratı ağlamaklıydı, kaş- ları aşağı çekikti. Elinde kararname- yi tutuyordu. İki subayın arasında gelip, sandalyaların birincisine yer- leşti. O kadar değişmişti ki.. Artık gömleğinin yakaları dahi dik değildi. Bir gün sonra Ağaoğlunun bu insan harabesine bakıp da dile getirdiği AKİS , MAYIS 1961