SİNEMA Yransanın "TI Biaonee-Kalpazanlar Çetesi", Crawford, Fabrizi ve Ba- sehart'dan kuruludur. Filmin türkçe adının "Kalpazanlar Çetesi" olması- na karşılık, doğrusu Fellini'nin fil- minde kalpazanlıkla uzak yakın hiç bir olay yoktur. Daha çok, kişiler, saf İtalyan vatandaşlarını defineci- lik yoluyla kandırmakta ve dolay- sıyla da bir güzel dolandırmakladır- lar, Filmde definecilik oyununun yanı sıra ayrıca küçük küçük dolan- dırıcılıklar da yok değildir. Sonlara doğru çete dağılmakta; Crawford kızının acı gerçeğe varışıyla geriye dönmekte fakat çetenin ezici baskı- sından da kurtulamamaktadır. Şehir dışında ve ıssız bir dağ yolunda çe- tenin kıstırdığı Crawford, müthiş bir dayak yemekte ve beklenen sona varmaktadır. Türk sinemasında şimdiye kadar- o da ancak "Gelinin Muradı"yla baş- lamıştır- müspet bir rejisör (oolarak tanınan Atıf Yılmazın son filmi "Do- landırıcılar Şahı"nın başlangıç hikâ- yesi-çünkü film biribirine kimi zor- lamayla, kimi de başarıyla bağlan- mış bir kaç hikâyeden meydana gel- mistir-bu çesit birkaç küçük dolan- dırıcılık olayım anlatmaktadır. Ön- ce, Ahmet T. Tekçe, Yavuz Yalınkı- lıç, N. Terziyan ve Suphi Kanerden kurulu çete meydan saatini saf iki köylüye satıyorlar, sonra aralarına daha baskın çıkan Orhan Günşirayın da karışmasıyla bir küçük gösteri- den hemen sonra definecilik trüğü- ne geçiyorlar ve altın suyuna batı- rılmış herhangi bir maden parçasını altın diye yutturup, dikkati çekme- mek için de ortalıktan kayboluyor- lar. Günşiray da yolu üzerine çıkan bir küçük Anadolu kasabasına-olay- larm itmesi sonucu-gidiyor. İl olma yarışındaki iki kasabanın insanları, Günşirayı bu iş için gönderilmiş bir "Müfettiş" sanıyorlar. Günşiray da hiç bozmuyor ve yutturmacılığına de- vam ediyor. Burada ana espri, Go- gol'un "Müfettiş"inden çıkarılmıştır ve geriye kalan da bu ana espri te- meli üzerine bina edilmiştir. Günşiray, kendisini "Müfettiş" o- larak kabullendirdikten sonra saf kasabalıları dolandıracak bir takım yollar aranırken karşısına "ülkücü" bir doktor kadın çıkarılıyor. Bu role Osman F. Sedenin "Düşman Yolları Kesti'sinin iyi, kadın oyuncusu Nur- han Nur getirilmiştir. "Ülkücü" ka- Dan bi kendi - kasabasının dis- rinde çalışmakta ve bir çeşit Swletzer rolünü canlandırmaktadır. AKİS, 1 MAYIS 1961 “Dolandırıcılar (o Şahı"nın cingöz Günşirayı ile operet anlayışında yo- rumlanan (o kasabalıların "ülkücü doktoru, giderek karşı karşıya geti- rilmekte ve böylelikle çatışma hazır- lanmış olmaktadır. Doktorla Günşi- ray arasında hafiften bir aşk da baş- lamaktadır. Bu aşk, olaylarla gelişti- rilmekte, tam kıvamına geldiğinde de çözümleme gücü olarak kullanıl- maktadır. Günşiray arada çeşitli do- laplar çevirmekten de geri durma- maktadır. Meselâ ülkücü doktorun ayaklandırıp (o yüreklendirdiği kasa- balının, hastahane için topladığı pa- rayı alıp kaçmak için plan yardımcılık için eski çete arkadaşla» rını kasabaya getirmek vs. gibi... A- ma sonlara doğru Günşirayda bir değişme olur, bu insanlara oyun oy- namaktan vazgeçer, paraların çete tarafından kaldırılmasını engelleme- ye çalışır. Günşiray, filmin başından değiş- me ânına kadar yanlış verildiği için, değişme olayı havada kalmıştır. Dok- tor Nura karşı aşkı mı o inandırıcı yapılmıştır? Günşirray aydın bir tipin sonunda yapacağı, hem pa- ralara, hem de doktor hanıma sahip olduktan sonra kaçıp gitmektir. Hi- kâyenin gelişimi, bunu zorunlu kıl- maktadır. Fakat böyle olmuyor, Gün giray müspet bir tip olarak beklen- medik bir anda deştiriliyor ve kö- tülerden ayrılıp iyinin yanında kö- tülere karşı çıkarılıyor. Çete arka- daşları kasaba dışında ve bir dağ yolunda Günşirayı iyice dövüyorlar. Ama Günşiray yılmıyor, işi sonuna kadar götürüyor ve paraları aldığı gibi "ülkücü" doktorun nutuklar çektiği hastahanenin temel atma ye- rine getiriyor. Atıf Yılmaz, "Gelinin Muradı'n- dan bu yana, çokluk hikayenin gü- cüne sırtını dayıyan, işin sinema yö- nünü ise "çırpıştırıveren" bir rejisör olarak karşımıza çıkmaktadır. 33