Dünyaya Bakış DURUM Bir haftadan beri, dünyanın dört bir tarafında meşum sual dudak hir ucuna yeniden takılmış bulunuyor: Harp olacak m e Macaristan, Süveyş ve Laos, yahut Berlin buhranlarında olduğu gibi Kübada patlak veren savaş da barut fıçısının yanında kıvılcımların belirmesine yol açmıştır. Fakat, bir fevkaladelik olma- dığı takdirde bu defa da tehlikenin geçiştirileceğini've Küba dolayısıyla harbin çıkmayacağını tahmin etmek zor değildir. Krutcef, Gagarinin fezadan dünyamızı seyretmiş olmasına rağmen ileri gitmeyecek ve Castro'- ya mutlaka yalnız bırakacaktır. Tıpkı, bundan bir süre önce Amerikan Macar ihtilâlcilerinin ezilme- sine ve Nagy'nin öldürülmesine göz yumduğu gibi.. Hadiseleri gerçek isimleriyle adlandırmak gerekir- se, Küba hadisesinin bir başka Macaristan hadisesi ol- duğunu saklamak imkanı yoktur. Nasıl o tarihte Mos- kova sözcüleri "Macaristanın iç işi" edebiyatından par- lak nümuneler vermişlerse, e Washington'da açılan ağızlar aynı masalları okumaktadırlar. İşin aslı şudur ki Kremlin Demir Perdenin hemen eteğinde bir Demokrat Macaristan tehlikesini göze alamamış, Beyaz Saray da kendi kapısında bir Komünist Kübayı uygun görmemiştir. Takip edilen usuller, kullanılan vasıtalar şüphesiz değişiktir. Hadisenin mizanseni de farklıdır. Komünistlerin kuvveti kabaca kullanmalarına mukabil Amerikalılar hareketlerini kamufle etmeye daha fazla dikkat göstermişlerdir. Ama 180 derecelik bir açı far- ii Castro bir Nagy, Cardona ise bir Kadar'dır. ugün harp, ancak dünyada statükonun zorla de- MR ele iki taraftan birinin tevessülü neticesinde patlak verebilir. Küba, Amerikanın nüfus sahasına da- hil bir memlekettir ve bunu Rusya mükemmelen bil- mektedir. Rusya, Amerikanın nüfuz sahasına dahil bir memleketin kendini oradan sıyırmasını. Komünist blo- ke, hattâ Tarafsızlar arasına karışmasını şüphesiz İs- ter. Bunun sağlamak için bir hadde kadar bütün gay- reti de gösterir. Ama Amerika, sopasını eline aldı mı, Rusya tornistan eder. Amerikanın tutumu da budur. Amerika da Rusyanın nüfuz sahasına dahil bir memle- ketin kendini oradan sıyırmasını, Batı blokuna, hatta tarafsızlar arasına karışmasını arzular. Bunu sağlamak için o da, bir hadde kadar bütün gayreti gösterir. Fa- kat, Rusya sopasını eline aldı mı, Amerika tornistan eder. Demir Perde içinde veya Amerika kıtasında bir memleket ancak Soğuk Harbi körükliyebilir, tansiyo- nu yükseltir. iki dev, zımnen kabul ettikleri statükoyu Me e için bugün silaha sarılmazlar. ada bir üçüncü bölge vardır. O bölgenin sta- tüsü Kentiz kati şeklini almamıştır. Amerika ve Rusya bir takım "stratejik memleket" leri kendi nüfuz saha- larına dahil etmek için amansız bir yarışa girişmişler- dir. Oralarda mücadele, diplomasideki tabirle "par per- sonne interposee — üçüncü kukla şahıslar" vasıtasıyla cereyan ettiğinden iki dev bizzat karşıkarşıya gelme- mekte, bu yüzden de çatışma prestij meselesi halini al- mamaktadır. Hadisenin gerçek içyüzü herkesin malü- mudur. Ama bu suretle zevahir kurtulmakta, mağlübi- yet veya zafer Washington'un veya Moskovanın değil, Güney veya Kuzey Korenin, Güney veya Kuzey Viet- namın, Güney veya Kuzey Laosun, Çombe veya Lu- mumbanın olmaktadır. Zaman zaman toplanan konfe- AKİS, 24 NİSAN 1961 ramlar, Birleşmiş Milletler Teşkilatının müdahaleleri, iki adım ileri atıp bir adım geri çekilmeler bu oyunun cilvelerini teşkil etmektedir. Son günlerde kendilerin- den en ziyade bahsettiren Kongo veya Laos gibi yerler- de Demokrasi ve ünizm bir statü opeşindedirler. Böyle bölgelerde harp bir kana neticesi, biç umulma- yacak bir anda ve çok sudan sebepten çıkabilir. Ancak Amerikan politikasından Dulles, Rus politikasından Stalin tipi Öfkeli Politikacıların çekilmiş olman ve şimdiki liderlerin daha serinkanlılıkla meseleler üzeri- ne eğilmeleri bu ihtimali de on yıl önceye nazaran uzak- laştırmıştır. Küba macerasında Amerikanın kazancı ve kaybı, Rusyanın Macaristan mâcerasındaki bilançosunun eşi olacaktır. Rusya nasıl Macaristanı zorla kendi nüfuz sahasında tutmuşsa, Amerika Kübanın yaka- sını bırakmıyacaktır. Ama manevi sahada Macaris- tan macerasının Rusyaya verdiği zararı, Castro Ameri- kaya mutlaka verecektir. Moskovanın Peşteye karşı davranışı Nehruyu bile isyan ettirmişti. Krutcefin be- yaz barış güvercini, o ateşte kebap olmuştu. Şimdi de. İnsan haklarının şampiyona ve milletlerin arzuladıkla- rı idare altında yaşamaları tezinin 1 numaralı savunu- cusu Kennedy, statüsü belli olmayan üçüncü bölgede mutlaka puan kaybına uğrayacaktır. Zira, Amerikanın Küba meselesindeki tutumuyla, Kennedy'nin elinde ta- şıdığı bayrak arasında fazla bir münasebet bulmak zor- dur. Ancak, dünyaya platonik bir gözle değil, gerçekleri dikkat nazarına alarak bakılacak olursa i yaşama tarzının, İki hayat sisteminin, iki cemiyet nizamının birbirlerine karşı giriştikleri ölüm kalım savaşında ta- mamile fütursuz bir rakibe karşı pek ince eleyip sık dokuyarak mücadele etmenin başatı şansını arttırma- yacagını kabul etmemek İmkânsızdır. Krutçef, Ken- nedy'nin şahsında kendisine hakikaten denk bir şahsi- , lider bulmuştur. Batı bloku da, uğranılan mânevi zarara rağmen, şu anda kendinden daha emin durum- dadır. Küba bir müdahaleyi icap ettirecek veharaeti tüm Batı bloku için taşıyor muydu ? O hususun münakaşa- sını yapmak kabildir. Bezirgan menfaatlerin Washing- ton'un politikasında hiç rol oynamadığını sanmak için ranışları da müdahaleyi şüphesiz tacil etmiştir. Batı bloku için gerçekten vehamet taşıyan hallerde yeni Amerikan Cumhurbaşkanının o selefine nazaran daha cesaretli davranacağını bilmek çok kimsenin yüreğine soğuk su serpecektir. Bütün mesele hâdiseleri iyi tahlil etmek, başarıyla ölçüp biçmek ve nerede, hangi nok- taya kadar gidilebileceğini o basiretle tâyin etmektir. Kennedy Küba işinde bunu yapabilmişse, yani çıkartma bir yeni "Süveyş Fiyaskosu"na yol açmayacaksa -bu ihtimal mevcuttur- o bakımdan iyi not alacaktır. Bunun yanında, fezanın fethinin iki blok arasındaki savaş gücü muvazenesinde bir değişiklik yapmadığının dünyaya böylesine gösterişli bir tarzda ispat ediliver- mesi de şüphesiz alkışlanacak bir taktik hareket ola- caktır. Krutcefin Gagarini, Castro'yu kurtarmaya yet- meyecektir. Ama Batı bloku, uzun bir süre yeni yarasını sar- maya mutlaka mecbur kalacaktır.