SİNEMA yucu ve pıodüktör Osman Sedenle ortak çalışmaları sonucu ortaya sık- mıştır. Türk Film Dostları Dernegi- nin 1952,1953 ve 1954 yıllarına ait en başarılı rejisör armağanlarını Akada kazandıran filmler -"Kanun Namına", "Öldüren Şehir" ve "Bulgar Sadık"- hep bu ortak çalışmanın ürünleridir. Akad-Seden ortaklığı obozulduktan sonra, buna parelel olarak Akadda bir bocalama, bir gerileme ve düşüş kaydedilmiş ve ancak "Bir Beyaz Mendil'dir ki, bu düşüşe bir anlığına da olsa mâni olabilmiştir. Bu filmi takip eden öbür filmlerinde Akad, başarı bütünlüğünden Oo uzaklaşarak filmin içinde ancak bir, ya da iki bölümlük ve kısa ömürlüleri kabulle- nir olmuştur. "Meyhanecinin Kızı"n- da, "Kara Talih"te, "Zümrüt"te, "Yalnızlar Rımtım"nda ve "Yangın Var"da başarı, artık tam değildir ve Akad, bu filmlerinde bölüm bölüm başarı avına çıkmış bir avcıdan fark- sızdır. Bütün bu sayılan filmlerinde Akad, yeni bir deneme ve yeni araş- tırmalar peşindedir ama, her yeni çe- virdiğinde, bu denemelerinin ve araş- tırmalarının önü alınmaz. Akad, Ke- mal Filmdeki başarı yıllarından bü- tün bütüne uzaklaşır ve giderek ken- dini tüketir, harcar. Tüy diken film Son iki yılın modası, erkekleşmiş kadınlar üzerine çevrilen birbiri- nin benzeri konulardır. Bu kadınlar, erkekler gibi döğüşürler, kızılderili- lere taş çıkartan bir ustalıkta bıçak, western'cilerden üstün tabanca kulla- nırlar ve hemcinslerine yakışmayan kalabalık bir ağızla argo kullanırlar. Aydın Arakonun çığır açıcılığını yap- tığı "Fosforlu Cevriye" si, Kıtipiyoza Tuzak"ı, Apdurrahman Palayın ""Er- kek Fatma"sı bu tür filmlerin en gü- lünçleridir. Hiç bir gerçek yanları yoktur ve adı geçen rejisörler toplum dışı bir kadın tipini sinemamıza sok- manın acı sorumluluğunu yüklenmiş- lerdir. Akadın son filmi "Dişi Kurt" da seyircisine (o erkeklermiş bir kadının hikâyesini anlatmak amacındadır. Şoför, polis hafiyesi ve balıkçı gibi çeşitli erkek mesleklerini deneyen er- kekleşmiş kadına "Dişi Kurt'ta, ge- micilik uygun görülüyor. Ali Kapta- noğlu ve Bülent Oranın ortaklaşa yazdıkları senaryoya göre, yoksul ve yaşlı bir kaptan -Ulvi Uraz- topal bir adamıyla -Osman Alyanak- o küçük gemisinde bir başına yaşamaktadır. Yaşlanmış ve işten elini eteğini çek- miştir. Fakat bir vakitler gemisine tayfa olarak kabullenmediği Kudret Reis-Sadri Alışık- yaşlı kaptana bir türlü rahat yüzü göstermemektedir. Kaptanın tam çekişme gücü bittiği bir sırada kendisini terkedip gitmiş kızı Zeynep -Sezer Sezin- çıkagelir. Hikâyeye göre, Zeynep sevdiği erkeği İçin babasını ve evini terketmiş, sonu belirsiz bir serüvene atılmıştır. Yâni, duygulu ve herşeyden önce dişiliğini duyan bir kadındır. Buralar biraz da "Anna Christie"yi andırırsa da, çifte senaryocular, asıl amaçtan uzaklaş- makta olduklarını çarçabuk farkede- rek hemen dümen kırarlar ve bu duygulu, yaptıklarıyla tepeden tırna- ga kadın olan Zeynebi gözü dönmüş modern korsanların üzerine saldır- tarak önüne çıkan erkeğe bir güzel sopa çektirirler. Acayip bıyıklarının üzerine son moda bir kasket geçiren, amerikan gömlekli korsanbaşı Kud- ret Reisin karşısına İstanbul tiyatro- larının en iyi erkek oyuncusu Müşfik çıkarıp tiyatro - sinema garip bir oyun tarzı tut- rejisör, bu kez de otuz- kısımlık Oo seriyallerin (o beylik trükleriyle vakti doldurmanın kola- yım bulur. Film boyunca erkeklerle döğüşen Sezer Sezin, sonunda kötü- lerin ölmesiyle rahat bir soluk alır ve film de başta rejisörü Akadı, son- ra Kenteri, Alışıkı ve tiyatro olması engellenmemiş Ulvi Urazı katlederek son bulur.. 34 AKİS, 20 ŞUBAT 1961