YURTTA OLUP BİTENLER Bayan Hafız Müstenide Sükan, oğlu "gazeteci, müellif, yazar, öğretmen" Sinan Sükan ve "maarifçi" Dündar Katoğluydu. Eh, bir de ellerinde Ana- dolu - Son Baskı gibi 300 - 400 satan nâşir-i efkar olduktan sonra Güven Partisinin Genel Başkanının dediği gibi, "memleketi idare edeceklerin karşısında murakabeyi sağlıyacak, nazım rolünü yapacak kuvvetli bir si- yiasi teşekkül" haline gelmemesi için hiçbir engel kalmıyordu. Ne var ki, Anadolu - Son Baskının Vezneciler, Müverrih Hayrullah Sokak, No 8 deki ahşap ve salaş idarehanesinde karargahlanmış Güven Partisinin ku- rucular heyeti şimdiye kadar hiç tam, kadroyla bir araya gelememiştir. Hakkında ütifatkâr beyanatlar, çekmekle beraber, Güven Pattililer basından şimdiden o şekvacı oldular. Parti kurma teşebbüslerini gazeteler alaya alıyorlardı. Halbuki hafife alı- nan parti kurma teşebbüsleri bir me- deni mesaret gösterisiydi). Basın, ku- rucuların etrafında çepeçevre olup al- kış tutmalı ve takdirlerini ifade et- meliydi! Daha iyisini yapabileceğini ananeden meydana çıkardı. Mamafih bu parlak fikirler sâdece Güvencilere has kalmadı. Alicanın arkadaşları da içine düştükleri gülünçlüğün sebebini kendi hareketlerinde arayacak yerde Hasanda aradılar. Vur beline kazmayı... 27 Mayıstan önce Türkiyede, dokuz siyasi teşekkül vardı. o Bunlardan sâdece üçü -C.H.P.,C.KM.P.vebD.P. - belli başlı bir faaliyet ve varlık göste- rebiliyordu. İhtilâl günü D.P., kendi teşkil ettiği kayalıklara bindirerek darmadağın oldu. Şimdi parti adedi, iki gün içinde kurulan oniki taneyle yirmiye yükselmiştir. Herkesin bildiği D.P. rumuzunu alıp sonra buna göre test usulü im- tihanlardaki boşluk doldurma sualle- ri gibi isim uyduran Düstur Partisi- nin alemdarı, EMİNSU'cu olmıyan emekli deniz Albayı Hasan Azmi Tez- candır. Uyanık Düstur Partilüer, mefsuh D.P. mensuplarını paylaşmak için yapılan kıyasıya yarışmada bir isim kurnazlığı ile siyaset piyasasına çıkmışlardır. Hikâye şudur: Tarcan, böyle bir hengâmede bir parti kur- mak niyetinde olduğunu Çamlıca semtinin Sarıkaya mahallesindeki komşusu Abdullah Coşara oaçmışür. Coşar, Robert Kolejinden mezundur, İstanbul Tıp Fakültesini tamamla- dıktan sonra ihtisasını Landrada yap- mıştır. Fakat nedense esas mesleği doktorluk ona cazip gelmemiş, baba- sından kalma Fincancılar Sokağında- ki toptan yazmacı mağazasının başı- na geçmiştir. Tarcanın fikrine Coşar- dan başka Kadıköyde oturan ve gene 20 EMİNSU'cu olmıyan bir diğer emek- li deniz Albayı oCelâlettin Altınbaş da katılmıştır. Beyazıtta mülk sahibi avukat Nurettin Tolun da Coşarın we arkadaşıdır mdi İçişleri bakanlığına sun- dukları içtüzüklerine ne cevap veri- leceğini beklemektedirler. Maraton toplantılar En tozkoparan gayretler, bir türlü durulamıyan Memleketçi Cumhu- riyet Partisinde göze çarpmaktadır. M.C.P. nin istanbuldaki kurucuları, bazen Ankaradan da gelenlerle birlik- te Tepebaşmdakl oYenişehir (Palas Otelinin bodrum katında lokanta ola- rak hazırlanan, fakat kullanılmayan geniş salonda maraton toplantılar yapmaktadırlar. Konu olarak önle- rinde, taraftar toplama, teşkilâtlan- ma ve idari işler bulunmaktadır. Me- selâ İstanbul ve Trakya teşkilâtım kurmak üzere mefsuh D.P. li avukat Enver Safder Oder, İstanbul eski Jandarma Kumandam emekli Albay Muzaffer Mutlu ve sabık Valilerden Akif İyidogan görevlendirilmişlerdir. Adalet Partisi ile "usülüne aykırı bir birleşme arzusu izhar eden ve re'sen harekete geçen" Rauf Kıray, Hasan Ülçek ve Nihat Su tasfiye edilmiş ler, böylece 39 kişilik kurucular he- yeti 36 ya düşmüştür. Kendüerini ça- lımla ağır satmaya çabalamalarına rağmen, M.C.P. lilerin içlerinde alev alev yanan ideal, bir okuvvetli yeni parti ile birleşmektir. Ama, "şahsi amal için veya oportünist bir düşün- ceyle değil!" OM.C.P. lilerin Gökçay Handaki yazıhaneyi bırakarak ken- dilerine karargâh ittihaz ettikleri ca- kalı, fakat müşteriden yana fakir Ye- nişehir Palas, kuruculardan Talât Akdoğana aittir. Teni Türkiye Par- tisiyle birleşilmediğinden dolayı dört arkadaşıyla birlikte istifayı (obasan 1946 Demokratlarından Emin Nihat Sözeri, tekrar M.C.P.. saflarına katıl- mıştır. M.C.P. li bir grup kurucu da, Ankarada paralel çalışmalar yapmak- tadırlar. Adalet Partisi de, Cağaloğlunda, Ankara Caddesindeki Türkiye (o Ya- yınevinde karargâhlanmıştır. Mefsuh Türkiye Köylü Partisinin eski Genel Merkezinde iktisat doktoru ve ceviz kütüğü ihracatçısı Muhtar Yazır ri- yasetinde sondajlar (o yapılmaktadır. Genel Başkan EMİNSU'cu Orgeneral Ragıp Gümüşpala bir mektupla, Ya- zır, Cevdet Perin, Emin Acar ve Na- ime Tokgözü İstanbul teşkilâtım kur- makla görevlendirmiştir. Yazır, eski Y.T.P.li Ziyad Ebüzziya, Zafer Tan- yolaç ve Enver Adakan ile temasa geçmiştir. istanbulun başına getiri- lecek bir şöhret taharriyatına girişil- miştir. Adalet Partisine giren mün- fesih Türkiye Köylü B layısıyla ortalıkta görünmemektedir. Teni Türkiye Partisinin İstanbul Karargâhı da, avukat Hasan Kanga- ln Bahçekapıda, Hacıbekirin karşı- sındaki Dördüncü Vakıf Hanın asma katanda kâin 4 numaralı yazıhanesi- dir. Ancak bu faaliyet, henüz dikkate değecek bir kıvama erişememiştir. İs tanbul teşkilâtının başına getirilmesi en fazla muhtemel elhak, devrin adamı olmıyan ve akide sahibi, çok sıfatlı- Fahrettin Kerim Gökay da esasen yurt dışında bulunmaktadır. Geçen hafta Kangalın yazıhanesini ziyaret edenler arasında en önemlisi, münfesih D.P. nin düşük Kemal Ay- günden önceki İl Başkanı Server Sü- renköktür. * Parti furyası, bitirdiğimiz hafta pek çok kimsede bir telaş yarattı. "Ne oluyoruz? Yunanistan a mı dönüyo- ruz?" yahut "Eyvah Fransaya benze dik!" sözleri dudaklara biraz sık geldi Aslında Fransaya. hatta Yunanistana dönmenin korkulacak hiç bir tarafı yoktur. Küçük komşumuzun, Demok- rasinin en başarılı tatbikatına sahne olmadığı halde bu rejimle omükem- melen kalkındığı ev bizim gıpta ede- ceğimiz bir refah seviyesine eriştiği muhakkaktır. Ama aslında parti fur- yası sâdece hadisenin dış görünüşüdür Nitekim Nadir Nadi güzel bir başya- zıyla bu enflâsyonun korkulacak hiç bir tarafı bulunmadığını, zira ancak ciddi partilerin ciddi liderlerin sevki idaresinde su yüzünde kalabileceğini, ötekilerin ise kaybolup gideceğini ha- tırlattı. Hakikaten İsmet İnönünün çok partili rejime müsaade etmesin- den sonra Türkiyede bugüne kadar dört düzine partinin kuruluşunu tes- cil ettirmiş olması bugün -oynanan vodvilin sâdece gülüne taraflarının bulunduğunu, yoksa Demokrasinin asla dejenere olmadığını, kılına dahi talep gelmediğini ogöstermeye yete- cektir. Çok partinin kurucusu şu son. bir ay içinde bizlere sâdece eğlence- li vakit geçirtmiş, perde de kapanıp» gitmiştir. . AKİS, 20 ŞUBAT 1961