SİNEMA Yıldızlar "Sarışın Bomba"'nın hastalığı "Payne Whitny psikiatri kliniğinin genç müracaat memuresi ellerini durmadan oğuşturarak karşısındaki kurt muhabiri atlatmaya çalışıyordu. Haber tamamen uydurmaydı, klinikte Marilyn adında herhangi bir hasta mevcut değildi, eğer böyle bir- şey olmuş olsa, herşeyden önce mü- racaat memuresinin haberi olurdu. Fakat muhabir -New York'ta yayın- lanan Daily News'de çalışıyordu- ko- lay kolay atlayacak soydan görünmü- yordu. Nitekim, bir yolunu buldu, kliniğe girdi re her kapının ipini sa- la çalada haberi sökercesine aldı. Ertesi günü Daily News'in birinci sayfasında yer alan bir haber Orta- lığı birbirine kattı ve bütün dünya, sinemanın ünlü "Sarışın Bomba'"sı Marilyn Monroe'nun Payne Whitny psikiatri kliniğinde Faye Miller adı altında uzun bir zamandan beri teda- vi edilmekte olduğunu öğrendi. Gerçek gün gibi ortaya çıkınca, olayın hemen ertesi günlerinde dok- tor Harry Baron durumu açıklamak zorunda kaldı. Doktor Baron'a göre Marilyn Monroe'nun hastalığı, ayni anda birbirlerine zıt tipler canlandır- mak istemesinden doğmuştu. "San- em Bomba" daima ve heran başka bir kadın olarak görünmek arzusun- daydı. Bu çeşit bir davranış bukale- munlaşmayla eş tutulabilirdi Bulun- duğu yerin rengine kendini uydur mak zorunda olan bu hayvanın, çok renkli bir yerde yürüdükçe uymak ve uydurmak zoruyla günün birinde kendi kendini tüketeceği malumdu. Marily de aynen böyle olmuştu. Ol- duğundan başka görünmek çabası genç kadım bitirmiş, perişan etmiş- ti. Değişmek.. Değişmek.. Marilyn Monroe, bugünkü ününe kavuşana kadar türlü sıkıntılar çekmiş bir sinema oyuncusudur. Tak- vimler için çıplak resimler çektirmiş, fotoğraf modelliği, mankenlik ve fi- güranlık yapmıştır. Yıllar yılı da at nemada küçük roller Üne erdikten ve Hollywood'un sayılı Oyuncuları arasında yer aldıktan son- ra, genç kadının baş kaygısı, bütün bu çektiklerinin intikamını almaktı. Arthur Miller'le evlenmelerim takip eden günlerde Marilyn Monroe'da büyük değişiklikler oldu. Eski arka- daşlarım ihmal ediyor, önüne geleni küçümsüyor ve herkese tepeden bakı- yordu. Arthur: Miller, eski kocası gi- bi boş ve cahil bir futbolcu değildi. AKİS, 20 ŞUBAT 1961 "Sarışın Bomba" kocasının kültürüne yetişebilmek amacıyla durmadan ki- tap okuyor, altından kalküması im- kânsız bir yükü omuzlarına almağa çalışıyordu. Kocası gibi aydın bir ka- dın hevesindeydi. iddialıydı. Me. şirketini (Dostoyevski'nin "Karamazof Kardeşler"ini füme al- maya ve Gruşenna rolünün de ken- disine verilmesine zorluyordu. Bu ar- zusu ortalığa yayıldığı zaman duyan lar kahkahalarla güldüler. Marilyn imkânı yok bu rolün altından kalka- mazdı. Sonradan çevrilen "Karama- zof Kardeşler"de Maria Schell'in bile Gruşenka rolünün üstesinden geleme- diği görülmüştür. Marilyn Monroe'daki son değişiklik- ler, Yves Montand ile birlikte baş- rollerinde oynadıkları "Let's Make Love-Hadl Sevişelim" filmini çevirdi- $i sırada başlamıştır. Bir önceki film- de de Marilyn türlü huysuzluklar yapmış ve senaryoyu bir kaç defa yazdırmış bozdurmuştu. Karşısında oynayacak erkek oyuncuyu beğendir- mek ise bir başka meseleydi, itiraz edilir, dediği yapılmazsa bağırıp ça- gırıyor ve odasına kapanarak saat- lerce ağlıyor, kimseyi yanına sokmu- yordu. "Hadi Sevişelim" filmi kadar Ma- rilyn'in hiç bir filmi dedikodu kum- kuması olmamıştır. Gerçi bu dediko- duların bir kısmı stüdyonun reklâm dairesi tarafından özel olarak çıka- rılmıştır ama, Yves Montand ile olan aşk macerasında az da olsa bir ger- çek payı vardır. Olay duyulur duyul- maz Montand'ın Fransadaki karısı Simone Signoret, apar-topar Holly- wood'a gelmiştir. Marilyn'in O zaman- ki kocası Arthur Miller ise, söylenti- ler, karşısında sâdece dudak bükmüş ve "bütün bunlar gazetecilerin uy- durmaları" demiştir. Monroe yerine Taylor Acaba bütün bu karışıklıklar oMa- rilyn'in platoda beklenmedik bir EKAPIŞILAN KİTAP ISLAM #VLİYALARI İslim Aleminde em meşhor Sö İğrmnı gerer anrçları, felsefeleri. 545 kuşe eenkii, 11.50 (ra, v6 ii dereli günderiir. | Bipüriği Una YAYINEYI P.K. pe SNRA anda kendini kaybederek film çeviren bir kadın sanatçı yerine, hayatım ya- şayan bir kadın olarak görünmesin- den mi doğmuştu, yoksa önemli bir rahatsızlık, ya da bir sinir bozuk- luğu sonucu mu bu olaylar ortaya çıkmıştı? Stüdyo bu konuda herhan- gi bir bilgi vermekten kaçınmaktay- dı. Çok sıkıştırıldığında da Marilyn'- in sürmenaj olduğunu, arka arkaya teydi. Daha sonra çevirmesi kararlaş- tırılan "The Sweet Irma - Irma" daki rolünün kendisinden alınıp Eliza- beth Taylor'a verilmesi, şüpheleri kuvvetlendirdi: . Marilyn o hastaydı, em de önemli bir şekilde hastaydı. Üstelik Hollywood'un ünlü psikiat- rislerinden doktor Ralph Greenson, vinde ziyaret etmişti. Rivayetlere gö- re, Marilyn Monroe-Arthur Miller ayrılması da doktor Greenson'm tav- siyesi üzerine olmuştu. Marilyn, Art- hur Miller'le mesut olurum umuduy- la evlenmiş fakat bu evlenme ters s0- nuçlar doğurmuştu. Bir kere her iki- si de birbirlerine yaraşır ve bağdaşır bir çift değillerdi. Marilyn'in bundan önceki kocaları atlet yapılı, sını seven, neşeli insanlardı. kapanık bir aydın kocasının yanında sürekli olarak bir aşağılık duygusu içindeydi. Kocasının katına erişmek için de durmadan okuyup öğrenme- ye çalışıyor, kendi kendini bitiriyor- du. O yüzden de sonucun böyle ol- masun tabii karşılayanlar, hayret e- denlerden daha da çoktular. Filmler Akadın sonu Muhsin Ertuğrul, Baha Gelenbevi Faruk Kenç gibi öncülerin he- men arkasından sinemaya gelen orta kuşağın en ilgi çekici rejisörlerinin başında şüphesiz Lütfi Akad gelir. Akad,, ilk filmi "Vurun Kahpeye" -1949- ile beklenmedik bir çıkış yap- mış, temasım istiklâl Savaşımızdan alan konuda kendince olumlu açıkla- malara girişmişti. "Vurun Kahpeye"- den sonra yaptığı "Lüküs Hayat”, "Cici Berber" "Söz Bir Allah Bir" ve "Karım Beni Aldatırsa"larla, artık unutulmaya yüz tutmuş bir türün, müzikallerin yeniden canlandırılması yolunda atılmış ölü bir adımdan öte- ye gidememiştir. 1951 - 52 . ise ayni rejisör Tahir ile Zühre" "Arzu ile Kamber" filmleriyle ileride çevireceklerine (o birer OOn müsvette hazırlamıştır. Akadın asıl büyük başarısı ve adı- nı iyi rejisöre çıkaran filmleri, senar- 33