seçti. Onbeş üyeden üçünün Yargı- tay, üçünün Danıştay, üçünün Üni- versite, dördünün Büyük Millet Mec- lisi tarafından seçilmesini, iki üyenin de Cumhurbaşkanı tarafından tâyin edilmesini kararlaştırdı. Allegro ma non troppo Karal ve arkadaşları, gözlerin ken- dilerine çevrildiği şu sırada İkinci Cumhuriyetin tarihine çalışkan ku- rucular olarak geçmeye hak kazan- mış durumdadırlar. Dört alt komis- yona ayrılan bu çalışkan insanlar, şimdiye kadar seksene yakın madde- yi tamamlamış ve kesin şeklini ver- mişlerdir. Bu alt komisyonların bi- rincisi genel esaslar ve temel haklar konusunda, ikincisi yasama ve yürüt- me organlarıyla bunlar (arasındaki münasebetler konusunda, mali ve iktisadi işler konusunda ça- lışmaktadır. Ayrıca üç kişilik bir son redaksiyon komitesi de kurulmuştur. Şu satırların yazıldığı sırada bu dört alt komisyonun ilk pl çalışmasını tamamlamış ve komisyonun yaptığı genel toplantılarda maddelerin görü- şülmesine geçilmiştir. Fakat mali ve iktisadi hükümler üzerindeki çalış- malar henüz tamamlanamamıştır. Sıddık Sami tasarısından devralman mirasın bu konuda hiç de parlak ol maması Ragıp Sarıca, Hazım Dağlı ve Doğan Avcıoğlu üçlüsünün çalış malarım çok güçleştirmektedir. Mali ve İktisadi yetkilerin Sıddık Sami ta şansında Milli İktisat Şurası, Türki- ye Milli Bankası gibi ne işe yaradığı anlaşılmaz birtakım bağımsız organ lar arasında bölünmesi, hükümetin imkânsızlaştırmaktadır. misyonun genç üyelerine göre, milli bir zaruret olarak ortaya çıkan ikti- sadi plânlamayla ilgili kurumların meydana getirilmesi, daha çok, ka- bine ve hükümetin iç teşkilâtlarına bağlı ve hiçbir Anayasacının tam o- larak bilemiyeceği teknik şartlara dayanan bir konudur. Bu bakımdan, 4 numaralı alt komisyonun Sıddık Sa- mi tasarısında önemli değişiklikler yapması kimse için bir sürpriz olmı- yacak, aksi büyük hayal kırıklığı ya- ratacaktır. Fakat herşeyden önce gözden u- zak tutulmaması gereken gerçek, A- nayasa Komisyonunun çalışmalarını biran önce bitirip tasarıyı biran önce Kurucu Meclis önüne getirmesi zaru- retidir. Bunda, "sayısız milli menfa- at" olduğu asla gözden kaçırılmama- lıdır. AKİS, 20 ŞUBAT 1961 Nitekim, Karal ve arkadaşları da kaçırmamaktadırlar. C.H.P. Sakal ve bıyık Me hafta içinde bir gün, C. H.P. nin Ankaradaki Ankara Ge- nel Merkezinin dimdik merdivenleri- ni tırmanan grup Genel Merkezin ida- recilerine pek dertli göründü. Gelen- ler, Anadolunun deniz kenarındaki, ılık iklimli bir şirin vilâyetinin Halk- çı sakinleriydi. e Dertleri oObüyüktü. Bulundukları yerde C.H.P. hiç bir ku- suru bulunmadığı halde, yıpranmasa Bir C.H.P. merkezi Büyük başın derdi bile zedeleniyordu. Genel Merkezin idarecileri, bir süredir bu (neviden dert yanmalara pek alışmış oldukla- rından anlamamazlıktan geldiler ve gözlerini ziyaretçileri içlerini daha fazla ra- hatlıkla döktüler. Efendim, bugünkü iktidar ne yaparsa, eğer yapılan ku- surluysa C.H.P. nin zimmet hanesine kaydolunuyordu! İşler iyi mi gitmi- yor? "İşte, C.H.P. iktidara geldi, on- dan"dı. Piyasa mı sıkışık? 'Tabii, memleketi C.H.P. idare ediyor da, o yüzden"di. Para darlığı mı var? "Ee C.H.P. iş başındaydı. Zirai gelirler- den alınacak vergi endişe mi doğur- YURTTA OLUP BİTENLER muştu? "Ne yapalım? C.H.P. gelir- se böyle olur"du. Hatta 147'ler mese- lesi bile C.H.P. nin marifetiydi. Bun- lar menfaatleri zedelendiği için hınç- larım alamamış bir avuç Demokrat elebaşıyla müstakbel menfaat rüyası içinde gözleri dönmüş bir başka avuç Milletçinin durmadan yaydıkları pro- pagandaydı. Ama, kusurlu tasarruf- lar çoğaldıkça propagandanın tesir sahası genişliyordu. Din silâhı, şimdi açıktan değil de alttan alta işliyor- du. İktisadi düzen de parlak sayılma- yacağından ve bilhassa son vergi ka- nunları çeşitli şekillerde tefsir edildi- ginden sanki iktidardaymışcasına C. H.P. nin sırtındaki kambur artıyor- ——. du. Karanfil o sokağının ziyaretçileri Genel Merkezdekilerden bu duruma bir çare bulmalarını istediler. C.H.P. idarecileri o gülümseyerek ellerini açmaktan başka bir cevap ve- remediler. Şimdiye kadar bu çeşit sa- yısız dert odinlemişlerdi, İlk başta, akla gelen mantıki ve tek tavsiyeyi yapmamış değillerdi. "Canım, ikti- darda bizim bulunmadığımızı, mem- leketi partilerin dışında M.B.K. nin idare ettiğini, bizim kendi politika- mızı seçimlerde millete açıklayacağı- mızı ve eğer seçimlerde kazanırsak iktidara gelince onu tatbik edeceği- mizi bıkmadan, usanmadan tekrar- layın" demişlerdi. Ama bu, mahalli 11