YURTTA OLUP BİTENLER lanmayacak bir milli memnunluk se- bebidir ve haftanın başında gözlerde görülen parıltı bunun neticedir. Üniversite “Dar kapıdan geçiniz!" (Kapaktaki ilim adamı) u haftanın başlarında bir gece, B başkent Ankarada oldukça büyük bir em hüküm sürüyordu. O ge- Ekim günü I Kasım gününe a kemnonlu I Kasım ise, Üniversi- telerin yeni ders yılına başlama gü- nüydü. Mütad, bir törenin yapılması üniversitesinin, ne İstanbul Üniver- sitesinin, ne Teknik Üniversitenin, ne de Orta Doğu Teknik Üniversitesinin bir rektörü mevcuttu. Türkiye, bir “rektörsüz üniversiteler diyarı" hali- hâ gelmişti. Başkentteki heyecan sebepsiz de- ğildi. Gerçi üniversitelerin açılış tö- renleri tehir olunmuştu. Ama tale- belerin ne yapacağı, gençliğin nasıl bir tepki göstereceği bilinmiyordu. Tıpkı rektörleri gibi gençler de 147 öğretim Üyesinin bir çırpıda ve hiç bir sebep gösterilmeksizin o vazifele- rinden uzaklaştırılmalarını tasvip et- memişler, Milli Birlik Komitesinin haksız buldukları tasarrufuna karşı vaziyet almışlardı. Rektörler hareke- ti protesto ettiklerini istifalarını der- hal vermek suretiyle ( belirtmişlerdi. Talebe teşekkülleri ise bildiriler ya- yınlamışlar, kararın yeniden gözden geçirilmesini istemişler, bu yapılın- caya kadar derslere girmeyeceklerini açıklamışlardı. Bundan başka, sakal bırakma kampanyasını da tekrar aç- mışlar ve yüzlerine bakanların, ka- falarının içinden geçenleri okuyabil- melerini sağlamışlardı. Ama 31 E- kimi I Kasıma bağlayan gece, ertesi sabah nasıl bir hareketle karşıkarşı- ya kalınacağını gene de hiç kimse bilmiyordu. Yataklarında sağa sola dönerek sabahı edenlerin başında, muhakkak ki genç üniversite talebeleri geliyor- du. Ertesi gün Üniversitenin açılış günüydü, Ne yapacaklardı ? Ne yap- maları gerekiyordu ? Bir şey karar- laştırılmamıştı. Sâdece bir sessiz yü- rüyüş yapmak için prensip kararına varılmış, o da organize edilmemişti. Öğretim üyeleri de yataklarında ra- hat uyuyâmıyanlar arasındaydı. Er- tesi günü düşünüyor ve talebenin ne yapacağını okestirmediklerinden ol- dukça endişeyle nefes alıyorlardı. Ü- çüncü grup gazetecilerdi. Basın men- supları da olacakları hesaplamak ve hareket tarzlarını ona göre tanzim 6 Muzaffer Özdağ "İyiye gidiyoruz" yi eee riyetindeydiler. Dördün- ü gruba gelince, ar her halde Milli Birlik Komitesi Üyeleriydi. Ta- lebe nümayişe kalkarsa ne yapmak lazımdı ? Zaten Komite bunu düşünerek ak- şam vakti Dışkapı Talebe Yurduna Binbaşı Dündar Taşeri göndermiş ve Taşerden öğrencilerle bir konuşma yapmasını istemişti. M.B.K. Üyesi genç binbaşı yurt sakinleriyle görüş- müş, onlara hâdiseleri Komite Zavi- yesinden izah etmişti. Ortada bir za- ruretin, ama bir de hatanın bulundu- gu kabul ediliyordu. Talebenin yolla- ra dökülmesi bir takım fırsat avcıla- rına karışıklık vesilesi Verecekti. An- cak Dündar Taşer gençlere, da vranış- lârmda tamamen serbest olduklarını bildirdi. Bir nümayiş vukuunda, ha- reket talebe hareketi olarak kaldığı müddetçe hiç bir müdahalede bulu- nulmaması için zabıta kuvvetlerine ve askeri birliklere emir verilmişti. Bu açıklama, gençler üzerinde bü- tün diğer sözlerden daha büyük tesir icra etti. Anlayışlı gençlik I Kasım gününü başkent, böyle bir hava içinde idrak etti. Sabahleyin yataklarından kalkanlar endişelerini muhafaza ediyorlardı. Bir çok evde analar ve babalar, evlâtlarının yüzle- rindeki kılların yeniden uzamaya başlaması karşısında 27 Mayıstan ev- vel duydukları oheyecanlara benzer hisler içindeydiler. Ama 27 Mayısın gerçek yaratıcıları başta, kendilerine düşman bir zümrenin değil, kendile- rinden bir parçanın bulunduğunu çoktan anlamışlardı ve ona göre dav- ranmak azmindeydiler. Kendilerinden bir parça tarafından dahi yapılmış olsa, tasvip etmedikleri, doğru bul- madıkları bir hareketi kabule asla rıza göstermeyeceklerdi. Bunu ayrı tuttular. Ancak, gürültülü protesto mitinglerine hiç kimse iltifat etmedi. O sabah gençlik Dışkapıda birkaç dakika içinde büyük bir kalabalık ha- line geldi ve bir sessiz yürüyüşe ha- zırlandı. İki çelenk ısmarlanmış, genç rar vermişlerdi. Anıt-Kabire gidilecek, çelenkler kabre konulacak ve Ankara Üniversitesi Atatürkün mânevi huzurunda ders yılınâ baş- yaa Sonra, bundan da vazgeçildi. Mil- li Birlik “Komitesinin anlayış gösterip meseleyi tekrardan ele alma kararı duyulmuş, ziyadesiyle mnun etmişti. dan seçilen bir heyet bayraklarla ve çelenklerle başkent caddelerinden sükünet içinde geçip Anıt-Kabiri zi- yaret ettiler ve vazifelerini tamamla- dıktan sonra yurtlarına döndüler. Bir şeyler hayâl eden düşük kuyruk- ların ümitleri boşa çıkmış, fena halde canları sıkılmıştı. Gençler sâdece Ankarada değil, bu haftanın başındaki günlerde İs- tanbulda da son derece olgun, anla- yışlı davrandılar, tahriklere karşı ku- laklarını tıkalı tuttular. Bir nümayi- şin yapılması için kendilerini parala- yanlar İstanbulda raya naza- ran daha da boldu, İstanbulda barut fıçısı ateşlemek kolay görünüyordu. Zaten gençler arasında M.B.K. ne karşı bir kırgınlık obaşgöstermişti. Bundan faydalanılabilir ve mesele so- kağa dökülebilirdi. Fakat İstanbul- daki üç talebe teşekkülünün başkan- ları itidallerini okaybetmediler. Kül- türlü, vatanperver birer üniversite öğrencisi olan T.M.T.F, Başkanı Nu- reddin Sözen, T.M.G.T. Başkanı Me- tin Kumbasar ve İ.Ü.T.B. Başkanı Ayhan Toraman arkadaşlarını sükü- nete davet için ellerinden geleni yap- tlar. 147 öğretim üyesinin vazifele- rinden affı tarzını gençliğin beğen- mediği muhakkaktı. Ama bu hisler Milli Birlik İdaresi gibi bir idareye karşı basın yoluyla ve doğrudan doğ- ruya temaslarla pek âlâ aksettirilebi- lirdi. Yollara çıkmaya lüzum yoktu. Nitekim gençliğin temayülü duyurul- muştu. Sâdece duyurulmakla kalma- mış, kaale de alınması sağlanmıştı. Bu sayede, haftanın başındaki kritik günler İstanbulda da hâdisesiz ve sakin geçirilebildi. AKİS , 4 KASIM 1960