bu beyanat okundu. Evet, Fuat Köp- rülü 6/7 Eylülün tertipçisinin Mende- res olduğuna, bunu Gedik vasıtasıyla tatbik mevkiine okoyduğunu, Zorlu- nun da ilhamı bulunduğunu bildiri- yordu. Başkan Köprülüyü mikrofon Böyle söylemişti, şimdi ne diyordu ? başına davet etti ve izahat istedi. Köprülünün beyanatı okunurken Menderes eliyle dudağını koparıyor, hırsını belli etmemeye çalışıyordu. Beyanatta Bayardan da bahis vardı. Düşük Cumhurbaşkanı daha sonra Köprülüye bu hâdiselerin çıkmasının iyi olduğunu söylemişti. İki k almamış, hâdiselerin mesulleri olarak komünistleri görmüştü. Ancak, hü- kümetin yağmaya mâni olmaması İç- işleri Bakanının ihmalini gösteriyor- du. Bu yüzden Namık Gedikle kavga etmiş, onun istifasını sağlamıştı. O tarihlerde diğer iki kurucu hakikaten üzgün ve suçluların ortaya çıkması için azimli görünmekteydiler. Fakat vakit geçip tahkikat uzayınca, her- kes beraat edip ortada bir tek, anın bir tek suçlu dahi kalmayınca, hele Menderes Namık Gediği evvelâ Grup Başkanı, sonra tekrar İçişleri Baka- nı yapınca Köprülü bir takım kana- atlere varmıştı. Hükümet, artık bir Fuat Köprülü Kurunun yanında yanan yaş çete haline (o giriyordu. 6/7 Eylülün tertip olduğu, tertipçisinin de Mende- resten başkası ( bulunmadığı İnancı- na Köprülü işte böyle varmıştı. Ken- disi zaten, politikada şantaj, ve zor usüllerini asla tasvip etmemiş, Kıb- rıs meselesinin diplomatik müzakere- ler yoluyla halledilmesi gerektiği te- zini savunmuştu. Yeni kanaati kendi- sini evvelâ hükümetten, sonra da D. YASSIADA DURUŞMALARI P. den ayrılmaya sevketmişti. İşte, Köprülünün hikâyesi buydu. ln faslı ün, dâvanın bermütad komik un- mi da kendilerini belli ettiler. Tanıklar arasından biri yalnız salo- nu ve sanıkları değil, Başkanı bile güldürdü. O kadar ki Başol dinleyi- cilere hitaben "Efendim, evvelâ din- leyelim, sonra gülersiniz" diye ihtar- da bulunmak ve süküneti öyle temin etmek zorunda kaldı. Vehbi Soylular adındaki tanık, etrafı güldürmeye mesleği sorulduğunda başladı. Mesle- ği "Serbest Kâtip"likü! Serbest ka- tipliğin ne olduğunu hiç kimse anla- madı. Tanığın bildirdiği şuydu: İstan- bul yakılıp yıkılırken, o sıralarda kâ- tip olarak çalışmakta olduğu otele gelen bir komiser kendisine mütema- diyen "Boş ver!" demiş ve bütün ikazlarına rağmen kılını dahi kıpır- datmamıştı. Bu da ispat ediyordu ki, hâdiseler tertipti! ise illüzyonist cerasını anlattı. rinde cübbesi ve sakalıyla çıkan il- lüzyonist yollardaki kalabalık tara- fından papaz sanılarak durdurulmuş ve kalabalığa "sünnetliliğini" göster- mek e hışma uğramaktan kurtulmuştu Haftanın başındaki gün bu tanık- lar dinleyicilere eğlenceli dakikalar geçirttiler ama o zamana kadar işiti- lenlere fazla bir şey eklemediler. Fer- da bu neviden tanıkların üzerine, per- şembe sabahı tekrar, açılmak üzere kapandı.. AKİS, 4 KASIM 1960