Bu şansı kullanmak, şimdiye kadar olduğunun aksine, hareketsizlikten kurtulmak, ona kalmış bir işti. Küba Uçurma en haftanın son günü Havanada, sabahın erken saatlerinde, şehir dışındaki kırlarda yer yer genç sa- kallılardan meydana gelen topluluk- lar görülüyordu. Bunlar, Fidel Cast- ro'nun Batista rejimini yıkan meş- hur milislerinden başkası o değildi. Takası açık koyu haki üniformaları içinde biraz da başıbozuk intiba ve- ren bu gruplar hafif tüfekler, filinta- lar ve makineli tabancalarla silâhlıy- dılar. Milislerin toplanmasının sebe- bi, Başbakan Dr. Fidel Castro'nun bir gün önce Havana Radyosunda, Amerikanın Kübayı istilâya kalkıştı- ğını ilân etmesiydi. Castro'ya bakı- lırsa Amerikanın bu işe girişmeğe niyeti âyân beyandı. Halbuki bu, sırf bir uçurmadan ibaretti. Amerikanın Kübada Guantanamo Körfezinde bü- yük bir deniz ve hava üssü mevcuttu. Fidel Castro ilk iktidara geldiği za- man bu üsle ilgili andlaşmaya hürmet edeceğini de ilân etmişti. Fakat, son- radan -kuvvete başvurmayacağım da söylemekle beraber- Amerikalıla- rın Guantanamo'dan çekümelerini is- temeğe koyulmuştu. Halbuki, Ame- rikanın Karayip savunmasındaki ha- yati önemi dolayısiyle Guantanamo'- dan çekilmeğe hiç mi hiç niyeti yok- tu. Üstelik, üssü Kübaya terketse bi- le Amerikanın yine de itimat duyma- sına imkân yokta. Fidel Castro böy- lesine aşın bir Amerikan aleyhtarlı- ğına girişmemiş olsaydı, bu belki de kabil olabilirdi. Ama, şimdi en ufak bir ihtimal mevcut desi, Hattâ A- merika, bâzı Kübalıların ferdi teca- vüzlerinden şüphelenerek Guantana- mo'ya takviye diye 5 bin kişilik bir deniz silâhendaz birliği (o yollamıştı. İşte, Castro'nun dünyaya ve Küba Milletine istilâ diye ilân ettiği şey buydu ve sakallılar bunun için yeni- den silâh altına alınmışlardı. Fidel'in bu hareketi, belki de Kübada zaten mevcut heyecanı (o kendi lehinde bir miktar arttıracak, fakat -Lâtin A- merika dâhil- aklı başında insanları, -toprak reformu gibi başarılı ve iyi- niyetli bâzı icraatına rağmen- kendi- sinden bir miktar daha uzaklaştıra- caktı. Kongo O da gitti! e al haftanın başında Leopoldvil- le'den ayrılıp, Birleşmiş Milletler 32 Kuvvetlerinden ve Delegeliğinden şi- kâyetlerini Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Hammarskjöld'e bizzat anlatmak istediğini ilan eden, ama yine de bir türlü Kongo Devlet merkezinden ayrılamayan, Belçikalı- lar zamanındaki eski Levazım Üsça- vuşu şimdiki Kongo Ordusu Genelkur may Başkanı Albay Mobutu, geçen hafta sonlarında bir sabah Le Mond Gazetesini açtı ve astığı anda kıvır- cık saçları dimdik kesildi. Kapkara yüzü neredeyse moraracaktı. Hemen kapısında duran devâsâ nöbetçiyi ça- gırdı. "Yakalayın o Goldsmith deni- len herifi Ve tıkın içeri!" diye bay- lardı. Yakalanacak olan herif, meş- hur Amerikan Associated Press A- Jansının Kongoya göndermiş olduğu muhabirlerinden Mr. Michael Goldsmith'ten başkası değildi. Kon- godaki vahşet ve anarşiye rağmen, şimdiye kadar hiç kimse yabancı ga- zetecilere dokunmayı düşünmemişti. Böyle bir hareket ilk defa oluyordu ve üstelik Batı Camiasına bağlı oldu- gunu iddia eden birisi tarafından ya- pılıyordu. Allahtan, haber derhal her tarafta duyuldu. Birleşmiş Milletler İnzibat Kuvveti Komutan Yardımcısı Faslı Tümgeneral Kettani derhal ge- reken emirleri verdi. Kanadalı, Dani- markalı ve Endonezyalı askerlerden mttteşekkil bir birlik, ardı Ganalı bir birlik tarafından korunarak muhabi- rin kalmakta olduğu Memling Oteli- ne geldi. Ganalı askerler elde maki- neli tabancalarla oteli sarıp dışarı- ya karşı gereken emniyet tedbirlerini alırlarken, Kanadalı, Danimarkalı ve Endonezyalı askerler de Oteli işgal ettiler, kapı ve pencereleri tuttular, koridorları ve holü emniyete aldılar. Bir kısmı da Goldsmith'in odasına dalıp, korkmamasını, kendisini emni- yete almak ve Mobutu'nun keyfi bir tevkifinden kurtarmak için geldikle- rini bildirdiler. Goldsmith biraz son- ra eşyalarını topluyor ve elinde bavu- lu, Kanadalı, Danimarkalı, Endonez- yalı ve Ganalı askerlerin muhafazası altında otelden çıkıp biraz ötede du- ran Birleşmiş Milletler armalı bir ji- pe biniyordu. Muhabir, oradan doğru- ca Birleşmiş Milletler Karargâhına götürüldü. Diş Tabibi TÜRKAN KARAÖRS Pedodonti - Periodontoloji Tel: 482388, Taksim Abdülhak- hamit Cad. No: 16 m Apt. Daire: Basın Şeref Divanının Tebliği aat” gazetesinin e tarihli nüshası- nın birinci sahifesinde yayınlar nan Tuzladaki Jip fabrikasıyle ilgili haberde, hakikate aykırı hususların olduğu tesbit edilmiş ve bahis konusu yayın şeref ve haysiyette karsı haksız bir o te- cavüz olarak görülmüştür. Basın Ahlâk Yasasını ihlal edici bir durumun TAKBİHİNE karar — Akşam gazetesinin 12/Ekim/'1960 tarihli o nüshası- nın üçüncü sahifesinde "Hâdise- leri Yaratanlar” sütununda Erol Simavi hakkında bir söylenti olarak yayınlanan haberin asıl- sız olduğu tesbit edilmiştir. Durum Basın Ahlâk (o Yasa- sına , aykırı görüldüğünden “Ak- şam” gazetesine İHTAR da bu- lunulması o kararlaştırılmıştır. 3 — Lüks Nerminin bir der- gide yayınlanan müstehcen ifa- desini kısaltmak suretiyle ikti- "Öncü" -Ankara- ve gazeteleriyle m- lunulması o kararlaştırılmıştır. 4 — Basın Şeref Divanının 3 No. lu tebliğini yayınlamadıkları gerekçesiyle haklarında ihtar cezası verilen gazetelerden "İs- tanbul Postast", "İstikbal" o ve "Yeni Asır"ın bahis konusu tebliği yayınladıkları o bilâhare tesbit edilmiş, bu bakımdan ih- tara mahal bulunmadığının a- çiklanmasına karar verilmiştir. Mobutu'nun askerleri ve jandar- maları olup bitenlere seyirci kalmak zorundaydılar ve nitekim öyle yaptı- lar. Fakat, Goldsmith'in Birleşmiş Milletler Karargâhına varışının aka- binde Kongolu bir subay geliyor ve Goldsmith'in iadesini istiyordu. Tüm- general Kettani bu talebi reddetti, fakat uzun müzakerelerden sonra Goldsmith'in Kongoyu terketmesine ve bir daha geri gelmemesine karar verildi. Goldsmith'in Mobutu'yu kızdıran cümlesi şuydu: "Mobutu Kongo Or- dusu üzerindeki nüfuzunu kaybetmek yolundadır." Mobutu işte bu cümle- den dolayı çileden çıkmıştı. Ve bu cümle yerden göğe kadar hakikati ifade ediyordu. AKİS. 4 KASIM 1960