TiYATRO bir şehrin mânevi ve fikri hayatında başta gelen kültür müesseselerinden biri, hatta birincisidir. Ödenek yerine kira! I Belediyesinin bu tutumunu es- ki ve düşük iktidarın, Ankara ve İstanbuldaki tutumuna taban tabana zıt, garip ve kendi kendisiyle geliş- ime hâlindeki sayısız hareketlerinden biri olarak mütalâa etmek mümkün- dü. Şimdi İnkılâp hareketiyle bera- nuçlara doğru bir gidiş başladığı sırada İzmir Belediyesinin de tiyatrosunu daha başka bir dav- ranışla benimsemesi, kendisine bu tiyatroyu yoktan kazandırmış olan Devlet Tiyatrosuna yeni bir anlayış- la yardımcı olması beklenirdi. Ne ya- zık ki İzmir sanat çevrelerinde dola- şan haberler böyle düşünenleri o ha- yâl kırıklığına uğratacak mahiyet- tedir. İzmirin kış mevsiminde devamlı temsiller veren kapalı tiyatrosundan başka, yaz mevsimlerinde 20 Tem- muzdan 20 Eylüle kadar iki ay müd- detle Devlet Tiyatrosunun -Fuar za- manım da içine alarak- bir çeşit ti- yatro festivali tertiplediği ve en çok eserleri yatrosu her yıl, tonlar ağırlığında dekoru, sayısı yüzü bulan sanatkâr ve teknisyenlerini derleyip otoparla- yıp İzmire göç eder ve bu Açıkhava Tiyatrosunda bütün İzmirlilerin dört gözle bekledikleri en güzel temsille- rini verir. Meselâ bu yaz programın- da şu eserler yer almıştır; Ankara ve İstanbuldan sonra Paris'te de büyük takdir görmüş olan "Kral Oidipus," geçen mevsim sonunda Küçük Tiyat- roda pek beğenilmiş olan "Felsefe Doktoru" Bursada yeniden sahneye konulması kış aylarında bir o sanat hâdisesi sayılmış olan "Kibarlık Bu- dalası" ve geçen mevsim Üçüncü Ti- yatroda aylarca afişte kalmış olan "Toreadorlar Valsi". Devlet Tiyatro- su bu eserlerin başrollerinde kad- rosunun en seçkin sanatkârlarını İz- mire getirmiştir: Cüneyt Gökçer, Sa- lih Canar, Ragıp Hapkır, Münir Öz- kul, Muazzez Lutas, Meliha Ars, El- çin Saraçoğlu, Semiha Berksoy, Ti- jen Par, Süreyya Taşer gibi... En sıcak yaz aylarında, en sıcak şehirlerimizden biri olan İzmirde, sa- yılı dinlenme günlerini feda ederek ve muhakkak ki gişe hasılatı ile kar- uygun milletlerarası bir sanat hava- sı ve hareketi kazandıran bu temsil- 34 lere yeni İzmir e göster- diği ilgi, her akşam binlerce İzmir- liye tatlı bir sanat heyecanı yi bu hareket karşısında verdiği karar nedir, bilir misiniz? Devlet Tiyatro- istemek! Öyle ya, ma- Tiyatrosu Açıkhava Tiyatrosunda dolup taşan temsiller boyu işgal ediyor, neden Belediye bundan Ap biraz olsun kira alması Bu gerçekten acı olay tiyatronun belediye hizmetleri arasındaki yerine hâlâ lâyık olduğu önemin verilmedi- ğini gösteriyor. Onun için bu mesele üzerinde durmak ve yanlış bir zihni- yete parmak basmak gerekiyor. Be- lediyeler, değil Devlet Tiyatrosu, hangi sanat tiyatrosu olursa olsun ondan kira istemek şöyle dursun ona yardım etmekle, ödenek vermekle mükelleftirler. Hele bu tiyatro kendi şehirlerine hizmet eden bir topluluk olunca. Tiyatronun, belediyeye hiç- bir gelir sağlamıyan temizlik işleri kadar olsun lüzumlu bir şehir hizme- ti olduğunu ne zaman kâvrıyacağız ? Temizlik işleri, büyük büyük teşki- lâtlarla, şehrin sokaklarını ve çöp te- nekelerini temizler. Tiyatro da şehir- linin ruhunu ve kafasını. ' Ruhları- mızla kafalarımızın çöp tenekeleri kadar olsun arınmıya muhtaç oldu- gunu bir kavrayabilsek!... Depoya çevrilen Opera Sarayı İzmir Belediyesinin Devlet Tiyatro- undan kira isteyecek hâllere gel- miş ola bütçesinin ne perişan bir halde devralınmış olduğunu açıklı- yor, Ölçüsüz masrafların, rastgele harcamaların sonu elbette bu olacak- tı ve kimbilir kaç şerhimizin beledi- yesi şimdi iflâs durumuyla karşı kar- şıyadır. Ama ne olursa olsun bu iflâ- sın tiyatrolardan alınacak beş on bin lira kira ile mim ummak saflık olur Eski İzmir belediyesinin hesapsız işlerinden biri de, zamanında büyük törenler, iri iri nutuklarla temeli atı- lan "Opera Sarayı" inşaatıdır. He- sapsızlık, ölçüsüzlük daha teşebbü- sün adında kendini açığa vuruyor. Sâdece "İzmir Opera binası inşaatı" değil de "Opera Sarayı inşaatı". Baş- kent bile operasını eski Sergievinden bozma bir binada ancak açabilmiş- ken, İstanbul operası yıllardır hâlâ dört duvardan İleri gidememişken İzmirde "Opera Sarayı" inşasına kalkmak! Neyse, o ölçüsüz ve hesap- sız işler devrinde hiç olmazsa İzmir bir Opera binası kazanır, içinde şim- dilik opera oynanamazsa da tiyatro oynanır, yurdumuza gelen önemlice tiyatro trupları orada da medeni bir sahne bulur temsiller verirler, İzmir- liler gene de kazançlı çıkarlar bu iş- ten, diye teselli bulmak mümkündü. İzmir Belediyesine düşen bir ke- re başlanmış olan bu Opera binasını depo olarak kiraya vermek değil, bir çâresini bulup tamamlamayı düşün- mektir. Çünkü depo halinde kiraya vermek çok basit ve kolay bir iştir. Hele hazır talibi varken... Ama işin biraz zor, zor olduğu kadar da fay- dalı ve Belediye için şerefli olan ta- rafı elbette bu değildir. Hazinenin bugünkü durumunda, Devlete yük Ol- madan bu inşaat nasıl tamamlanır? İşte İzmir Belediyesinin asıl cevabı- Ne ya- ceye kadar önüne eğik kalacaktır. " Açıkhava temsilleri Tiyatro çevrelerinin ölü mevsim de- dikleri yaz ayları, İkinci Dünya savaşından sonra hemen bütün Batı memleketlerinde diri mevsim hâlini aldı. Yıl geçmiyor ki Fransada, İn- gilterede, o İtalyada, o Avusturyada, hattâ Hollandada yeni yeni şehir isimlerinin eklendiği festivaller liste- si biraz daha kabarmasın. Biz nedense bu işte de hayli yaya kaldık, kalmakta da devam ediyoruz. Antalyadaki, Denizlideki eski amfi- teatrları onarmak, oralarını hem bir turizm bölgesi, hem bir sanat hare- kalkındırmak tığımız yeni açıkhava La a bile bomboş bırakıyoruz. oHalbuk halkın tiyatro ihtiyacı yaz aylarında ölüp kış aylarında dizilen ihtiyaçlar- dan olmasa gerektir. Böyle olmadığı İzmir açıkhava tiyatrosunda verilen temsillere İzmirlilerin O gösterdikleri yakın ilgiden açıkça anlaşılıyor. Bu yaz verilen "Kral Oidipus" temsille- rinin biletleri (o kapışılmış, "ayakta" bilet satmak mecburiyeti basıl ol- muştur. Onu takibeden Nuşiç'in "Fel- sefe Doktoru" şimdi İzmirlileri kah- kahadan kırıp geçirmektedir. İlk oy- nanan "Oidipus" müstesna, esasen bu yaz programı komedilerden iba- rettir, önümüzdeki haftalarda oyna-! nacak Moliere'in "Kibarlık Budalası" Ragıp Haykırın çok tatlı ve sevimli kompozisyonuyla, onu takibedecek Anouilh'un "Toreadorlar Valsi" de Münir Özkulun usta oyunu sayesinde bu yaz Fuar mevsimini neşeyle ka- patacaktır. AKİS, 17 AĞUSTOS 1960