Kurulu saat 10.10 da içtimaya çağı- rıldı. Kurul grene Devlet ve Hükümet Başkanı Gürselsiz toplanıyordu. Ge- neralin. İstanbul ve "Eskişehir seya- hati dolayısıyla başkentte bulunma- yışı bunu gerektirmekteydi. O günkü toplantı pek uzun sür- medi. Ele alınan konular hemen he- men hazırdı. İnkılâp Mahkemeleri hakkında hazırlanan kanun tasarı- sıyla bazı ekonomik meseleler görü- şülecekti. Bakanlar Kurulunu ilk terkeden ve alelacele (Başbakanlık merdivenlerinden inen Ticaret Baka- nı Cihat İren oldu. Bej elbisesi ve elindeki o kahverengi, kabarık, fer- -uarı oçantasıyla koşar adım Baş- bakanlığı oterkeden İrenin Ticaret Bakanlığındaki işlerinin başından aş- reni Orhan Kubat ve Nusret Karasu takip etti. Aynı çantalar onların da elinde vardı. Onlarınki de bir hayli kabarıktı. Birkaç dakika sonra. Feh- mi Yavuz ve Fethi Aşku. gölündü- ler. İki Bakanın pek neşeli olduğu gözlerden kaçmıyordu. Milli Eğitim ve Tekel Bakanlarının arkasından keyifli İki Bakan daha göründü. Bun- lar Zühtü Tarhan ile Şefik İnandı. Onları Muhtar Uluerle Ekrem Alican takip etti. En sonda lâcivert elbiseli, beyaz kravatlı, uzun boylu bir Bakan Başbakanlığı terk etti. il Âmil Ar- tüstü. Yanında Ulaştı kan Sıtkı Ulay vardı. Gazeteciler içeride kimsenin Ookalmadığını zannederek Başbakanlığı terke hazırlanıyorlar- dı ki aklaşmış saçlı, dinç bir adam kapıda göründü. İnen Dışişleri Ba- kanı Selim Sarperdi. Sarperin yanına yaklaşan AKİS muhabiri sevimli dip- lomata "Mühim bir şey var mıydı Kurulda? Bana bir şeyler söyliyebi- lir misiniz?" dedi. Sarper kurnazca göz kırptı ve cevap verdi: — Vallahi ne olduğundan habe- rim henüz 1 Çünkü daha AKİS'i okumadım.. Keyifsiz bir adam Fakat hafta içinde bütün Bakanlar aynı derecede keyifli değildi. Ke- yifsizlerin Oo başında Adalet Bakanı Abdullah Pulat Gözübüyük geliyor- du. Gözübüyük haftanın içinde ken- disini pek talihsiz bir polemiğin için- de bulmuştu. Bir kitap yazmıştı. Ki- tabın başındaki adının üstüne "Ada- let Bakanı" titrini de koymuştu. Bu, elbette ki pek yakışıksız bir hareket- ti. Üstelik resmi dairelerde bu kitap tamimlerle satılıyordu. Bedii Faik bu hususlarla alâkalı olarak gayet dikkatli ve uyarıcı bir fıkra yazdı. Fakat Bakanın reaksiyonu aynı ha- rarette olmadı. Gözübüyük ısırıcı bir dille yazara çattı, derhal "kastı mahsus" aradı. Bedii Faik cevap ver- di. Gözübüyük o cevaba daha büyük AKİS, 17 AĞUSTOS 1960 kanların siyasi hayatlarına son vere- sohbet mahiyetinde konuşacağını be- doğrusu Bedii Faikle çatışması teş- iyi dostuydu. Böyle bir çatışmayı Gö- Kanunu mer “iyetteydi ve savcılar isterlerse bu kanun hükümlerine gö- Faikin bu neşriyatının nereden gel- YURTTA OLUP BİTENLER toplantısından çıkıyorlar Uygun adım marş büyük bir itinayla işledi; Başlık pek' eğlendiriciydi. Gözübüyük o demişti ki: "Eski Basın Kanunu mer'iyette- dir". Başlığın yanma kemâli itinayla bir de nida işareti oturtulmuştu. Ha- vadistiler şişin ve kebabın yanma- masına doğrusu pek dikkat ediyor- lardı dalet (Bakanının bu sözlerine karşı ilk reaksiyonu Gazeteciler Ce- miyetleri gösterdi. Ankara Gazeteci- ler Cemiyeti, istişari kongresinde oy birliğiyle bir bildiri (O yayınlanmasına ve bu sözlerin,protesto edilmesine ka- rar verdi. Bildiri oldukça ağırdı. A- dalet oBakam itham ve İnkılâp Hükümetine mensup bir Adalet Ba- kanının düşüklerden miras kalan bir kanunla gazetecileri tehdid etme- si protesto ediliyordu. Bildiride Ada- let Bakanının Milli Birlik Komitesi- nin icraatıyla hiç bir zaman bağda- basına yanlış aksettiğini, asıl olanın basın hürriyetinin temim olduğunu söyledi. Ama olan olmuştu. Nitekim bu haftanın başında, Mil- Ni Birlik Komitesinde Bakanın vazi- feden alınması yolunda kuvvetli bir cereyan vardı. Bütün umumi efkâ bir anda Gözübüyükün aleyhinde va- -iyet almıştı ve işin aslında Gözübü- yük tamamile haksızdı. "Adalet Ba- kanı" titrini kitabının başına koyma- sı, şahsi bir patavatsızlığı sayılabi- lirdi. Resmi devlet (dairelerinin bu kitabı satın almaları da eski bir alış-