YURTTA OLUP BİTENLER Soruşturma Kürkçü dükkânında tilkiler Alabros saçlı, basık burunlu adam döner kapıdan geçtikten sonra sol tarafa yerleştirilmiş masada otu- ran sarışın assubayın önünde bir kaçl| saniye durdu ve yutkundu. Hafif bir sesle; "— Beni, ifadem için gene çağır- mağ efendim" dedi. rışın assubay başını kaldırdı, ellerini önünde kavuşturmuş bekle- yen iri yarı adama baktı. Bu zatı bir yerden tanır gibiydi, İri yarı adam ilâve e — 2 numaralı Yüksek Soruştur- ma Kurulundan.. ' Sarışın assubay kaşlarını çata- rak, yeni müşterinin kim olduğunu hatırlamağa çalıştı. Sonra, giriş kar- tını vermek için hüviyetini istedi. Hü- viyetteki ismi okuyunca gülümsedi. Geleni tanımıştı. Buranın devamlı müşterilerindendi. Hâdise, geçen haftanın ortaların- da bir gün yeni Büyük Millet Mecli- sinin D blokunun giriş kapısında ce- reyan ediyordu. Sarışın assubayı bir hayli düşündüren adam hakikaten devamlı müşterilerdendi. Adı Muam- mer Kıranerdi. Bir zamanlar bu isme başkentin hemen her köşe başında rastlamak mümkün oluyordu. Bütün yol makineleri bu ismi taşıyordu. Hattâ tahta perdelerin, parmaklık- ların üzerine bu isim yazılmıştı. raner, giriş kartım aldıktan asansöre doğru yürüdü. Bir zamanların cakalı Demokratı ve bü- yük iş adamının adımları pek istek- siz, pek keyifsizdi. Asansörden doğ- ruca en üst kata çıkan Kıraner yeşil zeminli koridora saptığında her kö- şe başını tutmuş, makineli- tabanca- larla müsellâh paraşütçülere dikkat- le baktı. Sol taraftaki koridoru da geçtikten sonra sağ koldaki 285 nu- maralı odanın kapısı önünde durdu. Bu odada ? numaralı Yüksek Soruş- turma Kurulu çalışıyordu. Kıraner kapının önünde bekleyen polise son derece nâzik bir tavırla: —Ben Muammer Kıranerim. İfademi alacaklarmış" dedi. Polis geleni zaten tanımıştı. Kı- raner bu koridorların yabancısı sa- yılmıyordu. Şöhretli iş adamım tanı- yan sâdece hu polisten de ibaret de- ğildi. Odacılar da DP. devrinin bu ünlü müteahhidini tanıyorlar ve yü- züne âşinâ âşinâ bakıyorlardı. Oda- bekliyeceksiniz (o efen- Zamanın becerikli iş adamı inkı- lâp polisine hafifçe baş eğerek, ama 12 Ali İpar Milyonlar. mı, Adalet mi ? son derece hürmetkar bir şekilde mu- kabele etti. Kenara çekilerek sırası- nın gelmesini beklemeğe koyuldu. Geride bıraktığımız hafta, baş- kentte en fazla insan ayağının sür- tündüğü koridorlar bu zemini yeşil muşambayla kaplanmış koridorlar oldu. Yüksek Soruşturma Kurlu ha- zırlık tahkikatına son hızı vermişti. Zira anlaşılıyordu ki bu içinden çı- kılmaz miras, işi biraz gevşek tuttu- nuz mu, imkânı yok pay edilemiye- cekti. Sakıtların muhakemeleri lüzu- muna karar verecek ve delilleri top- lıyacak olan kurul bütün gayretleri- ne rağmen pek büyük bir mesafe ka- tetmiş değildi. Ele alınan her dosya bir kaç dosya doğuruyordu. Şöyle bir tetkikle çözülebilecek gibi görünen her hâdise birkaç hâdise ortaya çıka- rıyor ve sakıtların suiistimalleri bi- rer tesbih tanesi gibi sıralanıyordu. Taneler düzgün sıralansalar, gene iyiydi. Bunlar öyle bir dağılmışlardı ki ipe dizmek için en az iki gün uğ- raşmak gerekiyordu. Mesela, Kırane- rin bu ilk sorgusu değildi. Hangi taş kaldırılsa altından bir şey çıkıyor ve ifadesi almanlar bir kere daha, bir kere daha çağırılarak dinleniyor, o meseleyle ilgili dosya kabarıyor da kabarıyordu. İş, öyle ha deyince bite- ceğe benzemiyordu. o İnsan dehlizin içine girdikçe oçıkamıyordu. Sâdece şu Ankaranın imarıyla ilgili yol hi- kâyesi başlı başına, perdeler dolusu, bir komediydi. Bir yolun yapılması- na, genişletilmesine (o başlanıyordu. Ucundan başlanan yol tam yarıya or ve misafirin çeceği yollar alelacele asfaltlanarak iki günlük imar tamamlanıyordu, Arkadan misafir gidiyor ve Kırane- rin âletleri aynı yolu sökmeğe baş- lıyordu. Yollar yapıla söküle bir hâl de başkentin daha fazla çamuru etrafa sıçratıyor- du. İş başı aşınca Kıranerin yeni izahat üzere Yüksek Soruştur- ma Kurulunun başkentteki karargâ- hına gittiği geçen haftanın ortasın- daki gün bir başka adam yeşil zemin- li koridorun köşesinde sinirli sinirli sigarasını içiyordu. Beyaz, pırıl pırıl gömleğine örme bir kravat takmıştı. Ankarada oSarıkışla (o sakinlerinden n bu zat, meşhur. Ali İpardı. Ipar Sarıkışlada oOmuhakkak ki en fazla Amerikan sigarası bulamamanın 1s- tırabı içindeydi. Nitekim, alameriken giyimli milyonerin o anda içtiği si- gara bir Türk sigarasıydı. Yeşil Ze- minden gözlerini ayırmadan ağır ağır 8 başladı. Bir ara içi sıkıldı, aplikleri tetkike koyuldu. Aplikleri uzun usun süzdü. Derin derin nefes Kapıda bekleyen polis içeri verdi ve Ali İpara dönerek: — Buyrun Ali bey" dedi. İparın üzerine lar Birbirlerine Sokuldular ve İşte, Ali İpar bu Yarım düzine gemisi varmış" dedile üksek a, Kurulunun ifadesine başvurduğu a bunlar, hiç değilse tanınanları, meş- hur olanlarıydı. Bir de, işler eşelen- dikçe ifadelerine müracaat edilmesi lama 25 kişiyi dinliyordu. Daktilola- rın şerit masrafı, işin mâhiyeti bi- linmese, insanı şüpheye bile düşüre- bilirdi. Soruşturmanın hiç değilse bir kısmı Eylülün ilk haftasına yetişti- rilmek isteniyordu. Bu bakımdan 80 üyenin kifayetsizliği (oortaya çıkmış ve üye adedinin fazlalaştırılması için AKİS 17 AĞUSTOS 1960