Milli Birlik Komitesine, hiç de nazik olmıyan bir üslüpla yazılmış bir mek- tup yollamıştı. Bu mektupta düşük iktidara mensup düşük bakanların 105 bin lira tutarındaki o borçlarının ödenmesi isteniyordu. Milli Birlik Komitesi üyeleri Klüp 47'nin Bulgar asıllı patronuna, bu faturalar 100 bin liraya yükselinceye kadar aklının ne- rede olduğunu sormadılar. Nazikâne bir cevap verdiler. Faturalarını alıp Başbakanlığa müracaat etmesini tav- siye ettiler. Başbakanlık 105 bin lira- lık ziyafet faturalarını hayretle in- tek iş, tek çıkar yol, her alacaklı gi- bi hukuki yollara başvurmaktan iba- retti. Bulgar asıllı patrona bu hu- sus tavsiye edildi. . Klüp 47'nin Bulgar asıllı patro- nu, bir zamanlar pek iftiharla hazır- ladığı ziyafet sofralarının mutena yi- yicileri olan Yassıada sakinleri için fikrini değiştirmiş bulunuyor: "Onlar benim başımı yedi, iflâsı- ma sebeb olacaklar. Allah da onların başını yesin" diye beddua ediyor. Hilton Otelinde günlerce kalan ve ner faturayı çok bularak itiraz eden İngiliz filmcileri bir ay için Londraya döndüler.; Victoria de Sica ile Russelind Russel'in baş rolleri oynıyacağı "Ma- şaallah" filminin, o İngiliz senaristi, sırf orijinalite ğini, fakat İstanbulu hayalindeki şe- hirden çok değişik bulduğu için se- naryoda bazı değişiklikler yapmağa mecbur kalacağını söyledi. 16 »* 18 yaşında güzel bir Türk kı- zı arayan İngiliz Filmcileri, bu ara- da, müracaat eden yirmi genç kızı da beğenmediler. BU fırsattan istifade eden esmer güzeli bir Rum dilberi > yaşının küçüklüğüne rağmen İstan- bulluların iyi tanıdığı genç kız- ya- nında ünlü bir Türk aktörü olduğu hâlde İngiliz filmcilerine müracaat etti. İngiliz filmciler "Eylülde tek- rar döneceğiz. Size cevabımızı o za- man veririz" dediler. Halbuki Rum dilberi, bu konuşmadan sonra Hilto- nun lobbisinde, günlük havadis avına çıkmış gazete muhabirlerini yakalı- yarak isminin Reha Dilek olduğunu, İngiliz filmcileri tarafından O angaje edildiğini, filmin bitiminden o sonra Londraya tahsile (gönderileceğini söylüyor, foto muhabirlerine otelin muhtelif salonlarında Terry Moore vâri pozlar veriyodu. AKİS, 17 AĞUSTOS 1960 Tİ Y A İzmir Belediye ve Kültür Belediyelerin (o bir şehrin meydânları, limanları, otelleri, çarşıları, ları kadar buraları dolduran insanla- rı ve onların medeni ihtiyaçlarıyla da ilgilenmeleri başlıca vazifeleri arasındadır. Bu ihtiyaçların elektri- ginden, suyundan, hava gazından, na- kil vasıtalarından tutun da spor ve binalarına, çocuk bahçelerine, umumi gezme ve eğlenme yerlerine kadar şehirlinin günlük hayatında yer tutan, maddi ve bedeni ihtiyaç- lar diye vasıflandırılabilecek olanla- rı var. Onların yanısıra, her şehirli- nin bir de manevi ve fikri bazı ihti- yaçları var ki öbürleri kadar zaruri olduğuna ve belediye hizmetleri ara- sında belki de başta gelmesi gerekti- ğine hâlâ kolay kolay inanamıyo- ruz. Bu. ihtiyaçlar şehirlinin ruhunu ve kafasını besleyecek, onu manen tatmin edecek kültür ve sanat hare- ketleri, bu hareketleri yaratacak, ge- liştirecek kültür ve sanat o yuvaları- dır. sokakları, ehir medeniyeti yalnız caddeler- den, büyük otellerden ve parklardan ibaret olsaydı New York, Londra, Paris, Viyana gibi medeniyet şehir- lerinin asıl şöhretlerini yapan zelere, kütüphanelere, resim galeri- lerine, Akademilere, Konservatuvar- TR O lara, Opera ve Tiyatro binalarına ne ihtiyaçları vardı? Bizim en büyük şehirlerimiz bile bunların birçoğun- dan henüz mahrumdur. Ama tiyat- ro, güzel sanatlarımız içinde, son yıl- larda öbür sanat şubelerinden daha hızlı ilerlemeler kaydedebilmiş oldu- gu için, bazı şehirlerimiz onun nimeti lerinden ofaydalanabiliyorlar. Bu bahtiyarlığa ermiş olan şehir- lerimizden biri de İzmirdir. Eski Hal- kevi binasının onarılması ve Devlet Tiyatrosunun fedakârlıkları sayesin- de, küçük de olsa, devamlı temsiller veren bir şehir tiyatrosuna sahibol- muştur. Bu tiyatroya koca İzmir be- lediyesinin yapabildiği yıllık yardım topu topu 50.000 liradan ibaretti. Son zamanlarda galiba onu da ver- mek güç gelmiş olacak ki Devlet Ti yatrosunun İzmir şubesini yürütmek' için girdiği masrafların onda biri bi- le olmıyan bu yardımdan - bir az da fuzuli müdahalelerden kurtulmak i- çin- -vazgeçmesini cana minnet bil- miştir. Halbuki İzmir Belediyesinden beklenen, Devlet Tiyatrosunun mer- kezdeki faaliyetini zorlaştırmak pa- hasına giriştiği bu takdire değer gayret ve faaliyeti, yıldan yıla artan bir ödenek yardımıyla beslemesi, olmazsa İzmirlilerin tiyatro ihtiya-, cını karşılayan bir Devlet müessese- sine; "Benim de çorbada tuzum var"! diyebilecek durumda olmayı bir onur; meselesi yapmasıydı. Çünkü tiyatro "Felsefe Doktora" İzmir sahnesinde