betli bir kararla bastırılmış ve ki- taplar Paris temsülerine (o yetiştiril- mişti. Bu tercüme sayesindedir ki münekkitler ve seyirciler eserin met- nini okumak imkânını buldular, gene bu sayede İsis müessesesi (Milletler Tiyatrosu seyircilerine, kulaklıklar vasıtasiyle, i Bunun bizim gibi dilleri (oOAvrupada o yayılmamış milletlerin verecekleri temsiller için ne mühim bir avantaj olduğu mey- dandadır. "Hütrem Sultan" bu bakımdan da ayrı bir alâka ile takip edildi. Refik ve Hâle Erenin dekor ve kostümleri ayrı bir alâka mevzuu olmuştu. Sa- natkârlarımız eseri Ankaradakinden daha süratli bir tempo ile çok daha canlı, ifadeli -bir oyunla oynadılar: Fransız seyircisinden haklı topladılar... dilerine yabancılığı düşünülürse oyun esnasında ve son perde kapanır ka- panmaz kopan Mei ayrı bir de- ger vermek icap eder Neler dediler? "Oidipus" ve "Hürrem Sultan" tem- sillerinden sonra perde defalarca açıldı, kapandı. Cüneyt Gökçeri, Şa- hap Akalını, Nermin Sarovayı, ken- dilerine ayrılmış olan Sarah Bern- hardt'ın tarihi locasında tebrike ge- lenler hararetli ve samimi O sözlerle tebrik ettiler. Bunların arasında Mil- letler Tiyatrosu müdürü Claude Planson Türk Tiyatrosunun ümidin üstünde bir başarı kazanmış olduğu- nu, bu neticenin Parise ilk defa ge- müyesser nin en güzel sürprizi olduğunu açık- lıyordu. Tanınmış tiyatro tarihçile- rinden Paul Blanchard şimdiye (o ka- dar gördüğü 20 den fazla Oidipus içinde Türk Oidipusunun en heyecan verici olanlarından biri olduğunu söylüyordu. Yunanlı gazeteci toyannis Cüneyt Gökçeri Oidipus'da ünlü Minotis'lerinden üstün buldu- gunu itiraf ediyordu. Münekkid Paul- Louis Mignon -Türk tiyatrosunun mühim bir başarı kazandığını, Oidi- pus ve "Hürrem Sultan" temsilleri- nin her bakımdan ileri bir tiyatro anlayışına delâlet ettiğini, çok o de- gerli sanatkârlara sahip olduğumuzu ifade ediyordu, İstanbula ve Ankara- ya birçok defa gelmiş olan Bernard Bimont ise Orhan Asenaya, eseri ku- laklıkla fransızca tercümesinden ta- kibetmemiş olduğu, Türkçe de bil- mediği halde şiiriyetini sezebildiğini, hattâ bu şiiriyete kapıldığını anlatı- yordu. Bu sözlerin nezaket eseri olduğu söylenemez. Çünkü nezaket perde AKİS,6 TEMMUZ 1960 sonlarında ve finalde alkışa (belki tesir edebilir, ama hiçbir (o fransızı, beğenmediği, hoşlanmadığı bir tem- silin sanatkârlarını tebrik için sah- neye girip artist localarında (gece vakti uykusuz kalmıya mecbur tuta- maz. Paris temsilleri, hiçbir fevkalâde- liği olmasa bile, yazar, reji, ooyun, dekor ve teşküât olarak Bati gele- nekleri üzerine kurulmuş bir Türk ti- yatrosunun var olduğunu Avrupaya göstermiş oldu. Sanat ve milletlera- rası sanat münasebetleri (o bakımın- dan bunun ehemmiyeti büyüktür. Aynı günlerde Pariste toplanmış o- lan Milletlerarası Tiyatro Münekkit- leri Kongresi kapanırken, bu kongre- ye bir Türk Tiyatro Münekkidi ola- rak katılmış olan Lütfi Ayın Reis vekilliklerinden birine seçilmiş — ol- ması çok manalıdır. Bu seçimde Pa- ris temsillerinin memleketimiz lehi- ne uyandırmış olduğu ilgi ve sem- patinin tesirleri de elbette rol oyna- mıştır. Bu bakımdan Paris temsille- rinin, en azından, Avrupalılara, ken- dileriyle müşterek bir zemin üzerin- de yaşadığımızı isbat etmek gibi hiç küçümsenemiyecek bir faydası (Ol muştur. Neler yazdılar ? Bunu çıkan yazılardan da anlamak güç değildir. Meselâ "Aurore gazetesinde G. Joly şu dikkate de- ger satırları neşretmiştir: TİYATRO "Ankara Devlet Tiyatrosu Pari- se, Sophokles'in tan" isimli tarihi dramını oynamaya gelirken acaba iktidan kötüye kul- lananlara karşı kaderin ne yaman sille indirdiğini bize hatırlatmak mı i Sanmıyorum. oHâdi- seler bu acı gerçeği teyit etmiş olsa bile bu eserler böyle bir omaksatla seçilmemişlerdir. Bu eserlerin tem- sili bize, oyun bakımından heyeti umumiyesi ile batı geleneğine gun, mizansen bakımından da lâlci aşırılıklardan uzak bir topluluğunun sağlam (meziyetlerini takdir etmek fırsatını vermiştir. "Cüneyt Gökçerin kudretli ve mü- essir bir çehre halinde çizdiği o -iyi düzenlenmiş bir koronun da yer altı âlemine geçişini terennüm ettiği- "Kral Oidipus" temsili Sophokles hayranlarım tatmin edecek seviyede ve hâfızanın seyircide uyandırdığı mukayeseye rahatça imkân vermek- tedir. Burada Mounet - Sully - ye telmih edilmiştir. "Racine'nin "Bajazet" sine bir prelüd mahiyetinde olan "Hürrem Sultan" da bize yeni bir ürperti ge- tirmektedir. Zira bahis mevzuu olan, , -İnce ve nefis dekorlarla kostümler bir harikadır.... Bu k saray faciası, "Kral Oidipus" bize Türkçenin çok güzel bir tiyatro dili olduğunu ifşa ediyor." Kral Oidipus Paris sahnelerinde Sağanak işe yaradı 33