düklerinin çok dışmda hâdiselerle karşılaştı. Ama bunlar genç adamı yıldırmadı. Her hadiseden yeni bir eyler kapmak, her hâdiseden yeni bir şeyler öğrenmek için çalıştı. Ma- vaff ak da oldu. Kurelman Uzunköp- rüden sonra sırasıyla Çanakkale, Gerze ve Gebzede vazife gördü. Her gittiği yerde dürüstlüğü ve çalışkan- lığı sayesinde hürmet ve sevgi ile karşılandı. 1936 senesi genç savcı için bir dö- nüm noktası oldu. Gebzedeki vazife- sinden alınarak İstanbula Savcı Mu- avini tayla edildi. İstanbul Kurelma- ınmn meslek hayatında yepyeni bir devredir. Savcı muavini olarak bir- kaç yıl vazife gördükten sonra İstan- bulun muhtelif oyerlerinde hakimlik yaptı. Evvelâ Sultanahmet Sulh Mah- kemesine tâyin edildi. Buradan ço- cukluğunu geçirdiği Kadıköy semti- ne Asliye Ceza Hakimi diye verildi. Kurelman Kadıköy Asliye Ceza Ha- kimi olarak 1952 yılına kadar vazife gördü. O yıllarda Kurelman artık o- turaklı bir hukukçu olmuş, gençlik yıllarını geride bırakarak orta yaş- lıların safına karışmıştı. 1952 yılında terfi ettirilerek İstanbul İkinci Ağır Ceza Reisliğine getirildi. Kurelmanı İkinci Ağır Ceza Mahkemesi riyaset kursusunda görenler "Yerine yakışı- yor" demekten kendilerini alamıyor- lardı. İki yıl müddetle Ağır Ceza Re- isi olarak vazife gören Kurelman 1954 senesinde Yargıtay üyeliğine getirildi. Daha sonra 6. Ceza Dairesi Başkanlığına tâyin edildi. Bir müzmin bekâr.. Celâlettin Kurelman şimdi 54 yaşın- dadır. Hiç evlenmemiştir. Bunun sebebini soranlara şöyle cevap ver- mekte ve manalı manalı gülümse- mektedir: " —Evlenmek biraz da tesadüf işi.. Gençliğimde herhalde tesadüf e- dememiş olacağım. Şimdiden sonra da tesadüf edeceğimi hiç zannetmiyo- rum. Zaten annem ve kızkardeşim bana ailenin kutsal havasını en gü- zel şekilde taddırıyorlar. Gerisine, boşvermek gerekir... Dinç bekârın günlük hayatı son derece muntazamdır. Küçükten beri edindiği itiyadı hâlâ bırakmamıştır. Sabahları çok erken kalkmakta ve ekseri günler dairesine yürüyerek gitmektedir. Tâ Bahçelievlerden Ba- kanlıklara kadar yürüyen Kurelman dinçliğini, hâdiseleri osinirlenmeden tahlil edebilmesini, rahatça düşüne- bilmesini bu yürüyüşlere borçlu ol- duğunu söylemektedir. Bütün vi sevmekte, arala- rından birini ter tmemektedir. 5 © İyi pişmiş olması!. Mamafih Kurel- 14 Bir Seçim Çok partili siyasi hayata girişi- mizden bu yana, milli iradeyi tezahür ettirecek seçim sistemi meselesi, dajma mühim meseleleri- miz arasında yer almıştır. Garip bir tecellidir ki siyasi partilerimiz, muhalefet devirlerinde adetâ bir propaganda bayrağı olarak ellerin- de tuttukları ve her siyasi toplantı- da dile getirdikleri meşhur nisbi temsili, iktidara geçtikleri zaman unutmuşlar, istikrarlı bir hükümet kurmak için ekseriyet sisteminin üzerine teksif edecek olursak, Oo devrede muhalefette bulunan De- mokrat Partiyi, ekseriyet sistemi- nin bir cilvesi neticesinde, parlâ- mentoda muhalif vatandaş toplulu ğu ile mütenasip nisbette temsilci bulunduramamanın üzüntüsü için- de görürüz. Parlâmentoda, partile- rin temsilcileri bakımından bir kuvvet muvazenesinin sağlanama- ması başlıca şikâyet mevzularından biri olmuş ve iktidara gelindiği takdirde ilk icraatlar arasında bu temsil sisteminin ele alınacağı millete vaad edilmişti. Ekseriyet sistemi ile cereyan e- den 1950 ve bilhassa 1954 seçim- lerinden sonra, bu sistemden şikâ- yet sırası C.H.P. ye geçmiştir. Seç- men vatandaşın 9 40 ıma yakın bir topluluğu temsil eden bu parti, Mecliste pek az bir milletvekili grubu ile temsil edildiği zaman, ekseriyet sisteminin adil olmadığı- nı söylemeğe başlamış ve nisbi temsilin kabul edilmesi lüzumu ü- zerinde ısrar etmiştir. Demek oluyor ki, bu memleket ekseriyet sisteminden, âdil bir tem- sile yer vermediği ve oparlâmento içerisinde kuvvet muvazenesini sağ- lıyamadığı için şikâyetçidir. Nitekim bu iddialar, neticeleri ilân edilmiş ve belli olan her ü seçimde bariz bir şekilde doğrulan- mıştır. 1950 seçimleri ekseriyet usulü ile yapılmıştır ve bu seçimlerin ne- ticeleri yukardaki tabloda göste- rilmiştir. Bu neticeler dikkatle tet- kik edilecek olursa bariz olarak iki nokta göze çarpmaktadır : 1 — Her şeyden evvel bu seçim sistemi, iktidarı alan partiyi, mem- leket içerisindeki hakiki kuvvetinin üstünde bir çoğunlukla Meclise ge- tirmektedir. Reylerin 90 53,35 ini temin etmiş olan Demokrat Parti, Meclis içinde 96 83,57 gibi bir mil- letvekili çoğunluğu ile temsil edil- mektedir. Bu ise, seçimlerdeki ada- letin, yani partilerin kuvvetleri nis- etinde temsil edilmesi o prensibin- den uzaklaşmasını doğurmaktadır. 2 —- Ekseriyet sisteminin ada- letsizliğinden meydana gelen bu durumdur ki iktidar partisini. Meclis ekseriyetine bakarak, mem- leket içerisinde de aynı derecede kuvvetli olduğu ( fikrine saplamak- tadır. u sistemin tenkid e. olan bariz aksaklıklarından biri seçime katılan partilerden birinin; memleketteki seçmen kütlesinec e- kalliyette bırakılmış olmasına rağ- men, parlâmentoda ekseriyette ve iktidarda olmasını temin etmiş bu- lunmasıdır. Filhakika 1957 seçim- lerine göre muhalefet, seçmen top- luluğunun çoğunluğunu temin et- miş olmasına rağmen, parlâmento- da ekalliyette kalmıştır. Daha titiz birneticeye ulaşmak ve daha sarih olmak için bu seçimlerin neticeleri- ni de bir tablo halinde aşağıya alı- yoruz : 1950 seçimleri Seçmen sayısı Reyini kullanan : 8.905.743 İştirak etmeyen 7.953.055 İştirak nisbeti : 952.688 Nisbet: © 10,70 : 89,30 Partiler Reyler U.rey nisbeti Milletvekili adedi M. 9 Nisbeti D. P. 4.242.833 O 53.35 408 Me 83,57 C.H. P 3.165.095 MW 39,78 69 26 14,40 M. P 240.209 e 8,03 1 Bağımsız 267.955 o 3,85 9 2. 1.88 AKİS, 6 TEMMUZ 1960