Haftanın İçinden Hatalı Teşhisten Sakınalım 27 Mayıs tarihinden iki hafta geçmiş bulunuyor. ilk günlerin heyecanı yatışmış, hisler yerlerini kısmen mantığa ve fikirlere bırakmıştır. Artık Türkiyemizin cereyan eden hâdiseler hakkında ciddi olarak düşünmek, ban teşhisler koymak ve neticelere varmak imkan be lirmiştir. Kolay geçen ameliyatların ehemmiyeti ekseri- ya küçümsenir. "İnkı lap Hareketi"'adını taşıyan İhti- lal de görülmemiş, inanılmaz bir rahatlık içinde başarı- ya ulaştığı için hakiki mahiyeti bazı kimselerin gözün den kaçmıştır.Bunun, elbette ki son derece mükemmel hazırlanmış, ama nihayet bir askeri darbe olduğu ka- naati ilk günlerde yabancı basma hakim olmuştur. Bu yüzdendir ki Türkiyede de bir Nasırın ortaya çıkması ihtimali bilhassa anglo -sakson çevrelerde yüreklere endişe serpmiştir. Başka bir fikir, Türkiyede Silahlı Kuvwvetlerin politika dolayısıyla bir felâkette eşiğine gelmiş memleketi, milleti himayesi altına aldığı, ona gerçek demokrasi için yetiştireceği fikri olmuştur. Ba, paternalizmin, yani bir nevi vesayet iddiasının bir müd- det Türkiyedeki rejimin karakterini teşkil edeceği ze- habını uyandırmıştır. Hakikaten demokrasi için henüz olgun hale gelmemiş bir çok memlekette Silahlı Kuvvet- ler "namuslu bir otoriter idare" kurmuşlar, işleri öyle idarelere has yarı müsamahalı, yarı müsamahasız usul- lerle tedvir etmişler, cemiyetteki yarayı temizledikten sonra hareketin başındakilerin ihtiras dereceleri nisbe- tinde siyaset hayatından çekilmişlerdir. "Namuslu bir otoriter idare", hele demokratik yolla seçilmiş, mülev- ves, hırsız bir idareyi takip ettiğinde o nevi memleket- lerde samimi taraftarlar da bulmuş, "bizi böyle bir re- jim paklar" düşüncesi halk kütleleri arasında bile yay- gın hale gelmiştir. Zira "Namuslu bir otoriter idare nin Montesgleu'nün kullandığı tabirle bir "Münevver Mutlakiyet'in ciddi, esaslı meziyetleri ve faydaları bu- lundugu açık hakikatlerdendir. Türkiyede 27 Mayıs hareketinin hangi istikamette gelişeceğini tayin için evvela ihtilale konulacak teşhiste hataya düşmemek lâzımdır. Bu, bir basit askeri hareket değildir. İşin son safhasında, netice almak zamanı gel- diğinde Silâhlı Kuvvetler başardı omüdahalelerini yap- mışlardır. Ancak Türkiyede Silâhlı Kuvvetler, Atatürk Cumhuriyetinin tabiatı icabı, başka memleketlerdekinin -Fransadakinin, Almanyadakinin, İtalyadakinin- aksine muhafazakâr değil, ileri zümrelerin bir parçası olduğun- dan bu müdahale dana geniş çapta bir hareketin tamam- lanması mahiyetini taşımıştır. İhtilâl, bir "Namuslu Aydın Hareketi'dir. Siviliyle ve askeriyle bütün namus- lu aydınlar, Menderes rejiminin veçhesinin değişmesi anından itibaren ellerindeki bütün imkânlarla bugün za- fere ulaşan mücadeleyi açmışlardır. Bu mücadelede si- vil ve asker namuslu aydın birbirinin manevi desteğine sahip olarak savaşmışlardır. Eğer fikir adamları arka- mızda kalan fen yıllarda hareketin felsefesini bir kamaş dokur gibi dokuyabilmişlerse bunu Ordunun kendilerini tuttuğuna bilmenin verdiği cüretle elbette ki tehlikele- AKİS . 9 HAZİRAN 1960 MetinTOKER o göze alarak ve fedakârlığa katlanarak- yapabilmiş- lerdir. Zira Ordu, kimden yana olduğunu hiç bir zaman saklaıamıştır. Buna mukabil, fiili hareket zamanı gel- diğinde Silâhlı Kuvvetler fikir adamlarının uzun çalış- maları sayesinde ihtilâle sen derece müsait ve sempa- tik bir Vasat bulmuşlardır. Füli hareket zamanm gel- diğini dahi üniversitelerin genç aydınlan sokaklara dökülmek suretiyle haber vermemişler midir? Nitekim, 27 Mayla hereketi bir "Namuslu Aydın Hareketi" okluğu İçindir ki askeri idare daha ilk günden cephenin sivil mensuplarının tam desteğine mazhar ol- muşlardır. Mücadeleyi politika sahasında yürüten ide- alistler ise bir intikal devresi için elzem süküneti sağ- lamak uğrunda seferber olmuşlardır. Bu işbirliği 27 Ma- yıs hareketi 27 Mayıs günü ilân ettiği gayeye varıncaya kadar samimiyetle, tam dürüstlük ve eksiksiz itimat havası içinde İbranı edecektir. Askeriyle ve siviliyle namusla Türk aydını Türkiye- de paternalizm karakteri taşıyan bir İdare kurmak he- defi gütmemektedir. Öyle bir yola sapmak gayeden inhi- raf olur ve o yolun yolcuları kendilerini bir anda yalnızlık ların en korkuncu içinde bularlar. İnsanlık asırlarca sü- ren araştırmalardan sonra insan cemiyetleri için en az zararlı idare tarzının Demokrasi olduğunda İttifak et- miştir. Çirkin politikacılar namuslu Türk aydınına bu hakikati unutturamamışlardır. 27 Mayıs hareketi Poli- tikaya karşı değil, bu çirkin politikacılara harp» onların Türk siyaset hayatından uzaklaştırılmaları için doğmuş, gelişmiştir. Onları bertaraf etmenin normal yolu elbet- te ki seçimlerdi. Ama bu yolu kapamış olmaları Silahlı Kuvvetlerin bütün namuslu aydınların kalplerinin bütün sıcaklığıyla tasvip ettikleri darbesini zararlı meşru kıl- mıştır. Türkiye, hiç kimse şüphe etmesin, seçimle idare edi- lecektir. Bunda en ufak taviz vermeye niyetli tek na- muslu aydın çıkmayacaktır. Politika mevcut olduğu müddetçe çirkin politikacı mutlaka bulunacaktır. Türk cemiyeti 27 Mayıs hareketiyle bu çirkin politikacıları yenebilecek bünye sağlamlığına sahip ileri cemiyetler- den biri olduğunu belli etmiştir. Hareketin partilerüstü vasfı, çirkin politikacı hangi safta bulunursa bulunsun ona karşı vaziyet almaya hazır obulunulmasıdır. Ama politikanın kendisine düşmanca tutum, bir takım dikta- törlüklerin temel felsefesini teşkil eden "memleketi po- litika âfetinden koruma" fikri Türkiyenin namuslu ay- dınları nezdinde zerrece itibar taşımamaktadır. C.H.P vardır, D.P. kalmalıdır, eşit şartlarla savaşacak bir ye- ni siyasi teşekkül her zaman için kurulabilir. 27 Mayıs hareketi böyle bir sistemin yürümesini sağlamak mak- sadıyla doğmuştur. Başka hiç bir sistemin degil.