Alemleri önü görülecek yerdi Ağzından salyalar akan bir sürü sarhoş, ziyafetteki kadınları paylaşmak için yarış eder- ler ve birbirlerine yapmadıklarını bırakmazlardı. Sanat- kârlara yapılan tehdidler de caba! Köşkün kapısının önüne arabalarını çekerler ve aç bir kurt gibi arzularına ram olacak kadın gözlerlerdi. "Bu gözü dönmüş adamların elinden iffetimi nasıl güçlükle kurtardığımı tahmin edebilirsiniz: Bizlere çe- şitli hediyeler vermek isterlerdi. Paraları o kadar boldu ki... Ben şahsen bir tanesini bile kabul etmedim. Bu işret âlemleri zaman zaman Komitanın evinde de tekrar edi- | lirdi. Ama, ne yalan söyleyeyim, bunlar Çankaya köş- | künde olan biten yanında nezih kalırdı. Koraltanın evin- de daha ziyade misafir gelen yabancı heyetler, meselâ Iraklılar bulunurdu. "Gene bir gece Büyük Sinemada bir klübün men- | faatine konser verecektim. Klüp idarecileri benden Di- lâver Arguna gidip yardım istememi rica ettiler. Ben de | Argundan randevu talep ettim. O gece Dilâver Argun ! evime telefon etti ye 'Sevim hanım, siz bizden bir. şey istiyordunuz. Ben falan evdeyim, gelin de görüşüp hal- ! ledelim" dedi. Vakit gece yarısını geçmişti. Ne münase- betle beni eve çağırdığını anladım. "Bende sakıt iktidarın mensuplarına dair ne hikâ- yeler var. Meselâ gene bundan dört yıl kadar önceydi. Hastalık sebebiyle Avrupaya gitmem lâzımdı. O za- manki Maliye Bakanı Nedim Ökmeni makamında ziya- ret ettim ve döviz talebinde bulundum. O hemen "Tabii Sevim hamın, emredersiniz. Ben sizi evinizden ararım ve bir gece çıkarız diye cevap vermesin mi ? Hayret <——— etmiştim. Bana dövizi ne karşılığında vermek istiyordu! Hemen "Beni evden arayacağınıza Kambiyo Müdürünü arayıp emir verseniz daha iyi olur" diye cevap verdim. Bana vere vere 25 liralık döviz verdi! Buna da teşekkür ettim. Zira hiç vermiyebilirdi. “Bu iğrenç ve korkunç adamların davetlerinden ve bilhassa Çankaya Köşkü âlemlerinden son zamanlarda tamamen elimi ayağımı çekmiştim. Bütün davetlere red cevabı veriyordum. Bu yüzden radyodan da istifa ettim. Bildiğiniz gibi Göl gazinosunda çalışmağa başladım. Türk müziğine renk getirmek arzusuyla şeffaf tuvalet- le sahneye çıktım. Benden bir şey elde edemiyen zama- na» kodamanları hemen buna mâni olup, intikam alma- ğa kalkıştılar. Gazinoyu kapattılar ve çalışmama mâni oldular. Bütün bu hâdiseler çok asabımı bozmuştu. Muh- telif vesilelerle evime telefon ederek veya bizzat polis göndererek arzularına ram olmamı istediler. Bu azılı canavarlardan kurtulmağa imkân yoktu. İntihara dahi teşebbüs ettim. En nihayet İstanbula gelip okumaya AKİS, 9 HAZİRAN 1960 Sevim Çağlayan Azgınlardan güç kurtuldu karar verdim. Fakat burada da, beni Dilaver Argun ve Çankaya azgınları yerine yeni tehlikeler bekliyordu. "Bu yeni tehlikeler Vali Yetkiner ve Emniyet Mü- dürü Faruk Oktaydı. Bu adamlar benim sahneye, çık- mama mâni olmak istediler. Valiye, Polis Müdürüne gi- derek benimle uğraşmamalarım tavsiye ettim. Valinin Özel Kalem Müdürü bana açıkça, bu işin ya 20 bin li- rayla yahut da kadınlık ile halledilebileceğini söyledi. Bu iğrenç adamların bütün tekliflerini reddettim. “Beni daha fazla söyletmeyin. İçim doludur. Yüce Tanrı bütün fenalıkların cezasını verdiği gibi onların da cezasını verdi. Şimdi Çankaya cümbüşlerini, o işret âlemlerini, tertiplettirdiği kepazelikleri gülerek seyre- den ve gönül eğlendiren göbekli, ihtiyar Celâl Bayan hatırlıyor ve ürperiyorum. Allah hepimizi kurtardı. Şü- kürler olsun.." 15